Hepimizin bir yerlerde sakladığı hayalleri vardır. Kimi bir kitap yazmak ister, kimi bir dünya turuna çıkmak, kimi ise küçük bir sahil kasabasında kendi bahçesini ekip biçmek…
Hayallerimiz, içimizde bir yerlere gömülü duran potansiyelin sessiz birer yansımasıdır. Ama çoğu zaman hayaller, günlük hayatın telaşı içinde unutulur, ertelenir ya da “imkansız” etiketiyle rafa kaldırılır.
Peki, hayallerimiz neden bu kadar kolay göz ardı edilir? Bunun sebebi çoğunlukla korkudur. Başarısız olma korkusu, başkalarının ne düşüneceği kaygısı ya da mevcut düzeni bozma endişesi. Ancak şunu hatırlamak gerekir: Hayaller, kusursuz bir plana değil, cesarete ihtiyaç duyar.
Gerçek şu ki, hayallerin gerçekleşmesi için önce onların peşinden gitmeye karar vermek gerekir. Küçük bir adım bile büyük bir yolculuğun başlangıcı olabilir. Örneğin, bir yazar olmak istiyorsanız, ilk cümleyi yazmak bile bir hayali gerçeğe dönüştürmenin ilk adımıdır. Bir şeyleri “mükemmel” yapmaya çalışmak yerine, “başlamayı” tercih ettiğimizde hayaller, yavaş yavaş gerçek olmaya başlar.
Tabii ki hayallerin gerçekleşmesi kolay değildir. Yol boyunca engeller, aksilikler ve zorluklar olacaktır. Ama bu zorluklar, hayalin değerini artırır. Hayal kuran bir insan, yaşamına anlam katar. Çünkü hayaller, sadece bir hedef değil; aynı zamanda ruhumuzu besleyen, bizi motive eden ve ileriye taşıyan güçtür.
Unutmayın, her büyük başarı bir zamanlar sadece bir hayaldi. Bugün hayranlıkla izlediğiniz bir sanatçı, bir bilim insanı ya da bir girişimci bir zamanlar sizinle aynı noktadaydı: İlk adımı atmak için cesaret toplamaya çalışıyordu.