ATO Yönetim Kurulu Üyesi Togay Yılmaz, hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte artan üst solunum yolu enfeksiyonundan nasıl korunması ve hastalık sürecinde neler yapılması gerektiğiyle ilgili ANKA Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, şunları söyledi:

Anne adaylarına gebelik eğitimi Anne adaylarına gebelik eğitimi

“Öncellikle üst solunum yolu enfeksiyonları damlacıklarla birbirimize bulaşır. Bizim solunum yolumuzdan çıkan akıntılar başka bir insana ulaştığı zaman belirli bir süre bu insanın üst solunum yollarında, burun boşluğunda çoğalır. Belirli bir sayıya ulaştıktan sonra belirti vermeye başlar. Hasta bu süre içerisinde belirtisizdir. Biz bu süreye kuluçka süresi diyoruz.  Kuluçka süresi virüslere bağlı üst solunum enfeksiyonlarında ortalama 3-5 gündür. Hastadaki ilk belirti ateşin yükselmesi olur. Ateş aslında vücuda yardımcı olan enfeksiyonla mücadelede bir parametredir. Ateş, vücudumuzdaki savunma hücrelerinin hem sayılarının hem de işlevlerinin güçlenmesini sağlar. Onun dışında virüslerin çoğalma hızını azaltır. Böylece vücut ilk savunma ağını oluşturmuş olur. Hastalığı bu şekilde sınırlandırmaya çalışır.  Ateş bizim korkmamamız endişe etmememiz gereken bir şeydir.

“ATEŞİMİZİ DÜŞÜREBİLMEMİZ İÇİN VÜCUDUMUZDA YETERLİ MİKTARDA SU OLMALIDIR”

Ateşimizi düşürebilmemiz için vücudumuzda yeterli miktarda su olmalıdır. O nedenle ateşimizin çıktığı ilk günden itibaren ilaç almadan önce yapacağımız ilk şey vücudumuzun sıvı alımını artırmaktır. Virüslerle ve mikroplarla mücadelemiz bu şekilde güçlenmiş olur. Bir diğer önemli şey ise idrar çıkarımına dikkat etmeliyiz. Vücudumuzda dolaşım iyi olduktan sonra damarlarımızın içerisinde yeterli olduktan sonra ateşimiz daha yükselmeyecektir zaten. Ancak günde üç dört doz ateş düşürücü alırsak buna ek olarak ateşimizi kontrol altında tutmuş oluruz. Virüslere bağlı hastalıklarda ateş ortalama üç gün sürer ve genellikle beş günü geçmez. İnsanların çok büyük bir kısmında ateş birinci ikinci gün içerisinde biter.

“ATEŞİN İZLENİMİ ÇOK ÖNEMLİDİR”

Ateşin izlenimi çok önemlidir. İlk gün içerisinde ateşlerin direnci daha yüksek seyredebilir ancak virüslere bağlı bir hastalığın seyrinde bizim beklentimiz ateşin ikinci ve üçüncü günlere doğru, giderek hem yüksekliğinin azalması hem de seyrelmesidir. Ateş düştükten itibaren artık virüslere karşı savaşmayı bırakmıştır. Bu bizim virüsleri yendiğimiz anlamına gelir. Bundan sonra bizim sıkıntılarımız genellikle burun boşluğumuzdaki boğazlarımızdaki virüslerin ve mikropların yerleştiği bölgelerin tamiratıyla ilgili bir süreçtir. Burada bir tahribat gerçekleştiği için yoğun bir burun akıntısı, geniz akıntısı ve boğaz ağrıları olabilir. Öksürüklerimiz genellikle ikinci, üçüncü günden sonra artış gösterir. Bu öksürükler genellikle geniz akıntısına bağlıdır. Geniz akıntısı da gece yattığımızda artış gösterir. Bu da öksürüğe yol açar bu nedenle ikinci, üçüncü günden sonra akıntıların temizlenmesi çok önemlidir. Tuzlu su karışımları, bebekler için serum fizyolojik ile burnun yıkanmasını öneririz.  Böylece hem burun boşluğunun ödemi alınmış olur hem de akıntılar kolay bir şekilde temizlenmiş olur.”

“BOL SIVI ALMAMIZA RAĞMEN ATEŞİMİZ İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ GÜNE DOĞRU DÜŞMÜYORSA DOKTORA BAŞVURMAK GEREKİR”

Eğer bizim ateşimiz bol sıvı almamıza rağmen ikinci üçüncü güne doğru düşmüyorsa mutlaka doktora başvurmak gerekiyor. İkincisi genellikle yaşlı insanlarda ve bebeklerde olabilir. Enfeksiyonun alt solunum yollarına inmesi şeklinde olur. Bunda da görülen ilk belirti nefes darlığı çekme ve solunum sayısının hızlanıp derinleşmesi sorunudur. 2-3 haftayı geçen öksürüklerde astıma yatkınlık olabilir ya da hastalığın atopik bir seyir aldığı anlamına gelebilir. Bu durumda mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.”

“ÜST SOLUNUM ENFEKSİYONUNDAN KORUNMAK İÇİN ELLERİMİZİ SIK YIKAMAMIZ GEREKİR”

Üst solunum yolu enfeksiyonuna pandemi döneminden alışık olunduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

“Pandemi döneminde çok alışık olduğumuz bir durum. Bu enfeksiyon damlacıklarla bulaştığı için damlacıklardan korunmamız gerekir. Ellerimizi sık yıkamamız gerekir. Özellikle küçük çocukların elleri çevre ve ağızlarıyla çok temas halinde olduğu için bu yaş aralığında daha çok risk oluşturur. O nedenle ellerimiz güzel yıkama alışkanlığı edinmeliyiz. Maske takmalıyız. Kışın gelmesiyle birlikte kapalı ortamların sık havalandırılması gerekir. Özellikle ateşi olan, burun akıntısı, öksürüğü, enfeksiyonu olan insanların bu izolasyon önerilerine biraz daha dikkat etmesi gerekir. Bu durumlarda özellikle bebeklerden, 65 yaş üzeri insanlardan, kanseri olan, kemoterapi alan, diyabet, hipertansiyon, koroner arter gibi hastalığı olan insanlardan uzak durulmalıdır. Bu riskli popülasyonların aşılarını yaptırmasını biz mutlaka öneriyoruz.”

Kaynak: anka