38 yıldır el sanatları eğitmenliği görevini icra eden Adalet Kuzucu, alanına ilişkin yaptığı açıklamalarda sanatın ruhsal ve fiziksel faydalarından bahsederek bazı el işi tekniklerinin ne ifade ettiği konularında da bilgilendirme sağladı.

“EL İŞİ, KİŞİNİN İÇ DÜNYASINDA VAR OLAN DUYGULARI DİLE GETİRME FIRSATI TANIR”

El emeğiyle ortaya koyulan ürünlerin; küçük motor egzersizleri olduğunu, matematiksel olarak katkı sağladığını, renk ve grafik bilgisi sunduğunu, entelektüel bakış açısı kazandırdığını, desen hafızasını/görsel hafızayı geliştirdiğini ve ayrıca kişinin iç dünyasında var olan duyguları dile getirme fırsatı tanıdığını söyleyen Kuzucu, “Eline verilen bir iple, şişle, dikişle sen bile farkına varmadan öyle güzel şeyler yapıyorsun ki ruhun da dinleniyor” dedi.

“KULLANILMAYAN KASLAR KÖRELİR”

Kuzucu, bazı şeyleri gelenek görenek diye yaparken aslında vücuda fayda sağlayacak eylemlerde bulunulduğunu vurgulayarak “Bunlar yapılırken kaslarımız gelişiyor, organlar arasındaki koordinasyon da beyni geliştiriyor. Kullanılmayan kaslar körelir. Kaybedilen fiziksel yetenekler psikolojik olarak ‘Ben yetersizim’ duygusu verebilir. El işlerinden uzaklaşıldıkça insanlar kendi kendine yetemeyecek hale gelebilir” ifadelerini kullandı.

“KURSİYERİM DEPRESYON İLAÇLARINI BIRAKTI”

Kuzucu, yetişkin kursiyerlerinden birinin doktor tavsiyesiyle eğitimlere başladığını ve süreç içerisinde depresyon ilaçlarını bıraktığını dile getirdiğini söyleyerek “Yaptığı işleri gördükçe inanamıyordu. Ruhunun rahatladığını, kafasının boşaldığını anlatıyordu” şeklinde konuştu.

“Üretmek, insanı diri tutuyor, varlık sebebi oluyor. Ürettikçe var olduğunu hissediyorsun” diyen Kuzucu, şu şekilde devam etti: “Bir hanım, bir gün eşiyle tartıştığı için sabaha kadar oturup öğrettiğim teknikle iş yapmış. Çalışırken ne için tartıştıklarını unuttuğunu söylemişti. Maliyeci bir arkadaşım da benden nakış dersi aldı. Akşama kadar ekrana bakmaktan yorulduğunu, nakışla rahatladığını belirtmişti.”

“YAPILAN İŞLERİN HER UNSURUNDA KİŞİNİN KENDİSİNDEN BİR PARÇA VAR”

Öğretmen Kuzucu, “Sanat, insanı başka ufuklara götürüyor. Bir ürün ortaya çıkarmak insanı çok mutlu ediyor” diye kaydederek ifadelerini şöyle şekilde sürdürdü: “Bizim işimizde renk çok önemli, o renklerde kaybolup gidiyorsunuz. Yapılan işlerin her unsurunda kişinin kendisinden bir parça var. Sanat, insanların iç benlikleriyle örtüşür, ‘kişinin kendini bulduğu alan’ da denilebilir.”

TÜRK İŞİ'NDE İŞLENEN İMGELER

Türk İşi’nde sıklıkla ne gibi unsurlara yer verildiğini anlatan Adalet Kuzucu, imgelerden ve hangi anlamı taşıdıklarından bahsederek şu bilgileri aktardı: “Örtülere; selvi, nar ağacı, mezarlık, aile işlenir. Bunlar sadece bir örtünün üzerindeki desenden ibaret değildir. Tarihi bir akıştır. Selvi uzun ömrü gösterir, mezarlıklarda olur. Kayık bölüm bölüm yapılır; her bölüm bir aileyi, kayığın kendisi ise sülaleyi temsil eder. Nar bereket anlamına gelir. Her zaman doğadan direkt olarak edinilebilen renkler kullanılır.  

Mesela sim nakışları (Maraş İşi), saray işidir. İpekler saraylardadır. Kullanılan malzeme ve desen, toplumdaki ekonomik koşulları ve statüyü de gösterir. Simin çok olduğu nakışların çoğu Bursa’da Amasya’da, İstanbul’da görülmektedir.”

“HERKESİN SANDIĞINDA SONRAKİ NESLE AKTARABİLECEĞİ BİR TÜRK NAKIŞI OLMALI”

Öğretmen Kuzucu, el sanatlarının kültür aktarımında da önemli bir rol üstlendiğinin altını çizerek “Kültürü yeni nesillere sandıklar ve mutfaklar taşır. Bu yüzden hep söylüyorum; herkesin sandığında çocuğuna bırakacağı, sonraki nesle aktarabileceği bir Türk nakışı, Türk deseni, Türk imgesi olmalı. Mesela benim babaannemin kırkyaması vardı. Şimdi patchwork adıyla dünyaya yayıldı. Oysaki bizimkiler onu yokluktan yapmıştı. Eskiden halk bilimi vardı” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Kültür çok değerli ve yeni nesil bunlardan çok uzak. Gençler çok maddeci oldu, el işlerinin kendilerine verebileceklerinin farkında değiller. Amerika’da Avrupa’da bu tür el işleri, emek verilen ürünler çok pahalı.”

Muhabir: Elif Aybike Demir