İslam dini sevgi üzerine inşa edilen bir inanç sistemidir. Yüce Allah, insanı sevgiyle yaratmış ve sevgiyi hem kulları arasındaki ilişkilerde hem de kul ile Yaradan arasındaki bağda temel bir değer kılmıştır.
Ramazan’a özel yazımız
Özgür Alp gündüz
Yaşam Mentörü-Enerji Koçu
İslam dini sevgi üzerine inşa edilen bir inanç sistemidir. Yüce Allah, insanı sevgiyle yaratmış ve sevgiyi hem kulları arasındaki ilişkilerde hem de kul ile Yaradan arasındaki bağda temel bir değer kılmıştır. Sevgi, imanın hem kaynağı hem de sonucu olarak görülür. Gerçekten de İslam’da sevgi, kalpleri birleştiren ve insanı Allah’a yaklaştıran en güçlü manevi bağdır. Bu makalede sevginin Kur’an-ı Kerim’deki yeri, hadis-i şeriflerde iman ile ilişkisi, Allah’a ulaşmadaki rolü ve insan ruhuna, toplum barışına olan etkileri ele alınacaktır. Ayrıca “sevginin tozunu artırmak” ifadesinin anlamı ve sevginin derinleşmesi üzerinde durulacaktır.
Kur’an-ı Kerim’de Sevgi
Kur’an-ı Kerim, sevgi kavramına büyük önem verir ve pek çok ayette doğrudan veya dolaylı olarak sevgiden bahsedilir. Allah Teâlâ, müminlerin kendisine duyduğu sevginin, diğer insanların batıl ilahlara olan sevgisinden çok daha güçlü olduğunu bildirir: “İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını (ilâh) edinenler ve onları Allah’ı sever gibi sevenler vardır. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha kuvvetlidir.” . Bu ayet, gerçek sevginin kaynağının Allah sevgisi olduğunu ve müminin kalbindeki en büyük sevginin Allah’a ait olduğunu gösterir.
Yine Kur’an’da Allah, Peygamber Efendimiz’e itaati, kendi sevgisinin bir şartı olarak belirtir: “(Resûlüm!) De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’” . Bu ilahî emir, Allah sevgisinin sözde kalmaması, fiilen O’nun yolunda yürümekle ispat edilmesi gerektiğini vurgular. Allah, kendisini seven ve emirlerine uyan kullarını sever ve onları affeder. Aynı şekilde Meryem Suresi’nde buyrulur ki: “İman edip salih ameller işleyenler için Rahmân (olan Allah), (gönüllerde) bir sevgi var edecektir.” . Yani Allah, inananların hem kendi katında sevilen kimseler olmasını sağlar, hem de onların kalplerini sevgiyle doldurur. Bu ayetler sevginin ilahi bir lütuf olduğunu ve Allah’a iman edenlerin gönüllerinde filizlendiğini göstermektedir.
Unutmamak gerekir ki Allah’ın güzel isimlerinden biri el-Vedûd’dur, yani “çok seven ve çok sevilen, sınırsız sevgi sahibi” demektir. Yüce Rabbimiz hem kendisi samimi kullarını sever, hem de kullarının birbirlerini sevmesini ister. Kur’an’da müminlerin birbiriyle kardeş kılındığı belirtilir (Hucurât 49/10) ve bu kardeşlik ancak sevgi ile anlam kazanır. Kısacası, ilahi kelamda sevgi; Allah’a bağlılığın, O’nun rızasını kazanmanın ve müminler arası birliğin vazgeçilmez bir unsuru olarak takdim edilir.
Hadis-i Şeriflerde Sevgi ve İman
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), sevginin imandaki yerini çok net ifadelerle açıklamıştır. Meşhur bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” . Bu hadis, cennete girebilmenin şartının iman, imanın kemale ermesinin şartının ise müminler arasında sevgi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim İslam âlimleri bu hadisi şöyle yorumlamıştır: İmansız cennete girilemeyeceği gibi, müminleri sevmeyen kimse de gerçek mânâda iman etmiş sayılmaz; çünkü iman sevgiden doğar, sevgi ile kemâl bulur
Bu ifade, sevginin imanın adeta çekirdeği ve meyvesi olduğunu gösterir. Mümin, Allah için diğer müminleri sever; ırk, dil, mevki farkı gözetmeden her dindeşiyle kardeşlik hukuku içinde olur. Peygamberimiz (s.a.v), “Hiçbiriniz kendisi için istediğini (hayır ve iyiliği) mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek iman etmiş olmaz” buyurarak sevgi ve empati olmadan imanın hakikatine erişilemeyeceğini vurgulamıştır. Bir başka hadis-i şerifte, Allah için birbirini seven kulların ahirette özel mükâfatlar ve Allah’ın himayesine mazhar olacağı müjdelenmiştir. Bütün bu öğretiler, sevgi ile imanın birbiriyle iç içe olduğunu, sevginin imanı güçlendirdiğini ve imanın da gerçek sevgiye yönelttiğini göstermektedir.
İçimizdeki İlahi Öz ve Allah Sevgisi
İslam inancına göre insan sadece et ve kemikten ibaret bir varlık değildir; her insanda ilahi bir öz, Rabbani bir nefha vardır. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ, Hz. Âdem’i yaratırken ona kendi ruhundan üflediğini bildirir: “Ona (insana) ruhumdan üflediğim zaman…” ifadesi (Hicr Suresi, 29) insanoğlunun ruhunun yüce Allah tarafından bir nefha (üfürük) olduğunu ortaya koyar. Bu konu tefsirlerde şöyle açıklanmıştır: Allah’ın insana “ruhundan” üflemesi, insan ruhunu kendi zatına izafe etmesidir; bu da insanın gerçek şeref ve üstünlüğünün bedeninden değil, ilahî nefha olan ruhundan geldiğini gösterir . Bu sebeple her insan, Allah’tan gelen manevi bir emaneti içinde taşır. Yani gönlümüzde iyilik, merhamet, sevgi gibi yüce duyguların tohumu ilahi kaynaklıdır.
Yüce Yaradan insana kendinden bir parça lütfetmiş, onu ruh sahibi kılmıştır. Bu sebeple denilir ki Allah insana şah damarından daha yakındır ; O, bizim iç dünyamızı, kalbimizden geçenleri bizden daha iyi bilir. Her insanda Allah’ın tecellisi ve emeği olduğu bilinci, insana hem kendisine hem de diğer varlıklara karşı sevgi ve saygı beslemeyi öğretir. Yunus Emre ne güzel söylemiş: “Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü.” İnsandaki ilahi parçayı sevmek, aslında Allah’ı sevmektir. Kendi özümüzde ve karşımızdaki her insanda Rabbimizin bir nuru bulunduğunu düşünürsek, kimseye kin tutmak, haksızlık etmek istemeyiz. Allah sevgisi, yalnızca dilde kalan bir söylem değil, O’nun yarattığı her şeye şefkat ve muhabbetle yaklaşmamızı sağlayan bir yaşam biçimidir.
Allah’ın bizimle beraber olması, içimize nüfuz eden rahmeti, bizi asla yalnız bırakmamasıdır. Kalbimizi sevgiyle doldurduğumuzda, aslında o kalpte Allah’ı zikretmeye, O’nun rahmetini hissetmeye hazır hale geliriz. İmanımız arttıkça Allah sevgisi gönlümüzde büyür; Allah sevgisi arttıkça imanda derinleşiriz. Bu döngüsel ilişki, kul ile Allah arasında kopmaz bir bağ tesis eder. Her insanda mevcut olan bu ilahi öz sayesinde, insan sevgiyle yücelir ve Rabbi’ne yakınlaşır.
Sevginin İnsan İlişkilerine ve Toplumsal Barışa Etkisi
Sevgi, bireyler arası ilişkilerin temelini oluşturan en önemli değerlerden biridir. İslam, müminlerin birbirini kardeş olarak görmesini ve aralarında sevgi, merhamet, saygı bağları kurmasını emreder. Sevgi duygusu hem ikili ilişkilerde hem de toplumsal yaşamda sayısız fayda sağlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müminleri bir bedenin uzuvlarına benzeterek aralarında şefkat ve sevgiyi teşvik etmiştir. Gerçekten de sevgi; saygıyı, merhameti, barışı ve kardeşliği tesis eder . Aile içinde anne-baba evladını sevgiyle büyütür, fedakârlıklara katlanır. Eşler arasındaki sevgi ve rahmet bağı (Rum 30/21’de belirtildiği üzere) huzurlu bir yuvanın temelidir. Sevgi ve saygının olmadığı yerde ise yuvalar yıkılır; toplumda huzur ve mutluluk kalmaz .
Toplumlar, bireylerinin birbirlerini sevdikleri ölçüde mutlu olurlar ve varlıklarını sağlıklı bir şekilde devam ettirirler . Sevginin eksikliği ise sosyal hayatı çürüten kin, öfke ve düşmanlık duygularını besler. Bugün dünyada pek çok çatışmanın, ayrımcılığın temelinde sevgisizlik ve empati eksikliği vardır. Oysa sevgi varsa öfkeler diner, düşmanlık duyguları erir gider. Sevgi, insanlar arasında köprüler kurar, gönülleri yakınlaştırır. Komşusunu seven, akrabasını seven, farklılıkları hoşgörüyle karşılayan bireyler sayesinde toplumsal barış tesis edilir.
İslam tarihinde de sevginin toplumsal birleştirici gücüne dair örnekler mevcuttur. Ensar ile Muhacir’in kardeşliği, birbirlerine duydukları sevgi ve fedakârlık, İslam toplumunun temelini oluşturmuştur. Peygamberimiz, toplumda sevgiyi artırmak için selamlaşmayı, hediyeleşmeyi, güzel söz söylemeyi tavsiye etmiştir. Bütün faziletler, iyilik ve güzellikler sevgi ve samimiyet ortamında doğar ve gelişir . Sevgi olmadığında ise insanlar arasına güvensizlik ve anlaşmazlık girer.
Ahlaki değerlerin yaşatılmasında da sevginin rolü büyüktür. Seven insan saygılı olur, sevdiğine merhamet eder, onu incitmekten kaçınır. Sevgi, dürüstlük, cömertlik, sabır gibi erdemlerin filizlenmesine zemin hazırlar. Örneğin, Allah için birbirini seven iki kişi, aralarında çıkar ilişkisi olmaksızın karşılıklı güven ve iyilik hali geliştirir. Bu da toplumda örnek davranışların artmasını sağlar. Kısacası sevgi, sosyal dokunun hem harcı hem koruyucusudur; insan ilişkilerini onarır, güçlendirir ve barış içinde bir arada yaşamayı mümkün kılar.
Sevginin Ruhumuza Etkisi ve İmanı Güçlendirmesi
Sevgi, insan ruhunu besleyen en önemli manevi gıdalardan biridir. Sevgi dolu bir kalp, huzurlu ve dengeli bir ruh haline zemin oluşturur. Kişi sevildiğini ve sevdiğini hissettiğinde, yalnızlık duygusundan kurtulur, aidiyet hisseder. Bu da ruhsal olarak güçlenmesini ve hayata daha pozitif bakmasını sağlar. Modern psikoloji bile sevginin iyileştirici gücünü kabul etmektedir: Sevgi, depresyon ve kaygı duygularını azaltır, stres hormonlarını dengeler, mutluluk hormonlarını artırır. İslam’ın asırlar önce vurguladığı sevgi, bugün de ruh sağlığının temel taşı olarak görülmektedir.
Manevi açıdan bakıldığında, sevginin olmadığı bir kalp katılaşır. Haset, nefret, kin gibi duygular sevgisiz bir kalpte yeşerir ve insanın ruhunu karartır. Oysa sevgi, bu olumsuz duyguları süpürüp atar; kalbi nurlandırır, yumuşatır. Allah sevgisiyle dolu bir gönül, dünyadaki sıkıntılara daha kolay sabreder; çünkü her şeyi Yaratandan ötürü hoş görme erdemine ulaşır. İnsan, Yaratıcısının kendisini sevdiğini ve bağışladığını bildikçe içinde ümit ışığı parlar. Bu ümit ve güven duygusu, manevi dinginlik getirir.
İman ile sevgi arasında da ruhsal bir sinerji vardır. Allah’a inanan ve O’nu seven bir mümin, hayatın anlamını kavrar ve güçlü bir dayanma gücü kazanır. İmanı güçlendikçe Allah’a ve O’nun yarattıklarına muhabbeti artar; muhabbeti arttıkça da ibadetlerinden, iyi amellerden haz almaya başlar. İbadetlerinde gönül huzuru bulan kişi, bunun arkasında yatan sevgi bağını fark eder. Nitekim bir kudsî hadiste Yüce Allah, Kendisi’ni seven kulunu sevdiğini, onu sevdiğinde de o kulun görürken, işitirken, yaparken adeta ilahi rehberlikle hareket edeceğini bildirir. Bu, sevginin kulun ruhunu nasıl yücelttiğine dair çarpıcı bir ifadedir.
Sevgi aynı zamanda imanın lezzetini tattırır. Peygamber Efendimiz üç hasleti taşıyan kimsenin imanın tadına ereceğini belirtmiştir: Allah ve Resulü’nü her şeyden fazla sevmek; sevdiğini Allah için sevmek; küfre dönmeyi, ateşe atılacakmışçasına kerih görmek. Bu hadiste de görüldüğü üzere sevgi, imanı tatlandıran bir özelliğe sahiptir. Allah ve Resul sevgisiyle yanıp tutuşan bir gönül, ibadetlerini zahmet olarak değil nimet olarak görür.
Özetle, sevgi insan ruhuna sükûnet, güven ve anlam duygusu verir. Böyle bir ruh hali içindeki mümin, imanda daha derin tefekkürlere dalar, Allah’a yakınlaşır. Sevginin rehberliğinde yapılan ibadet ve iyilikler, inancı kuvvetlendirir, kişiyi kâmil iman mertebesine doğru taşır. İmanlı bir gönül de içindeki sevgi sayesinde daima aydınlık, daima ümitvar kalır.
“Sevginin Tozunu Artırmak” Ne Demektir?
“Sevginin tozunu artırmak” ifadesi, mecazi bir anlatımla sevginin yoğunluğunu ve yaygınlığını artırmak anlamına gelir. Bu söz, sevginin hayatımızdaki dozajını yükseltmek, sevgiyi her zerremize ve etrafımıza daha fazla yaymak gerektiğini vurgular. Nasıl ki bir eşyayı tozlandırmak onun her yanını ince bir tabakayla kaplamaksa, sevgimizin tozunu artırmak da yüreğimizden taşan sevgi tozlarını her yana serpmek gibidir. Yani hayatımızın her alanına sevgiyi serpiştirmek, sevgiyi çoğaltmak demektir.
Bu ifadeyi “sevginin dozunu artırmak” şeklinde de anlayabiliriz. Bazen insanın sevgisi körelebilir veya azalabilir; işte böyle durumlarda bilinçli olarak sevgi tohumlarını yeniden ekmek, mevcut sevgiyi beslemek icap eder. Sevginin tozunu artırmak, gönlümüzü bir sevgi pınarı haline getirmek anlamına gelir. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Öncelikle kalbimizdeki katılıkları, kin ve nefret kırıntılarını temizlemeliyiz ki sevgi tozu etrafa yayılacak bir zemin bulsun. Sonra, küçük iyi davranışlarla sevgiyi büyütmeliyiz: bir tebessüm, bir selam, bir teşekkür, bir yardım eli uzatma – hepsi sevgiyi artıran manevi tozlardır.
Sevginin derinleşmesi de bu süreçte gerçekleşir. Sevginin tozunu artırdıkça, yani sevgide derinleştikçe, artık sevmenin bizim fıtratımızın değişmez bir parçası olduğunu görürüz. Önceleri bilinçli çabayla gösterdiğimiz sevgi, zamanla karakterimiz haline gelir. İnsanın içindeki ilahi öz, sevgiyle beslenerek güçlenir. “Sevginin tozunu artırmak”, gönül aynasını sürekli cilalamak gibidir; öyle ki sonunda kalbimiz sevgiyle parıldar, etrafına ışık saçar hale gelir.
İfade mecazi olsa da bize şunu öğretir: Sevgi de bir emek ister. Bir çiçeği büyütmek için nasıl toprağını havalandırıp suyunu veriyorsak, sevgiyi de emekle büyütmeliyiz. İnsan sevdikçe sevginin kapasitesi artar, adeta sevgi kaslarımız gelişir. Küçük bir sevgiden büyük bir sevgi deryasına ulaşmak için, her gün sevgimizin dozunu biraz daha artırmalıyız. Kalbimizi daha fazla sevgiyle doldurmalı, sevgiyi söz ve davranış tozları halinde çevremize yaymalıyız. Böylece sevginin derin manasını idrak edebiliriz.
Sonuç
Sevgi, iman ve Allah’a giden yol birbirinden ayrı düşünülemez. Sevgi, imanın özünde vardır ve imanı kemale erdiren bir güçtür. İman ise sevgiyi hakiki, kalıcı ve ulvi olana yöneltir. Yüce dinimiz İslam, sevgiye böylesine değer vererek aslında insanlığı huzura, barışa ve Allah’a yaklaştırmaya çalışmaktadır. İnsanı hayata bağlayan zincirin en güçlü halkası ve insanı Yaratan’ına ulaştıracak en sağlam merdiven sevgidir . Sevgi sayesinde kul, Rabbi’ne yakın olur; O’nun rızasına erer. Mevlânâ’nın ifadesiyle “Sevgi; acıyı tatlıya, bakırı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belâyı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür.” . Yani sevgi, bütün olumsuzlukları olumluya çevirebilen manevi bir iksirdir.
Sonuç olarak, sevgiyi hayatımızın merkezine almak hem bireysel huzurumuz, hem toplumsal barışımız, hem de ahiret saadetimiz için vazgeçilmezdir. Allah’ın içimize koyduğu ilahi sevgiyi büyütelim, imanımızı sevgiyle yoğuralım. Sevelim, sevilelim; Allah için sevelim. Unutmayalım ki gönüller sevgiyle birleşirse, Allah’a giden yol kısalır ve aydınlanır. Sevginin tozunu artırdığımız, yani sevgiyi çoğalttığımız bir dünya, cennetin yeryüzündeki bir yansıması olacaktır. Allah bizlerin kalbini sevgisiyle doldursun, imanımızı sevgiyle güçlendirsin ve hepimizi sevgisiyle cennete nail eylesin. Amin.