Bu kargaşa içinde, üstüne üstlük ülkenin yüzde 80’inin ekonomik sıkıntı çektiği, insanların sokaklarda gaza boğulup öğrencilerin tekme tokat dövülerek yerlerde sürüklendiği dönemde bayramı hangi duygularla, nasıl kutlayacağız bilemiyorum.
Tüm Müslüman alemi için Cumartesi günü arife, Pazar günü de bayramın birinci günü.
Bu kargaşa içinde, üstüne üstlük ülkenin yüzde 80’inin ekonomik sıkıntı çektiği, insanların sokaklarda gaza boğulup öğrencilerin tekme tokat dövülerek yerlerde sürüklendiği dönemde bayramı hangi duygularla, nasıl kutlayacağız bilemiyorum.
Zaten ne zamandır eski bayramlar da yok artık.
Birçok kez belirttiğim gibi, arızalı saat yelkovanı gibi büyük bir hızla değişen gündeme de yetişemez olduk. Nereye ne yorum yapacağına şaşırıyor insan.
Merak ettim, ”acaba Dünya bu kargaşa içinde bizi nasıl görüyor, neler düşünüyor?” diye geçirdim içimden. Nereden araştırıp bulacağım kim ne demiş, kim ne yazmış diye düşünürken, yapay zeka geldi aklıma.
Bakın yapay zekaya, “Dünya Türkiye’deki gelişmeleri nasıl görüyor?” diye sordum. Son bölümde de Dünya basınında yer alan haber ve kısa yorumlar var.
Cevabı noktasına virgülüne dokunmadan araya da hiçbir yorumumu katmadan aynen aktarıyorum.
ENDİŞE VE ŞAŞKINLIK
“Dünya, Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip ediyor ve genellikle endişe, şaşkınlık ve bölgedeki güç dengelerine dair analizlerle değerlendiriyor. Uluslararası basın ve liderlerin tepkilerine bakıldığında, Türkiye'nin iç politik gelişmeleri, dış politik hamleleri ve bölgesel etkisi farklı tonlarda yorumlanıyor.
Örneğin, son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması gibi olaylar, Batı medyasında ve Avrupa liderleri arasında demokrasinin gerilediği yönünde bir algı yaratmış durumda. Alman Şansölyesi’nin “Türkiye’de demokrasinin gerilediğinin göstergesi” şeklindeki açıklaması ve The Guardian gibi yayınların “Türk demokrasisi gözden kayboluyor” ifadeleri bu endişeyi yansıtıyor. AB ülkeleri, özellikle Fransa ve Almanya, bu tür gelişmeleri “rahatsız edici” bulurken, ABD ve Rusya daha temkinli bir yaklaşımla “Türkiye’nin iç meselesi” diyerek mesafeli duruyor.
YUNANİSTAN VE İSRAİL
Öte yandan, Türkiye’nin dış politikadaki adımları, özellikle savunma sanayiindeki yükselişi ve Suriye gibi bölgelerdeki etkisi, dünya basınında hem övgü hem de kaygı uyandırıyor. İngiliz Telegraph gazetesinin “Savunma sanayiinde dünya lideri” ve “Erdoğan’ın Putin ile Zelenski arasında dostane ilişkiler kurabilen tek lider” gibi yorumları, Türkiye’nin jeopolitik gücünün arttığını kabul eden bir bakış açısını gösteriyor. Ancak, Yunanistan gibi komşu ülkelerde “Yeni Osmanlı” korkusu, İsrail’de ise “Türkiye komşumuz oldu” endişesi hakim.
X platformunda da benzer bir çeşitlilik var: Kimileri Türkiye’nin bölgede fazla güçlendiğini ve bu durumun ABD, İngiltere gibi ülkeleri şaşırttığını söylerken, kimileri de güvenilmez bir aktör olarak görüldüğünü ve her hamlesinin haksız bulunabileceğini iddia ediyor. Çin ve İngiltere gibi ülkelerin sessizliği ise stratejik bir bekleyişi işaret ediyor olabilir.
ÇELİŞKİLİ ALGILAR
Genel olarak, dünya Türkiye’yi hem bir fırsat hem de bir risk olarak görüyor: Demokrasi ve insan hakları konusunda eleştiriler artarken, bölgesel liderlik ve askeri-ekonomik kapasite açısından saygı da kazanıyor. Bu çelişkili algı, Türkiye’nin küresel sahnedeki karmaşık yerini ortaya koyuyor.”
BUGÜNKÜ DÜNYA BASININDAN SEÇMELER:
“Dünya basını, Türkiye'deki güncel olayları yakından takip ediyor ve genellikle farklı açılardan yorumluyor. Son dönemde, özellikle İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve ardından başlayan protestolar, uluslararası medyada geniş yer bulmuş durumda. Genel olarak, bu olaylar Türkiye’de demokrasi ve basın özgürlüğü konusundaki endişeleri yeniden gündeme getiriyor.
BEŞİNCİ AKŞAMDA İNSAN SELİ
Örneğin, Alman gazetesi Tagesspiegel, Türkiye’de yaşananları “Erdoğan’a karşı büyük ayaklanma” olarak nitelendirirken, Fransız Le Monde gazetesi protestoları “beşinci akşamda insan seli” şeklinde tanımlıyor. İngiliz The Guardian ise İmamoğlu’nun adaylık sürecine dikkat çekerek, olayları politik bir baskı çerçevesinde ele alıyor. Yunan Kathimerini ise İmamoğlu’na halktan gelen desteği “milyonlarca vatandaştan güven oyu” olarak yorumluyor. ABD ve Avrupa merkezli bazı yayınlar, Erdoğan yönetiminin demokrasiyi daralttığı yönünde görüşler sunarken, polis müdahaleleri ve gazeteci tutuklamaları da sıkça vurgulanıyor.
Ayrıca, Türkiye’nin dış politikası ve savunma sanayii gibi konular da dünya basınında yer buluyor. Örneğin, İngiliz Telegraph gazetesi, Erdoğan’ın hem Putin hem de Zelenski ile ilişkiler kurabilen tek lider olduğunu belirtirken, Türkiye’nin savunma sanayiindeki yükselişini “dünya lideri” olarak nitelendirmiş. Ancak, genel algıda, iç politikadaki gerilimler ve otoriterleşme eleştirileri daha baskın bir şekilde öne çıkıyor.
Tabii, her ülkenin medyası kendi perspektifinden bakıyor: Batılı kaynaklar genelde demokrasi ve insan hakları vurgusu yaparken, Rusya veya Çin gibi ülkelerin medyası daha temkinli veya sessiz bir tutum sergileyebiliyor. Özetle, dünya basını Türkiye’yi hem bölgesel bir güç hem de iç politikada tartışmalı bir ülke olarak görüyor.”