Güneydoğu Anadolu’nun mistik havasını en derinden hissettiren şehirlerden biri olan Mardin, binlerce yıllık geçmişi, taş mimarisi, dar sokakları ve çok kültürlü yapısıyla hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Mezopotamya Ovası’na bakan etkileyici konumuyla dikkat çeken şehir, ziyaretçilerine hem tarihi hem kültürel hem de dini miras açısından zengin bir rota sunuyor. İşte Mardin’e gelenlerin mutlaka görmesi gereken başlıca duraklar…
MARDİN KALESİ
Şehrin simgesi hâline gelen ve “Kartal Yuvası” olarak da bilinen Mardin Kalesi, yaklaşık 1200 metre yükseklikte konumlanıyor. Hem savunma amacıyla kullanılmış olması hem de gün batımında sunduğu eşsiz manzara nedeniyle turistlerin ilk uğradığı noktalardan biri.
ZİNCİRİYE MEDRESESİ
1385 yılında Artuklular tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, Mardin’in taş işçiliğini ve mimari zarafetini en iyi yansıtan yapılardan biri. Simetrik avlusu, kubbeleri ve Mezopotamya Ovası’na açılan manzarasıyla dikkat çekiyor.
DARA ANTİK KENTİ
Mardin merkezine yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Dara Antik Kenti, bölgenin Efes’i olarak anılıyor. Roma dönemine ait yapıları, kaya mezarları, sarnıçlar ve nekropol alanıyla arkeoloji meraklıları için oldukça etkileyici bir destinasyon.
DEYRULZAFARAN MANASTIRI
Mardin’e gelen ziyaretçilerin uğramadan dönmediği noktalardan biri de Süryani Kadim Patrikliği’nin yüzyıllar boyunca merkezi olan Deyrulzafaran Manastırı. 5. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan yapı, hem dini hem de kültürel değer taşıyor.
KASIMİYE MEDRESESİ
Artuklular döneminden kalma bir diğer önemli yapı olan Kasımiye Medresesi, mimarisi kadar bahçesinde bulunan sembolik su havuzuyla da dikkat çeker. Ziyaretçiler burada hem tarihi hem de huzurlu bir atmosferi bir arada bulabiliyor.
MARDİN SOKAKLARI VE TAŞ EVLERİ
Mardin’in dar sokakları ve sarı kalker taşından yapılan geleneksel evleri, fotoğraf meraklılarının gözdesi. Aynı sokakta cami, kilise ve manastırın yan yana bulunması ise şehrin çok kültürlü yapısının en somut göstergesi.