“Moda, aslında insanların içindeki sesi kıyafetle dışa vurması… Ben tasarlarken bir karakter yaratıyorum gibi hissediyorum.”
İLHAM DİYE BİR ŞEY VARSA, O HER YERDE VAR
Bir tasarımcının kafası hiç susmazmış, öyle diyor İpek. Sokakta yürürken, bir çiçeğe bakarken ya da eski bir film izlerken... Her şey bir fikir tohumu atabiliyormuş zihnine:
“Bazen desen bir rüyadan geliyor, bazen kumaş bir çocukluk anısından... Moda, aslında yaşanmışlığın şekil bulmuş hali.”
DEFİLELER PARLAK AMA O YOLA TER SİNİYOR
Podyumlar ışıltılı, evet. Ama o sahneye çıkan her parçanın ardında sayısız prova, uykusuz geceler, defalarca bozulan dikişler var. İpek Turna, moda dünyasının dışarıdan göründüğü kadar romantik olmadığını ama hâlâ aşkla yaptığını anlatıyor:
“Bazen sabahı atölyede karşılıyoruz. Bir dikiş tutmazsa moral sıfır... Ama bir model oturduğunda içime, o an her şeye değiyor.”
KADINLARIN HİKÂYESİ GİBİ, KIYAFETLER DE GÜÇLÜ OLMALI
İpek, en çok kadınlara özel tasarım yaparken heyecanlandığını söylüyor. Çünkü ona göre her kadın bir hikâye taşıyor ve o hikâyeye uygun bir elbise tasarlamak, o gücü hissettirmek gerekiyor:
“Bir kadının aynaya bakıp kendini güçlü hissetmesi... İşte o an, modanın en güzel yeri.”
MODA GEÇİCİ, TARZ KALICI
Trendler değişir, renkler gelir geçer. Ama İpek Turna için önemli olan; bir stil yaratabilmek, imza gibi bir dokunuş bırakmak:
“Tarz dediğin şey, modanın da önüne geçiyor bazen. Öyle parçalar var ki, yıllar geçse de aynı etkiyi bırakır.”