İmamoğlu'nun tutuklanması, yalnızca bir siyasi aktörün hapse atılması değil; bu şehrin, bu ülkenin demokrasi hikâyesinde açılan derin bir yaradır. Seçimle gelenin, seçimle gitmesi gerektiğine inanan milyonlarca insanın gözünde, bu karar adalet terazisinin ağır bir şekilde sarsıldığını gösteriyor.
İstanbul, tarih boyunca birçok fırtına gördü. Fetihler, yangınlar, işgaller, darbeler... Ve her seferinde küllerinden yeniden doğdu. Şimdi bir kez daha sınanıyor. Bir halkın iradesine vurulan bu prangalar, yalnızca bir kişiye değil, bir şehre, bir nesle, geleceğe vurulmuş gibi.
Sokaklar sessiz. İnsanlar birbirinin gözlerine bakıyor, ama kimse ilk sözü söylemeye cesaret edemiyor. Korku mu? Umutsuzluk mu? Yoksa içten içe büyüyen bir öfke mi? Henüz tam adını koymak zor. Ama bir gerçek var ki; Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğu, İstanbul'un hafızasına ağır bir not düştü.
Bazen bir şehir, susarak bağırır. Belki bugün kelimeler eksik. Ama yarın bu sessizliğin yerini daha güçlü bir ses alacak. Çünkü bu şehir ne susmayı ne de boyun eğmeyi uzun süre kabul eder.