Erzurum’un ayazı meşhurdur ya, Muhammed Özdemir hemen araya giriyor:
“Evet, soğuktur ama insanı öyle sıcaktır ki… Tanımadığın biri seni soba başına davet eder, ekmeğini bölüşür. Dışarısı eksi 15’tir ama oturduğun masada yüreğin ısınıverir.”
TAŞINA, TOPRAĞINA AŞIK BİR ŞEHİR
Sadece doğası değil, tarihi de büyülüyormuş Özdemir’i.
“Tarihi çarşısı, Ulu Camii, Erzurum Kalesi… Hepsinde başka bir zaman var. Taşlar bile hikâye anlatıyor burada. Mesela Yakutiye Medresesi’nin önünden her geçtiğimde içim titrer. Sadece mimarisi değil, o taşların yüzyıllardır taşıdığı dua, direnç, bilgelik…”
BİR TABAĞA KARŞILIK ANILAR
Ve tabii ki yemek… Erzurum mutfağını anlatırken gözleri parlıyor:
“Cağ kebabını yemeyen Erzurum görmüş sayılmaz. Ama bir de kadayıf dolması var ki… O tatlı değil sadece; bir hatıra gibi. Bayramdan kalma gülüşleri getirir aklına.”
BİR ŞEHİR DEĞİL, BİR DURUŞ
Muhammed Özdemir’e göre Erzurum sadece yaşanacak bir şehir değil, hissedilecek bir yer:
“Erzurum’un sokakları bile dik durur. İnsanları merttir, lafı dolandırmaz. Dadaş olmak kolay değil… Hem yüreğin olacak hem de vicdanın. Erzurum işte tam da bunu öğretir insana.”