Dükkanının tabelasında süs yok, gösteriş yok. Ama içeride öyle bir emek var ki, dikiş makinesinin sesi bile saygıyla çalışıyor.
MAKAS TUTAN ELİM 40 SENEDİR DURMAZ
Menekşe teyze, terziliğe henüz 13 yaşındayken başlamış. Önce annesinin eteklerini söküp dikerek... Sonra mahallede “şu kızı bir kursa gönderin” diyen kadınların telkiniyle.
“Makası ilk kez elime aldığımda titredim. Kumaşa zarar veririm diye korktum. Ama zamanla anladım ki bu işte kumaştan önce sabrı kesmek gerek... 40 yıldır makas tutan elim durmaz. Her dikişimde biraz çocukluğum, biraz da ömrüm var.”
İNSAN BEDENİNİ EZBERLİYORSUN
Terzilik sadece ölçü almak, dikiş dikmek değil diyor Menekşe. Her insanın vücut dili, duruşu, kumaşa verdiği tepki bile farklıymış.
“Bir müşterim var, omuzu biraz düşük. Onun bluzunu öyle ayarlıyorum ki, kimse fark etmez. Başkası gelir, beli kavrayınca rahat edemez. Terzilik insanı tanımaktır. Sadece bedenini değil, ruhunu da ölçüyorsun.”
MODA DEĞİŞİR, EMEK KALIR
Bugünün hızlı tüketim dünyasında, terzilik biraz yalnız kalmış gibi. Ama Menekşe Taymaz bunun böyle sürmeyeceğini düşünüyor.
“İnsanlar eskiden ‘bu kumaşı annem aldı’ derdi. Şimdi ‘şu site indirimdeydi’ diyorlar. Ama gün gelecek, o eski özen yine aranacak. Çünkü moda değişir, ama emek hep hatırlanır. Benim diktiğim bir gelinlik, hâlâ sandıkta saklanıyor mesela.”
DÜĞÜNLER, MEZUNİYETLER HEPSİ BU ODADAN GEÇTİ
Dükkanının küçük masasında binlerce hayat geçmiş. Mezuniyet elbisesi diken de olmuş, eşinden boşanıp yeni hayata başlayan da. Menekşe Taymaz, o anların her birine sessizce şahitlik etmiş.
“Bir kadın vardı, eşinden ayrılmıştı. ‘Yeni bir işe gireceğim’ deyip pantolon diktirmişti. Gözleri dolmuştu prova yaparken. O pantolon ona sadece şıklık değil, cesaret verdi. Biz bazen sadece kıyafet değil, umut dikiyoruz aslında.”