Hiçbir şeyin göründüğü olmadığını, yaşamın ve insanların hikayelerden oluştuğunu sık sık hatırlatan kitap, empati duygusunu da doruklarda yaşatıyor.

Şermin Yaşar’ın Söyleme Bilmesinler kitabının ilk baskısının ardından hemen hemen bir yıl geçti. 1982 Berlin doğumlu Yaşar, çocuk edebiyatına çok sayıda kitap kazandırdı. Yetişkinler için de yazdığı öykü kitaplarının yanında Söyleme Bilmesinler, yazarın ilk romanıdır. 

Bir ailenin yaşadıklarını, aile bireylerinin gözünden tek tek anlatan kitap, aynı olayı farklı açılarla okumamızı ve değerlendirmemizi sağlıyor. Yaşanan olayların, kurulan cümlelerin, atılan bakışların, eylemlerin tüm ailenin gözünden tek tek okunması aslında kitabın sonunda herkesin haklı olduğunu gösteriyor. Her karakter kendi iç sesi ile kendisini okuyucuya açıyor. Bir süre sonra derdiyle dertlenip, tek tek empati kurmaya başlıyorsunuz. Bu noktada kitap, kimsenin kendi kendine mevcut durumdaki insan olmadığını hatırlatıyor. Yani kimsenin anne karnından çıktığı gibi saf iyi ya da saf kötü olmasının mümkün olmadığını.

Hayatın sınırlarında bir gün hatta bir saat içerisinde birden fazla değişkene maruz kalıyoruz ya da rastlıyoruz. Rutinde yaşadığımız rastlaşmalar dışında, yaşadığımız ve zorluk çektiğimiz meseleler de eklenince bunlarla birlikte dönüşüp değişiyoruz. Davranışlarımız, sözlerimiz, hal ve hareketlerimiz bu eklemlerle şekil alıyor. Önemli olan gelen olumsuz meseleleri göğsümüzde nasıl yumuşatıp kucağımıza düşürdüğümüz. Olumsuzu olumluya çevirecek sihir de tam olarak bu noktada. 

Yani gün içinde ufak maruz kalmalar (otobüs durağında saygısızca bir hareket ya da toplu taşımada yaşanan kavga gibi) tüm ruh halimizi tepe taklak ederken hayatımızın ortasına düşen olumsuzlukların bizi nasıl değiştireceğini düşünelim. Önceden asansöre binerken etrafa gelen giden var mı diye bakarak asansörü tutarken hayatınızın ortasına düşen olumsuzluktan sonra bunu yapmaya artık gücünüzün yetmediğini düşünelim. Önceden topluluk içinde bir haksızlığa tanık olduğunuzda ses çıkarırken, hayatınızın ortasına düşen olumsuzluktan sonra ses çıkarmaya dahi gücünüzün olmadığı anlar yaşadığınızı düşünelim.

Kitap diyor ki, ‘’Bir insanın, (etrafına zarar veren kişiler dışında), davranışsal ya da sözel olarak attığı her adımın bir açıklaması var.’’ Karakter değişimleri yaşanmışlıklara göre şekilleniyor. Kimse olduğu hale kendiliğinden gelmiyor.

Kitabın benimsenmesinin nedenlerinden biri de çoğu kişinin kitaptaki karakterlerle benzer davranışlar göstermesidir. Şu ince çizgiyi çiziyor kitap, 'gün içinde karşıdaki kişinin hayattaki mücadelesinin ne olduğunu bilmiyoruz, bu yüzden olabildiğince nazik olun.' Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, yaşamın ve insanların hikayelerden oluştuğunu sık sık hatırlatan kitap empati duygusunu da doruklarda yaşatıyor.