Şu son 15 yıllık süreç içinde yaşadıklarımıza bakın..

    Türkiye çok yoruldu. Hem de 7'den 70'e  yoruldu. Ülke insanını yormaya da devam ediyorlar. 

   Biraz geçmişe gidip hafızaları tazeleyelim. 

   Bölgesine hakim, denizlerine hakim, kendi savaş gemilerini denizaltılarını, savunma harbinde caydırıcı ve savaş gücünü arttıracak  gereksinmelerini kendisi yapabilen, uluslararası ilişkilerde hatırı sayılan bir ülke..

   Sonra birden gizli eller, bugün ülkeyi yönetenlerin de karşısında selam durduğu “Hoca efendi lakaplı”,  şimdilerde ise “Fetö Terör Örgütü” dediğimiz içimizdeki beslemeleri harekete geçirdi.

   Türk Milleti'nin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ne  yönelik,sonradan kumpas olduğu ortaya çıkan “düzmece fakat amacı belli aşağılıkça komplolar” birbirini kovaladı.

   Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  emir komuta zincirindeki “en hassas halkalar” bir bir koparıldı. Bu operasyonları gerçekleştiren ve o zaman kahraman ilan edilen, daha sonra ise vatan haini oldukları geç de olsa anlaşılan savcılar, hakimler hala aklımızda.

   Bakın, o dönem aralarında “Uluslararası Deniz Hukukunu” en iyi bilen denizcilerimiz, hatta Mil-Gem, yani Milli Gemi Projesi’ninmimarı olan Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek’in bile cezaevine gönderilmesine seyirci kalındı.

   Her ne kadar iş işten geçtikten sonra, Silahlı Kuvvetlerimizin en deneyimli generalleri, amiralleri, kurmay subayları “Pardon, Fetöbizi kandırdı” denilerek bir bir beraat edip tahliye edilseler de, emir komuta zincirinin hassas noktalarında büyük boşluklar oluştu. 

    Elbette bunun önemini askerler daha iyi bilir..

    Bu karmaşa sürecinde Ege’deki adalara Yunanistan’ın asker çıkarması, hatta antlaşmalara aykırı olarak silah yığması da cabası..

    Şimdilerde Ege’de, Akdeniz’de, Kıbrıs’ta  neler oluyor bilen var mı?

    Bitmedi..

    İş dünyasına yönelik akıl almaz baskılar. Özelleştirmeler.. Satışlar..O fabrikaları yok pahasına satın alan hatırlılar.. Yeni milyarderlerimiz..  

   Şöyle bir aklınızdan geçirin bakalım. Bu milletin alın teriyle kurulmuş, tıkır tıkır işleyen, milletin olan kaç tane fabrika kaldı devletin elinde.. En önemlisi yeraltı ve yer üstündeki değerlerimiz madenlerimiz kimlere hangi şartlarda satılmış veya devredilmiş..

    Devlet kurumlarına girebilmek için açılan sınavlarla ilgili bitmeyen şaibe iddiaları. Üniversite sınavlarındaki her yıl değişen sistemler..“Pardon” denilip geçiştirilen yanlış sorular. 

   Orta okula müdür atar gibi Üniversitelere Rektör atamaları.. Milli Eğitim'de her yıl değişen sistem, görevden alınan yöneticiler, mahkemeler, geri dönüşler..

   Yığınlar halinde garip öğretmen tayinleri..

   Bir de seçimlerle ilgili kafalarda oluşan soruları da kimse sormaya cesaret edemiyor artık.

    Bir zamanların “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”deyimi, şimdilerle “doğru söyleyeni hemen içeri tıkarlar” şeklinde değişti sanki.     

    Tek başına iktidar olmanın getirdiği rahatlık, ego, despot tutuma, ticari çarka “sen ben bizim oğlan”  anlayışı da eklenince iş çığırından çıktı. Her şey belli bir gücün etrafında dönmeye başladı.

   Son dönemlerde yaşananlar, yorulmuş, bir kıvılcım bekleyen sinmiş insanımızı bir anda canlandırdı.

    Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart sabahı, sanki uluslararası ağır suçlu gibi evi basılarak gözaltına alınmasıyla başlayan süreç. İzlediğiniz gibi sonraki birçok belediye başkanı, üst düzey yöneticilere tutuklama, bunu protesto edenlere karşı acımasızca gözaltılar, gözdağı amaçlı tutuklamalar insanlarımızı sokaklara taşırdı.

   Bu ülke insanı çok yoruldu çook. Maddi ve manevi çok yoruldu. Çalışanıyla, çalışamayanıyla, işçisiyle, işsiziyle, memuruyla, öğretmeniyle, öğrencisiyle, emeklisiyle herkes maddi manevi çok yoruldu..

     Son 15 yıldır içerde de, dışarıda da hiçbir şey iyiye gitmiyor işte..

     Kabul edin artık..