Biz de sorduk, o içtenlikle anlattı. Evin her köşesinde yemyeşil, canlı çiçekler olsun istiyorsan, Meltem Elif Koçak’ın anlattıklarına kulak vermekte fayda var.

SADECE SU VERMEKLE OLMUYOR

Meltem Hanım ilk olarak şu efsaneyi yıktı:
“Haftada bir sulayayım, büyüsün. Yok öyle bir dünya! Bazı çiçekler konuşur seninle, bazıları içe kapanıktır. Kiminin toprağı hep nemli kalmalı, kimi biraz susuz kalınca çiçek açar. Yani hepsinin huyu suyu başka.”

Örneğin orkide. Dışarıdan narin durur ama aslında oldukça dayanıklıymış. “Sadece kökleri boğulmasın yeter, o sana minnettar kalır” diyor Meltem Hanım.

“GÜNEŞİ SEVİYOR MU, GÖLGE Mİ İSTİYOR?”

Her çiçek aynı ışığı sevmezmiş. Salon bitkilerinin çoğu direkt güneşten hoşlanmazken, kaktüsler ve sukulentler resmen ışığın peşinde koşarmış.

“Bitkiyi pencere kenarına koydun diye her şey tamam sanma,” diyor. “Yaprağını izleyerek konuş. Sararıyorsa fazla güneş alıyor olabilir. Boynunu büküyorsa belki daha aydınlık bir köşe istiyordur.”

“ÇİÇEK ALDIYSAN, BİRAZ TANIYACAĞIZ ARTIK”

Meltem Elif Koçak’ın bir diğer önerisi de şu:
“Yeni bir çiçek aldığınızda ismini Google’a yazıp iki satır okuyun. Neyi sever, hangi toprağı ister, ne kadar arayla saksı değiştirilmeli… Hepsi internette var. Ama önemli olan hevesiniz geçmesin. Her gün bir dakika bakın ona. Yaprağında ne var, toprağı kurumuş mu… O da bunu hissediyor zaten.”

SABIR, SEVGİ VE AZICIK MERAK

Son olarak şunu söylüyor:
“Çiçek bakmak bana iyi geliyor çünkü karşılıksız bir bağ var aramızda. Ben ilgi verdikçe o da yeşeriyor. En güzeli de şu: Çiçekler sabırlı. Sen bir şeyi yanlış yapsan bile hemen küsüp gitmez. Şans verir. Sen de onu sevdiğini göster, yeter.”

Muhabir: Şenay Güner