Başarılı genç Mimar Rumeysa Çilem Doğan, TV Nota okurları için teknolojiyle birlikte sektöre gelen yenilikler, tasarım süreci, kentsel tasarım ve mimari projelerin toplumsal yaşam ile ilişkisi hakkında açıklamalarda bulundu.
Her bölgenin farklı bir mimari anlayışa sahip olduğunu belirten Doğan, çok eski dönemlerden bu yana her bölgenin kendi ihtiyacına, değerlerine ve kültürüne göre tasarımlarının olduğunu dile getirdi.
“TEKNOLOJİDEKİ GELİŞMELER, HATA RİSKİNİ AZALTIYOR”
Doğan, teknolojide kaydedilen ilerlemenin mimarlığa ne gibi faydalar sağladığına değinerek “Teknoloji geliştikçe mimari tasarım sürecini, modellemesini hızlandırıyor, hata riskini azaltıyor ve daha gerçekçi görseller ortaya koyuyor fakat ben halen eskiz defterimi ve renkli kalemlerimi baş ucumdan ayırmam” dedi.
“SINIRLAMA, BİZE FARKLI BİR PENCEREDEN BAKMA OLANAĞI TANIYOR”
Tasarım yaparken müşteri talepleri ile kişisel yaratıcı vizyonu arasındaki dengeyi nasıl sağladığına yönelik Doğan, “Bu durum bazen bizleri zorluyor. Çünkü müşteri talep ve çıkarları tasarımlarınızı kısıtlayabiliyor. İşte tam da bu durumda mimarlık devreye giriyor. Mimarlık, sınırlar çizilmiş, kısıtlanmış durumlarda bile estetik düşünüp tasarım prensiplerine uygun ürünler ortaya koymaktır. Sınırlama, bize farklı bir pencereden bakma olanağı tanıyor ve bu sayede krizi fırsata dönüştürmüş oluyoruz” şeklinde konuştu.
“BİR ŞEHRİN MİMARİ YAPILARI, O KENTİN KİMLİĞİNİ BELİRLER”
Mimar Rumeysa Çilem Doğan, bir şehirdeki kentsel tasarım, mimari projeler ve toplumsal yaşam arasındaki bağı şöyle değerlendirdi: “Bir şehrin tasarımı, mimari yapıları, kentin kimliğini belirleyen en önemli faktörlerden biri. Şehrimizi bizler oluşturuyoruz, şehirler toplumu oluşturuyor ve toplum şehrin içinde akıp gidiyor. Bu nedenle merkezi mevkilerde hangi yapıların bulunduğu, ücralara gittikçe nelerin bizi karşıladığı, toplumun neye değer verdiğini belirtiyor. Toplum ile mekân doğru orantılı gelişir. Toplumun değerlerini, psikolojini, kültürünü, kimliğini ortaya koyan anılarını koruyarak ve saygı duyarak bir tasarım meydana getirmek çok önemlidir. Londra ve Oxford'da en çok tanıklık ettiğim durumlardan biri de şehrin, toplumun değerlerine, doğanın zenginliğine zarar vermeden insanın konforuna önem vererek en iyi şekilde tasarlanmış olmasıydı.”