Hanife Kuş, yün dokumayı annesinden öğrenmiş. O günlerden bu yana, iplerin arasında hem geçmişi hem bugünü yaşıyor. “Küçüktüm, annem tezgâhın başına oturduğunda hep yanına kıvrılırdım. O yaptıkça ben izledim, sonra zamanla öğrendim. İçime sindi bu iş,” diyor.

DOĞAL OLANLA, YAVAŞ OLANLA BARIŞ İÇİNDE

Yünü elde eğirmek, boyamak, kurutmak. Bunların her biri zaman istiyor. Ama Hanife Hanım için bu zaman bir kayıp değil, aksine kıymetli bir süreç. “Her şey doğal olsun istiyorum. Renkleri bile kendi topladığım otlardan elde ettiğim boyalarla yapıyorum. Acelem yok, yavaş yavaş yapıyorum.”

GELENEK DEĞİL, YAŞAMA BİÇİMİ

Yaptığı halılar, kilimler evinde bir kenarda durmuyor. Kimi hediye ediliyor, kimi evin bir köşesini süslüyor. Hanife Kuş için bu işin adı artık gelenek değil, yaşama biçimi. “Ben bunu gelir olsun diye yapmıyorum. Dokudukça rahatlıyorum. Sanki içim de düzene giriyor,” diye anlatıyor.

ÖĞRETMEYE AÇIK EMEKÇİ BİR KADIN

Kendi çocukları bu işe pek ilgi göstermemiş ama Hanife Kuş, öğrenmek isteyen herkese kapısını açık tutuyor. “Bir kişi bile merak etse, gelir oturur anlatırım, hiç gocunmam” diyor.

Muhabir: Sıla Öcal