Biri dünya polisi, diğeri o polisin Ortadoğu’daki ajanı, maşası, piyonu, kiralık katili!
ABD Ve İsrail O Salondan Dünyaya Göz Dağı Verdi
24 Temmuz’da, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Amerikan Kongresi'nde yaptığı konuşma sırasında 3 dakika 40 saniye boyunca yoğun alkışlarla karşılanması, dünya genelinde geniş yankı ve aynı zamanda tepki uyandırdı, büyük bir öfkeye sebep oldu.
Bu olay, sadece diplomatik ilişkiler bağlamında değil, aynı zamanda vicdani ve ahlaki boyutlarıyla da derinlemesine ele alınması gereken, dünyayı utanç içinde bırakan bir mesele.
Filistinlilere yönelik soykırım suçlamaları altında bulunan bir liderin kongre üyeleri tarafından dakikalarca ayakta alkışlanması ne anlamına geliyor. Bir liderin insan haklarını, hayatını hiçe sayan politikaları ve eylemleri alkışlanır mı?
Yoksa bu, insan hakları ihlallerini görmezden gelmenin, iki devletin dünyaya güç gösterisinin, meydan okumasının bir ifadesi mi?
Utanması Olmayan İki Ülke
İsrail’in Gazze’deki katliamı devam ederken, kongre üyelerinin soykırımcı bir lideri alkışlaması menfaat ilişkisi içinde olan devletlerin birbirlerini nasıl kolladıklarını, amaçları uğruna insanları, haklarını nasıl yok saydıklarını tüm dünyaya gösterdi.
Bu olay vicdanların sorgulamasına neden olurken kongrenin tek cesur insanı, meclisin kadın üyesi Rashida Tlaib, elindeki pankartla Netanyahu’yu protesto etti.
Bir salon dolusu vicdani pusulası şaşmış, ahlaki değerleri yok olmuş, alkışladıkları o avuçlarına o dakikadan itibaren öldürülen her masumun kanı bulaşmış insan topluluğu, soykırımcı bu insana yaptıklarının doğru olduğu mesajını verirken, daha fazla masumu katletmesi için de cesaretlendirdi.
İsrail'in politikaları ve Filistin topraklarındaki durum göz önüne alındığında, uluslararası toplumun liderlerinden beklenen, sadece stratejik çıkarlar doğrultusunda değil, aynı zamanda adalet ve insan hakları ilkelerine uygun şekilde hareket etmeleridir. Bu katliamın, bu “ben isterim yaparım” kafasının son bulması için İslam dünyasının birleşmesi ne yazık ki şu güne kadar sağlanamadı. Her ülke kendi coğrafi ve politik ilişkilerine menfaatlerine odaklandı, Filistin halkı yalnız bırakıldı.
Duruma bakıldığında Netanyahu’nun insanları öğüte öğüte gözü dönmüş halde Filistin üzerinde ilerlemesi Avrupa ülkeleri tarafından kınanmış olsa da, tek bir ülke dahi somut adım atamadı.
Protestolar 'Savaşın Magazini' Oldu
Bireysel protestolar ya da toplu gösteriler savaşın magazininden öteye geçemedi. Tek etki yaratmadı, yaprak kımıldamadı!
Bir kongre üyesi “savaş suçlusu” diye döviz açtı, top model Bella Hadid Filistin’in yanında durdu, hedef gösterildi, iş anlaşmaları bozuldu.
Daha fazla ölüm daha fazla kan akmadan dünya ülke liderlerinin kapalı kapılar ardında fısıltı içinde kınamaları yetmez. Korkaklığı bırakıp empati yaparak “Ama, fakat, lakin” gibi kelimeleri kullanmadan çıkıp bunu yüksek sesle, yaptırımlarıyla, diplomatik boyutlarda göstermeleri gerekmektedir.
Körler Sağırlar Birbirlerini Ağırladı
Biri dünya polisi, diğeri o polisin Ortadoğu’daki ajanı, maşası, piyonu, kiralık katili!
Tencere kapak, birbirlerini ağırlayıp utanmadan dünyanın gözü önünde bir güzel gazladılar. Biri açıktan, diğeri “yardım ediyorum” numarasıyla elleri kanlı bu iki ülkeye dur diyecek cesareti göstermenin zamanı ne zaman gelecek?
Sonuç olarak, Amerikan Kongresi'nde Netanyahu'ya gösterilen bu yoğun destek, insan hakları ve adalet konusunda daha duyarlı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Siyasi çıkarlar, insan onurunun ve haklarının önüne geçmemelidir. Aksi halde, bu tür alkışlar, vicdanları sorgulayan ve ahlaki değerleri zedeleyen birer sembol haline gelir.