Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yelda Hatice Ongun, uluslararası ilişkilerin değişen doğası ve günümüz diplomatik pratiklerine yansıması konularını içeren soruları yanıtladı.

"TÜRKİYE, KÜRESEL ANLAMDA DENGELEYİCİ AKTÖR OLABİLİR"

Ongun, çok kutupluluğun giderek belirginleştiği yeni dünya düzeninde Türkiye’nin rolü üzerine değerlendirmelerde bulundu. Gelecekte yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasının muhtemel olduğunu belirten Ongun, Türkiye’nin tarihi ve coğrafi avantajlarıyla bu denklemde önemli bir pozisyonda yer alabileceğini ifade ederek, “Çin’in yükselişi, diğer taraftan Hindistan’ın hem siyasi hem ekonomik anlamda daha etkili hale gelmeye başlaması, Afrika’nın demografik gücü, Latin Amerika’da bölgesel entegrasyon çabaları.. tüm bunlar bize bu değişimin habercisi oluyor. Dolayısıyla artık farklı bir Dünya’ya doğru gidiyoruz” dedi.

Avrupa’nın güvenlik kaygılarının arttığını belirten Ongun, Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarının bu kaygıyı pekiştirdiğini şu sözlerle dile getirdi:

“Amerika Dışişleri Bakanı’nın Avrupa’ya yönelik açıklamaları vardı. Dolayısıyla Avrupa şu an bir güvenlik kaygısı içerisinde. Amerika tarafından Rusya’ya bu kadar taviz verilmesi Avrupa‘nın endişelerini artırıyor. Dolayısıyla değişen bir Dünya düzeni ve çok kutuplulukla karşı karşıyayız.”

Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında yer almasının stratejik önem taşıdığını vurgulayan Ongun, bu konumun Türkiye’ye doğal bir köprü ve denge unsuru rolü kazandırdığını söyledi. Karadeniz’in stratejik değerinin arttığını, Türkiye’nin NATO içindeki pozisyonunun güçlendiğini, aynı zamanda Ortadoğu’da da dengeleyici bir aktör olarak öne çıktığını kaydetti.

Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında yer almasının, savunma sanayisindeki gelişmelerin, altyapı yatırımlarının ve enerji geçiş noktası olma rolünün küresel düzlemdeki önemini artırdığını ifade eden Ongun, kültürel etki gücünün de dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA’nın çalışmalarının yanı sıra Türk dizilerinin uluslararası pazarlarda yer almasının da yumuşak güç unsurlarına katkı sağladığını belirtti.

İnsani diplomasi kapsamında Türkiye’nin Suriye ve Somali’de yürüttüğü yardım faaliyetlerine de dikkat çeken Ongun, “Türkiye, küresel denklemde dengeleyici aktör olabilir; yeter ki çok yönlü diplomasisini sürdürülebilir kılabilsin” değerlendirmesinde bulundu.

"TARİHTEKİ GÜÇ MÜCADELELERİ BUGÜNÜN DİPLOMASİSİNİ ŞEKİLLENDİRDİ"

Tarihsel güç rekabetlerinin bugünün uluslararası ilişkileri üzerindeki etkisine de değinen Ongun, yaşanan dünya savaşlarının, soğuk savaş döneminin ve sömürge sisteminin tasfiyesinin günümüz küresel yapıyı belirlediğini ifade etti.

Soğuk savaş sonrası dönemde kurulan uluslararası örgütlerin halen etkili olduğunu belirten Ongun, diplomasinin artık yalnızca siyasi ya da askeri alanda değil; ekonomi, iklim, göç ve sağlık gibi pek çok alana yayıldığını söyledi.

Günümüzde çok paydaşlı, çok taraflı diplomasi anlayışının öne çıktığını vurgulayan Ongun, “Bugünün yumuşak güç unsurları, kamu diplomasisi, ara buluculuk, bakın mesela gastrodiplomasiden bahsediyoruz. Bunların hepsi çok önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

"KADINLARIN DİPLOMASİ ALANINDA DAHA GÖRÜNÜR OLMASI ŞART"

Kadın liderlerin diplomasideki artan görünürlüğünü de değerlendiren Ongun, değişen uluslararası ilişkiler yapısının bu gelişimi desteklediğini ifade etti. Almanya eski Başbakanı Angela Merkel ve Yeni Zelanda eski Başbakanı Jacinda Ardern gibi liderlerin kriz yönetimindeki yaklaşımlarını örnek gösteren Ongun, kadın liderlerin kapsayıcı ve soğukkanlı tutumlarının barış süreçlerinde önemli rol oynadığını vurguladı.

Kadınların müzakere masalarında daha fazla yer almasının, özellikle barış inşası ve insani krizlerin çözümünde sürdürülebilirliğe katkı sunduğunu belirten Ongun, “Yeterli mi? Elbette değil” diyerek, Türkiye’de siyasi partilerde ve yönetim kademelerinde kadın temsiliyetinin artırılması gerektiğini söyledi.

Bir akademisyen olarak öğrencilerini bu yönde teşvik ettiğini aktaran Ongun, dış temsilciliklerde görev yapan başarılı kadın büyükelçilerin sayısının artırılması gerektiğine de dikkat çekti. “Kadınların yönetim, siyaset ve diplomasi alanlarında çok daha aktif ve görünür olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Elif Aybike Demir