Modern yaşam bize birçok konfor sundu ama karşılığında neyi kaybettik?
Trafik içinde sıkışıp kalırken, ekranların ardında saatler geçirirken, doğanın sesini duymayı unuttuk. Oysa insan doğanın bir parçasıdır ve ondan uzaklaştıkça huzursuz, stresli ve tükenmiş hissederiz.
DOĞA, EN BÜYÜK ŞİFACIDIR
Şehir hayatı, betona hapsolmuş yapay bir dünyadır. Güneş ışığını pencere camının ardından görür, temiz havaya hasret yaşarız. Oysa doğa, ruhumuz için en iyi ilaçtır. Yapılan araştırmalar, doğayla iç içe olmanın stres seviyelerini düşürdüğünü, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve zihinsel sağlığı olumlu yönde etkilediğini gösteriyor.
Sadece birkaç dakikalığına bile olsa bir ağacın gölgesinde oturmak, toprağa basmak, kuş seslerini dinlemek insanı yeniler. Çünkü doğa, en saf haliyle bizi köklerimize döndürür.
TEKNOLOJİ VE ŞEHİR HAYATI BİZİ NASIL UZAKLAŞTIRDI?
Günümüz insanı için doğa artık bir lüks haline geldi. Hafta sonları ancak kaçabildiğimiz, tatillerde aradığımız bir şey oldu. Telefon ekranlarına, bilgisayarlara ve yapay ışıklara o kadar alıştık ki, gökyüzüne bakmayı bile unuttuk.
Çocuklar artık sokakta oyun oynamak yerine, ekran başında vakit geçiriyor. İnsanlar yürümek yerine arabayla birkaç dakikalık mesafeye bile gitmeyi tercih ediyor. Doğa ile kurduğumuz bağ zayıfladıkça, doğayı koruma içgüdümüz de azalıyor.
DOĞAYA DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ?
Elbette. Doğaya dönmek için büyük değişimlere gerek yok. Küçük adımlarla başlayabiliriz:
• Sabahları pencerenizi açıp temiz havayı içinize çekin.
• Haftada birkaç saat doğa yürüyüşleri yapın.
• Toprakla temas edin, bahçecilikle uğraşın.
• Gereksiz tüketimi azaltarak doğaya zarar vermekten kaçının.
Unutmayalım ki biz doğadan uzaklaştıkça, doğa da bizden uzaklaşıyor. Ormanlar tükeniyor, denizler kirleniyor, hayvanlar yok oluyor. Oysa doğa olmadan insan da yaşayamaz. Şimdi doğayla barışmanın, onun sesini yeniden duymanın zamanı. Çünkü doğa bize ihtiyacımız olan her şeyi sunuyor; huzuru, sağlığı ve dengeyi… Tek yapmamız gereken, ona yeniden yaklaşmak.
