Öncelikle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığımız bu günde yaşanan deprem nedeniyle İstanbul’a ve tüm ülkeye geçmiş olsun.
Mustafa BAĞDİKEN
Deprem, üzerinde yaşadığımız bu toprakların asırlardır önlenemez bir gerçeği. Fakat nedense biz ders almasını bilmiyoruz.
Önce bir hatırlatma yapayım.
1943’deki 6,6’lık Adapazarı - Hendek Depremi, 1967’de Bolu ve Kocaeli’yi de etkileyen 7,2’lik deprem ve 17 Ağustos 1999’daki Gölcük merkezli 7,4’lük deprem gösteriyor ki, İstanbul, Kocaeli , Sakarya ve Bolu hattı üzerinde ortalama 30 yılda güçlü ve yıkıcı sarsıntılar oluyor.
Hatırlanacağı gibi 17 Ağustostaki Deprem Kocaeli’nin yanı sıra İstanbul, Sakarya, Bolu, Bursa, Bilecik ve Eskişehir’i de etkilemişti.
Yeni nesil hatırlamaz ama, 17 Ağustos 1999 döneminin en ünlü deprem bilimcisi ve Kandilli Rasathanesi eski müdürü rahmetli Prof. Ahmet Mete Işıkara’nın, “Deprem öldürmez, bina öldürür” sözü hala hafızalarımızda.
Bölgemiz deprem bilimciler tarafından çok yakından izleniyor. Marmara Denizi’ndeki hareketlilik ve değişimler ne zamandır bilim insanlarını endişelendiriyordu. Sık sık uyarılarda bulunuyor, “Olası İstanbul Depreminden” söz edip, hasarlı ve çürük binalara sık sık dikkat çekiyorlardı.
Son aylarda Akdeniz’de, Ege’de, zaman zaman Doğu illerimiz ile Ankara ve çevresinde hissedilen küçük ve orta çaplı sarsıntılardan sonra bugünkü 6.2’lik Silivri açıklarında Marmara Denizi’nde gerçekleşen deprem o gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıverdi.
Gazetecilik yaşantımın 40 yıla yakın bölümü, Hürriyet Grubu’nun Kocaeli merkezli bölge temsilcisi olarak burada geçti.
Bizler de 17 Ağustos Depremi’nin ardından, hasarlı binalarla ilgili yüzlerce haber yaptık. Uyarı görevimizi yerine getirdik. Ne yazık ki hasarlı binalar görmezden gelindi, ardından İmar affı da gelince allanıp pullanan o tabut binalar sahipleri tarafından satılarak birkaç el değiştirdi.
DÖNEMİN VALİSİNİN HASSASİYETİ
Bunu en iyi şekilde anlatabilmem ve olayın hassasiyetini vurgulayabilmem için şu olayı başta Şehircilik Bakanına, Kocaeli Valisine ve Büyükşehir Belediye Başkanına insanların can güvenliği için hatırlatmak istiyorum:
Kocaeli’ye 2010’da atanan ve 2014’e kadar burada kalan, ondan önce Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü de yapan Vali Ercan Topaca, bir süre Düzce Valiliği de yapmıştı.
O nedenle yerel yönetimlerin işleyişini çok iyi bildiği gibi, depremin yarattığı hasar konusunda da deneyimliydi. Bu konularda çok hassastı.
Kocaeli’de göreve geldikten sonra bir haber çalışması için yaptığımız görüşmede, Vilayetteki ilgili birim sorumluları kendisine il genelinde sadece 617 deprem hasarlı bina olduğunu kendisine bildirmiş.
Belli ki birileri hatır-gönül ilişkileri nedeniyle gerçekleri saklamıştı. Bu rakamın yanlış olabileceğini, gerçek sayının çok üzerinde olduğunu söyledik. Sonra tüm dosyaları tek tek incelettirerek yeniden tespit yaptırttı.
İŞTE SAYILAR
Ortaya çıkan gerçek sayı korkunçtu. Neden gerçek rakam saklanmak istenmişti bilmiyorum ama, onarılmayan veya yıktırılması gereken hasarlı bina sayısı önce 17 bin civarında tespit edilmiş.
Sonra tekrar incelemeler yapılmış, sayı 3 bin 756’ya kadar inmiş. Bu binalarda 9 bin 971 konut ve işyeri olduğu anlaşılmıştı.
İşin ilginç yanı, bir kısmında iskan, bir kısmında ruhsat yoktu. Sahiplerinden bazıları güçlendirme yaptıklarını söylemiş, ancak buna dair belge yoktu. Binalar allanmış, pullanmış, makyajlanmış.
Bazıları satılmış, büyük bir bölümü kiraya verilmişti.
Sıkı durun, bu allanıp pullanan dairelerden 4 bin 200’ünde kiracıların oturduğu belirlenmişti. Yani konutlar, hasarlı olduğu bile bile sahipleri tarafından kiraya verilmişti.
Bakın, eski haberleri karıştırdım. Haberlerin ve resmi ağızdan söylenenler internette de mevcut.
Vali Ercan Topaca bize şu açıklamayı yapıyordu:
"Bu binaların bir kısmında da kiracılar kalıyor. Tespitlere göre 4 bin 200 civarında dairede kiracı var. Bu vatandaşlarımıza önümüzdeki günlerde tebligat yapacağız. 'Oturduğunuz bina orta hasarlı, lütfen kiracı olarak bu binada oturmayın başka binaya taşının' diyeceğiz. Yapacağımız birinci şey budur. Mülk sahibi olarak orta hasarlı binalarda oturan vatandaşlarımıza da 'oturduğunuz sahip olduğunuz bina orta hasarlıdır, hukuken bu oturulması mümkün olmayan bir binadır ve aynı zamanda can ve mal güvenliği açısından da herhangi bir depremde yıkılabilecek bir binadır. Tedbirinizi alın ve boşaltın burayı' diyerek bir süre vermeyi düşünüyoruz."
BİR ANDA HAZIRLIKLAR DURDU
Valiliğin internet sitesinden bu binaların listeleri sokak sokak yayınlandı. İş boşaltılmalarına, doğalgaz ve elektriklerinin kesilmesine gelince bir anda tüm hazırlıklar durduruldu.
Çok ilginçtir ki, bunların hiçbiri yapılmadı, bir daha kimseden ses çıkmadı.
Bu binaların boşaltılması için yapılan her girişimde haberlerin çıkması üzerine, siyasi baskıların etkisiyle Ankara’dan “şimdi önümüzde seçim var” denildiği aynı yetkili tarafından kulağıma fısıldanmıştı.
Binaların onarımları ile ilgili de çok şeyler konuşuldu. Yıllarca süren davalar açıldı. Onları da tek tek yazmak istemiyorum. İleriki yıllarda biliyorsunuz zaten imar affı çıktı..
Kentsel dönüşüm lafta kaldı. Düşünün, depremin merkez üssü Gölcük’te 24 yıl sonra karayolu kenarında göstermelik olarak 20-30 bina yıkıldı. Sanki yeni bir şehir yapıyormuşçasına acayip reklamları yapıldı.
İzmit merkezde, 17 Ağustos’un vurduğu diğer illerde kenti yöneten mülki idare amirleri tebdili kıyafetle bir dolaşıp rastgele vatandaşlara sonra, hangi binaların hasarlı olduğunu ve nasıl makyajlandığını tek tek gösterir.
Bakın, bunları halkı korkutmak için yazmıyorum.
Deprem uzmanları sık sık ”Olası İstanbul Depremi” ile ilgili uyarı yaptı, şimdilik büyüğünün öncüsü olup olmadığı bilinmeyen 6,2’lik deprem İstanbul’u ayağa kaldırdı.
Siz siz olun konut satın alırken yeni deprem yönetmeliğine göre yapılıp yapılmadığını, onarım görmüşse onarım belgesini ve onarımı kimlerin yaptığını araştırın derim.
Allah göstermesin, tekrarını yaşattırmasın ama, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın gerçeği budur.