“Her şey yolundaymış gibi görünüyordum ama içimde fırtınalar kopuyordu” diyor Serpil Marmara. Onu ilk tanıdığınızda pozitif enerjisiyle sizi sarıp sarmalayan bir kadın. Ama içten içe yaşadığı tükenmişliği, "görünmeyen bir yarayı taşımak gibi" diye tarif ediyor.

Serpil, uzun süre "idare ederim", "geçer", "ben güçlüyüm" diyerek bastırdığı duyguların bir gün patladığını söylüyor. "Sabah uyanmak istemiyordum, hiçbir şey keyif vermiyordu. En kötüsü de buydu: hayata karşı his kaybı."

"HER ŞEYE YETMEK ZORUNDA DEĞİLİZ"

Kadınların çoğu zaman annelik, ev işleri, iş hayatı ve sosyal beklentiler arasında kendi ihtiyaçlarını unutabildiğini vurgulayan Marmara, "Ben de öyleydim. Her şeye yetişmeye çalışırken kendime geç kalmışım" diyor. Tükenmişliğin onu hem fiziksel hem de ruhsal olarak tükettiğini fark ettiğinde artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini anlamış.

Kendi tabiriyle “durmayı öğrenmek” onun için bir dönüm noktası olmuş. Terapiden meditasyona, doğa yürüyüşlerinden üretmeye kadar birçok yöntemle kendini yeniden inşa ettiğini anlatıyor.

"TÜKENMİŞLİK, SESSİZCE GELİR"

Tükenmişliğin çoğu zaman çığlık atmadığını, sessizce geldiğini söylüyor. “Bir sabah aynaya bakıp kendini tanımadığında başlıyor zaten fark etmek” diye anlatıyor o kırılma anını. Ve bu anı fark ettikten sonra utanç duymak yerine yardım istemenin gücüne inanıyor.

Bugünlerde kendi deneyimlerini paylaşarak diğer kadınlara da ilham olmaya çalışıyor. "Yalnız değilsiniz. Güçlü olmak her zaman ayakta kalmak değildir, bazen durmak ve yardım istemektir" diyor Marmara, samimi bir gülümsemeyle.

Muhabir: Filiz Şan