Bir kadının yaşadığı kötü olaylar karşısında ilk defa yanında saf tutmakla tutmamak arasında kaldım. Kalbimin bir yanı “destek ol” derken, diğer yanı “karmasını yaşıyor, ektiğini biçiyor” diyor.
Bir kadının yaşadığı kötü olaylar karşısında ilk defa yanında saf tutmakla tutmamak arasında kaldım.
Kalbimin bir yanı “destek ol” derken, diğer yanı “karmasını yaşıyor, ektiğini biçiyor” diyor.
Nagehan Alçı…
Geçmiş söylemlerine sırayla bakıldığında “Pardon, öyle söylemek istememiştim” diye çark edebileceği bir durum da yok.
Yalanlara çanak tutması, insanların hayatlarının karartılmasındaki rolü düşünülünce, muhtemelen sonradan pişman olacağım bir yazıyı kaleme alıyorum.
Mesela herkesin bildiği ‘Kabataş Yalanı’.
Kısaca Hatırlayalım Neydi O Olay?
2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında Zehra Develioğlu'nun saldırıya uğradığını iddia etmesi, ardından birçok gazeteci ve siyasetçiden destek bulmasıyla birlikte tepkilere sebep olan, ancak daha sonra anlatılanların, yaşanılanların gerçek olmadığının ortaya çıktığı hadise.
Bu olayın en büyük destekçilerinden biri de Nagehan Alçı olmuştu.
Nagehan’ın sorgulamadan üzerine atladığı, o dönem işine geldiği için arkasında durduğu bu olayın esas amacı ‘Gezi Parkı’ protestolarını değersizleştirmek, itibarsızlaştırmak, basite indirgemekti.
Nagehan’ın toplumda kendisine karşı nefret duygusunu yükselten bir diğer söylemi de Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında asker eşlerine yönelik söylediği çirkin sözler!
O Söz Neydi Peki?
“Bizim askerlerin eşleri, Güneydoğu’daki askerler için maarif takvimine soyunsun”!
Bir kadın diğer bir kadın için bu kadar aşağılık, çirkin, haysiyetsiz bir cümleyi nasıl kurabildi? Yazarken ya da okurken hala sinirleri zıplatan ahlaksız bir söylem.
Bu söz ‘Kabataş Yalanı’nı savunmasından daha çirkin, daha izahsız ve izansız.
Nagehan’ın geçmişte kimlerle nasıl ve ne tür çıkar ilişkileri içinde olduğunu, toplumun bilmediği ulaşamadığı bilgilere Rasim Ozan Kütahyalı’nın sahip olduğunu, aslında birbirlerine nasıl gebe kaldıklarını tahmin ediyorsunuzdur.
Belki de bunca zaman susmalarının sebebi budur.
Belki de tazminatlardan korkmasalar duyacağımız mide bulandıran, medya patronları, menkul alımları, oteller, daha neler neler var-dır, o kirli çıkının içinde!
Destek Görememesi…
Şimdi yaklaşık 2 ya da 3 aydır Nagehan’ın ‘ex’ kocası tarafından maruz kaldığı psikolojik, fiziksel ve maddi şiddeti okuyor, dinliyoruz.
Nagehan Alçı öncesinde sarf ettiği sözler nedeniyle şiddetli tepkileri üzerine çekti.
Şu an haklı olmasına rağmen o kadar az destek görüyor ki.
Gördüğümüz kadarıyla toplumun yüzde 3’ü 5’i anca destek veriyor, empati kuruyor. Ancak bu kişiler de desteğini ne yazık ki öncesinde söylediği laflardan ötürü açıkça gösteremiyor.
Ki buna ben de dahildim.
Vicdanımın bir tarafı hep tuttu.
‘Etme bulma dünyası’ dedi.
Lakin kadına şiddet, değersizleştirme, itibarsızlaştırma olaylarında arada hele bir de çocuk-lar- varsa olaylara müstakil bakmanın doğru olduğunu düşünüyorum.
En Kötü Eşleşme!
Nagehan kendi eş değerinde biriyle evlenmemenin bedelini ödüyor şu an.
Yaşadığı tam olarak bu!
Eğitim, bilgi, kültür, hayat tarzı, görgü, aileden alınan terbiye ve en önemlisi entelektüel birikim açısından birbirlerinden çok farklı bir çifttiler.
Bu evlilik Boğaziçili bir kadın ile ağzından küfür düşmeyen kaba saba bir adamın yapabileceği en kötü eşleşmeydi.
ROK gibiler karşılarında güçlü bir kadın varsa onları ezerek, “anlamazsın, bilmezsin” diyerek manipüle eder, kadın bir süre bunlara göğüs gerer ancak arada çocuklar varsa her şeyin farkında olmasına rağmen susmayı tercih eder.
Ne zaman ki saygı tamamen yok olur işte o noktada Nagehan gibi kadınlar çocuklarının bu tip bir ortamda daha fazla hırpalanmaması için her şeyi göze alır.
ROK gibi şeytani bir koca, (Burada yerler değişebilir. Şeytani olan kadın da olabilir) kadın hakkında bildiği ne varsa intikam aracına döndürmesi hazımsızlık, özgüvensizliği yüzündendir.
Genelde sömürdüğü, aptal yerine koyduğu kişi, aptalı oynamaktan sabrı tükenmiş, Nagehan gibi “Yeter” deyip gitmiştir.
Sonrası her şey tıpkı Nagehan’ın şimdi yaşadıklarında olduğu gibi çirkinleşir.
Evliliğin nihayete ermiş olmasına rağmen bir tarafın içinde biriken hırs onu sürekli hata yapmaya iter, karşı tarafı bilerek kışkırtır.
‘Kusturmalı’ ROK!
ROK gibi toplumda ‘saygınlığı’ olmayan, “Kusturmalı” gibi hakikaten duyunca mide bulandıran şeyler zırvalayan insanın değeri, sokaktaki mazgalın içi kadar olabilir.
Evet, biraz ağır yazmış olabilirim ancak herkese ‘eder’ini teslim gerek!
Her anlamda kaliteden uzak bu tipler ROK ile sınırlı değil. Benzerleri çok fazla. Basın camiasında “Gazeteci”den çok, 'kullanıma elverişli eleman'lar olarak adlandıralan bu tipler sayısız, sınırsız.
Hemen hemen hiçbir konuda doğruları olmadığı gibi parayı görünce sınırları da yoktur.
Menfaatleri, çıkarları, öfkeleri için eski de olsa eşini, çocuklarının annesini, dahası çocuklarını medyaya malzeme yapacak kadar kişiliksiz olabilirler.
Öfkeleri için her şeyi hiç düşünmeden yapabilecek kadar ‘cahil özgüveni’ne sahip olurlar.
Kazananı Olmayan İntikam Savaşı
Ancak burada kaybeden her iki taraftır.
Kazanan olmadığı gibi, travmatik bir hayata adım atan sadece çocuklar olur.
Günümüzde yazılanlar bulutlarda orada burada sonsuza dek saklanıyor.
O çocuklar şu yazılanlara bakarak travmalarını ömür boyu asla atlatamayan insanlar olarak yaşayacaklar. Sebep ise anne babalarının aymaz, çirkin, ötesini berisini düşünmeden attıkları adımlar olacak.
Yaşananlar, yapılan yorumlar, ayrıca koca koca gazetecilerin ‘anne’ olduğunu düşünmeden yerden yere vurdukları sözlerle, bu çocuklar üzerinde bir imza, bir paraf gibi hayat boyu taşıyacakları travmaya neden oldular.
Ne yazık ki artık dönüşü yok.
Ne Nagehan ve geçmişi, ne ROK ve kalitesizliği!
Yazık ettiniz ikizlere…