Hatay’a ilk kez geldim ama birden fazla hayat yaşamış gibiyim burada,” diyerek söze başlayan Şenozan, Antakya sokaklarında yürürken kendini adeta zaman tünelinde hissettiğini söylüyor. "Habib-i Neccar Camii'nin huzuru, Uzun Çarşı'daki telaş, her biri kalbime dokundu," diyor.

“UZUN ÇARŞI, HERKESİN DURAĞI OLMALI”

Hatay’da özellikle Uzun Çarşı'nın altını çizen Şenozan, “Sokak lezzetlerinin peşine düşmek isteyen herkesin ilk durağı burası olmalı. Künefe sıcak, insanlar ondan da sıcak,” diye anlatıyor. Ayaküstü içilen bir zahter çayı, edilen muhabbetlerle birleşince Hatay’da geçirilen zamanın kıymeti daha da artıyor.

“VAKİT OLURSA SAMANDAĞ’DA GÜNEŞE VEDA EDİN”

Denize kavuşmak isteyenlere de bir önerisi var Çiçek’in: “Samandağ’da gün batımını izlemek, sanki hayatın yavaşladığı bir anı yakalamak gibi. Dalgaların sesiyle kalbinizin ritmi bir oluyor.”
Şenozan, Titus Tüneli'ni de mutlaka görmeli diyor: “İnsan eliyle açılmış bu devasa tünel bir mühendislik harikası ama aynı zamanda doğayla insanın konuşması gibi.”

“HATAY’A GİDEN AÇ GİTSİN, HAZIR GİTSİN”

Konu Hatay olunca mutfaktan bahsetmeden olmaz elbette. Şenozan bu noktada ciddi bir uyarı yapıyor: “Aç gitmek şart! Ama öyle azıcık değil, bayağı aç olun çünkü burada yok yok. İçli köfte mi dersin, humus mu, kağıt kebabı mı. Hepsi efsane!”

“HATAY İNSANIN RUHUNA İYİ GELİYOR”

“Bazen bir şehir sadece görmek için değil, iyileşmek için gidilir,” diyen Şenozan, Hatay’ın ruhuna iyi geldiğini söylüyor. “ Herkesin bir kere değil, belki defalarca uğraması gereken bir yer burası.”

Muhabir: Elif Aybike Demir