Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği sık sık hatırlanıyor. Peki, olası bir depreme ne kadar hazırız? Uzmanlar uyarıyor: Risk azaltma çalışmalarına daha fazla önem verilmeli.

Türkiye, tarih boyunca büyük depremlerle karşı karşıya kalan bir ülke. Marmara, Ege, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fay hatları, ülkenin büyük bir kısmını deprem riski altında bırakıyor. Son yıllarda yaşanan depremler, toplumun bu doğal afete karşı ne kadar hazırlıklı olduğuyla ilgili birçok soruyu gündeme getirdi.

Uzmanlar, deprem hazırlıklarında en önemli konunun bina güvenliği olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'de özellikle 2000 yılından önce inşa edilmiş yapıların büyük bir kısmı, olası depremlere dayanıklılık açısından risk taşıyor. Yapı denetim sistemindeki iyileştirmelere rağmen, mevcut binaların güçlendirilmesi için kapsamlı çalışmalar gerekiyor.

Deprem anında hayatta kalmanın bir diğer önemli unsuru ise bireysel hazırlık. Aile bireylerinin bir acil durum planı oluşturması, deprem çantası hazırlaması ve afet sırasında nasıl hareket edeceğini bilmesi kritik öneme sahip. Ancak yapılan anketler, toplumun büyük bir kısmının bu konuda yeterince bilinçli olmadığını gösteriyor.

Afet yönetiminde sadece bireylerin değil, yerel yönetimlerin de sorumlulukları büyük. Deprem sırasında kullanılacak toplanma alanlarının sayısı yeterli mi? Arama kurtarma ekipleri ne kadar hazır? Bu gibi sorular, her büyük deprem sonrası yeniden gündeme geliyor, ancak somut adımlar genellikle yetersiz kalıyor.

Türkiye’nin deprem gerçeğiyle başa çıkabilmesi için hem bireysel hem kurumsal düzeyde ciddi bir hazırlık gerekiyor. Deprem öncesinde alınacak her önlem, can kayıplarını azaltmanın anahtarı olabilir. Unutmayalım: Depremler değil, hazırlıksızlık öldürür.