TV Nota ile buluşmanın hikayesini ilerde yazarım. Bu sütunlarda siz okurlarımızla sürpriz yazılarda buluşacağız. Bugün ilk yazım da 12 Mart’ta rastladığından sizi 54 yıl önceye götürmek de şart olmuş oldu.

Gazetecilik mesleğinde 50 yılı devirdikten sonra hafıza o kadar doluyor ki.. Yaşanan her ayda geçmiş yıllara yönelik çoğunluğu hüzünlü birçok anı canlanıveriyor akılda.

Bugün 12 Mart..

Birçok kişi için muhtemelen sıradan bir gün ama, meslekte 50 yılı devirmişliğin ve o dönemlerde yaşananlara yakın tanıklığımla benim unutmam mümkün değil.

Benim hafızama nakşettiklerim belki canınızı sıkacak ama, sizler için de hafıza tazelemesi açısından yararlı olacağını sanıyorum.

Bu mesleği tüm çilelerine katlanarak usanmadan yapıp ayakta kalmayı başaran sanırım çok az kişi kaldık.

BUNLARI YAZMAZSAM MESLEĞİME SAYGISIZLIK ETMİŞ OLURUM

Benim mesleğe başlangıcım 1973’den de önce.  Yani gazetelerin kurşun harfler ve kalıplarla hazırlandığı dönemler..  O tarihte 212 sayılı yasaya göre çalışmadığımız için, gazetelerde imzalı haberlerimiz yer almasına rağmen 212 sayılı yasayla başlangıcımız 1973 görünüyor.

Öyle çok yaşanmışlıklar ve meslek anıları var ki bu süreç içinde.

Biraz tarih dersi, biraz hüzün olacak ama 12 Mart Muhtırası olayını ve o üç fidanın idamıyla ilgili yaşadıklarımı paylaşmamak da  mesleğime ve  sizlere saygısızlık olurdu.

Bu yazdıklarımı, kopyalayıp saklarsanız yarınlarda da o yaşanmışlıkları unutturmamış olursunuz.

54 YIL ÖNCEYE GİDELİM

12 Mart size ne hatırlatıyor bilmiyorum. Fakat bana çok şey hatırlatıyor.

Sizi bundan tam 54 yıl önceye 12 Mart 1971’e  götüreceğim.

Çok genç yaşta  meslekle  yerel gazetede tanışmış, askerlik öncesi Babıalinin ustalarıyla birlikte oranın tozunu yutmuş biri olarak, muhtıra gününü çok iyi hatırlıyorum.

O tahrihte, İstanbul Cağaloğlu'nda ünlü Cemal Nadir Sokak'taki Akkan Suver ve Engin Köklüçınar'ın sahibi olduğu Yenigün Gazetesi'ndeydim.

12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, hükümeti istifaya zorlamak için Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve dönemin başbakanı  Süleyman Demirel’e bir muhtıra vermişti.

O dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu, Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzası bulunan muhtıra, 60 ihtilalinin daha kanı- izi silinmeden ülkede büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Ardından birçok operasyonlar, aralarında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da bulunduğu tutuklamalar..

Aynı yıl içinde, bir yıla yakın süre kaldığım Yalova'da  Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, o dönemin en ünlü ve sert kişiliği nedeniyle herkesin çekindiği 1. Ordu Komutanı Faik Türün ile ilk kez yüzyüze gelip haber yapma fırsatı buldum.

Askere bile gitmemiş, o dönemin en önemli haber ajansı olan Türk Gazeteciliğinin efsanelerinden Kadri Kayabal'a ait Türk Haberler Ajansı'na çalışıyorum. O dönem Yurt  Haberleri'nden sorumlu olan,  ileriki yıllarda Hürriyet Haber Ajansı'na  genel müdürlük de yapan rahmetli Hasan Yılmaer benden bol fotoğraf istedi.

Cevdet Sunay, Cumhurbaşkanlığı süresince dini bayramlarını genellikle Yalova Termal'deki Atütürk Köşkü'nde geçirirdi. Bu gelenek haline gelmişti.

Kurban mı, Ramazan mı hangi bayram hatırlamıyorum fakat, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay burada aynı tarihlerde Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan Habeşistan (Bugünkü Etiyopya) İmparatoru Haile Selasiye'yi de orada ağırlıyordu.

Konuk imparator, çok sevdiği birkaç tane el kadar süs köpeğini de yanında getirmişti. Orada bir görevli, köpeklerin boyunlarındaki çok kıymetli mücevherlerle süslü tasmalarını öve öve bitirememişti.

HERKESİN TİTREDİĞİ ORGENERAL

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Habeşisten İmparatoru Haile Selasiye ve Faik Türün’ün çok fotoğrafını çektim. Yurt Haberleri Müdürü Yılmaer bana telefonda pundunu bulursam Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili soru sormamı da istemişti. Tutuklamalarla ilgili birçok soru yönelttim.

Tabi soruları herkesin tir tir titrediği fakat benim hiç çekinmediğim Orgeneral Faik Türün'e gençliğimin getirdiği güven ile rahatça yöneltiyorum, o cevaplıyordu.

Haklarında idam kararı alınan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili yönelttiğim sorulara ise eliyle sus işareti yaparak  “sen boyundan büyük işlere karışma” deyip cevap vermedi.  Sonra, "Sen o kadar çok fotoğraf çektin ki, bunlardan isterim" demişti.

1972'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Habeş İmparatoru Selasiye ile birlikte birkaç fotoğrafını bastırıp, daha sonra benim de oradaki Askeri Matbaada vatani görevimi yapacağım Birinci Ordu Komutanlığı karargahına götürmüştüm. 1972 Yılı Mart ayında da vatani görevim başlamış, 3 aylık eğitimi Manusa’da yapmıştım.

ÜÇ FİDANIN İDAMI

İstanbul Harem’de yerleşik kale görünümündeki Birinci Ordu Komutanlığı karargahındaki  Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Matbaaya sevkim yapılmadan önce  Manisa Batı Kışla’da acemi piyade birliğimdeyken  Deniz Gezmiş ile  Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın  6 Mayıs 1972’de alel acele idam edilmeleri oldu.

Yine oradan yaşanan bir olay da hala aklımda. 

Manisa Batı Kışla'da vatani görevini yapan bir asker, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldığı için kendisini bahçedeki bir çam ağacına asarak canına kıymıştı.

Yani, o intihar olayının ardından, intihar gerekçesi olarak kışlada bu haber yayılmıştı.

Bizler de idamları, o intiharla öğrenmiştik.

12 Mart yıldönümlerinde, benim aklıma muhtıradan çok, Birinci Ordu Koumutanı Faik Türün'ün, Yalova Termal'de sorduğum soruya yaptığı sus işareti ile  Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı ve onların idam edilmesine üzülerek kendisini asan o asker gelir..

O askerin adını da yıllardır hep merak ederim.