Halk oyunları eğitmeni ve folklor araştırmacısı Selahattin Tuncer ile halk oyunlarının kültürel değerini, yaşadığı dönüşümleri ve genç nesillere nasıl aktarılması gerektiğini konuştuk.
HALK OYUNLARI, HALKIN KENDİ DİLİYLE ANLATIMIDIR
Selahattin Tuncer, halk oyunlarının sadece bir dans biçimi olmadığını, halkın duygularının, tarihinin ve yaşam biçiminin figürlerle ifadesi olduğunu söylüyor:
"Halk oyunları, bir milletin aynasıdır. Her zıplama, her dönüş aslında bir hikâyedir. Sevinci, hüznü, zaferi ya da bekleyişi anlatır. Erzurum barı başka bir duyguyu taşırken, Ege zeybeği başka bir vakarın anlatımıdır."
GENÇLERİN İLGİSİ ARTIYOR, AMA DİJİTAL DÜNYA RAKİP
Son yıllarda gençlerin halk oyunlarına olan ilgisinin arttığını söyleyen Tuncer, buna rağmen dijitalleşmenin ve popüler kültürün geleneksel dansları tehdit ettiğini belirtiyor.
"Gençler merak ediyor, ilgi duyuyor. Ancak ne yazık ki sosyal medyada hızlı tüketilen içerikler, halk oyunlarının özünü öğrenmeye sabır göstermeyen bir kuşak da doğurabiliyor. Figürleri sadece ezberlemek değil, anlamını da bilmek gerek."
KOSTÜMLER VE MÜZİKLER, KÜLTÜREL KİMLİĞİN TAŞIYICISI
Halk oyunlarının sadece hareketten ibaret olmadığını belirten Tuncer, kostümlerin ve müziklerin de kültürel kimliğin temel taşıyıcısı olduğunu vurguluyor:
"Her bölgenin kıyafeti, o yörenin doğasını, insanını ve tarihini anlatır. Örneğin Karadeniz kadınının fırtınalı doğası giysisine de yansır; Ege erkeğinin gururu zeybek kıyafetine sinmiştir."
YENİ NESİLLERE AKTARIMDA EĞİTİMİN ROLÜ BÜYÜK
Tuncer’e göre halk oyunlarının gelecek kuşaklara aktarımı için eğitim sistemine entegre edilmesi şart:
"Okullarda sadece gösteri amacıyla birkaç hareket öğretmekle olmaz. Halk oyunları, ders kitaplarına girmeli. Sosyoloji, tarih ve edebiyat gibi derslerle entegre edilerek kültürel boyutuyla işlenmeli."
TÜRKİYE'NİN HER KÖYÜNDEN BİR DESTAN ÇIKAR
Türkiye'nin her bölgesinin ayrı bir folklor hazinesi olduğunu dile getiren Selahattin Tuncer, sahada yaptığı gözlemlerden şu şekilde bahsediyor:
"Kars’ta bir köyde öğrendiğim bir halay, yıllardır söylenmeyen bir destanı canlandırdı. Yozgat’ta bir yaşlı kadının anlattığı figürün hikâyesi, savaş yıllarına uzanıyordu. Bu bilgiler yok olmadan belgelenmeli."
HALK OYUNLARIYLA TERAPİ MÜMKÜN MÜ?
Röportajda dikkat çeken bir başka başlık ise halk oyunlarının psikolojik etkileriyle ilgiliydi. Tuncer, halk oyunlarının bireysel ve toplumsal terapide de etkili olabileceğini savunuyor:
"Ritimle hareket etmek, özellikle grup içinde yapılan oyunlarda aidiyet duygusunu güçlendiriyor. Aynı anda aynı hareketi yapan onlarca insanın birliği, insanın ruhuna iyi geliyor."
TUNCER’DEN GENÇLERE MESAJ: KÜLTÜRÜNÜZÜ SEVİN
Son olarak gençlere çağrıda bulunan Selahattin Tuncer, kültürel mirasın kıymetini bilmenin önemine değiniyor:
"Dans edin, müzikle buluşun, halk oyunları oynayın. Ama bunu yaparken, nereden geldiğinizi, bu figürlerin ne anlattığını da öğrenin. Sadece izlemeyin; hissedin, yaşayın. Kültürünüzü sevin."