Haber: Erva Gün
(ANKARA) – Uzmanlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya çıkarmasını ANKA Haber Ajansına değerlendirdi. İktisatçı Nesrin Nas, "Bundan sonra kimse sonbahara kadar Merkez Bankası'ndan faiz indirimi beklemesin. Faizi indirse de artırsa da sonuçta bir şey değişmeyecek" dedi. Prof. Dr. Serap Durusoy, "TCMB bu kararla aynı zamanda 'döviz atağına izin vermeyeceğim' mesajını da vermiş oldu. Politika faizinin yüzde 46'ya yükseltmesi ile dünyada faiz oranlarında Venezuella'nın ardından ikinci sıradaki yerimiz korundu" açıklamasını yaptı. Ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, "Faizler zaten yüksek seyrediyordu. Bunu iyice kalıcılaştırdıklarını, süreci uzattıklarını düşünmek mümkün. Yani önümüzdeki günlerde Türkiye ekonomisinde hem büyüme de ciddi bir yavaşlama hatta yılın ikinci yarısından itibaren eksiye bir dönüş olabilir" ifadelerini kullandı.
TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu (PPK), nisan ayı politika faizini 350 baz puan artışla yüzde 42,5'ten yüzde 46'ya çıkardı. İktisatçı Nesrin Nas, Prof. Dr. Serap Durusoy, ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Merkez Bankası'nın nisan ayı faiz kararını ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.
İktisatçı Nesrin Nas, Merkez Bankası'nın yeniden güven kazanabilmek için bu adımı attığını kaydederek, 19 Mart'ta İBB'ye yönelik operaysonların ardından faiz koridorunu yüzde 46'ya yükselttiğini ve işlemleri onun üzerinden yaptığı dile getirdi. Nas, "Benim beklentim şuydu, Merkez Bankası madem böyle bir karar alacaktı, daha radikal bir adım atabilirdi. 46 yerine belki de 50 yapıp ondan sonra yavaş yavaş indirmesiydi" diyerek piyasalar açısından yüzde 46 ile 50 arasında şu aşamada çok farkın olmadığını vurguladı. Nas, şu değerlendirmeyi yaptı:
"19 Mart operasyonunu yaparken büyük bir ihtimalle öncesinde Mehmet Şimşek ve ekibiyle bir istişare yapılmıştır. Onlar, 'piyasalardaki etkinin geçici olacağını, bunu da işte karşılayacak imkanlarının olduğunu' söylemişlerdir. Bunu nereden çıkarıyorum? Çünkü bu operasyon akabinde piyasada kur yükselmeye başlayınca bankalar aracılığıyla satış yaptılar. Bunun yeterli olacağını düşündüler ki o bankaların limitlerini arttırmadılar. Ama o limitler tükenince o üç saatlik arada 38'den 41,5'e çıktı. Bu durumda sonuçlarını tam da öngöremediklerini, piyasada yol açacağı sonuçları, o güvensizliğin bu kadar derin olmayacağını tahmin ettikleri, sınırlı kalacağını düşündüklerini gösteriyor.
Bundan sonra kimse sonbahara kadar Merkez Bankası'ndan faiz indirimi beklemesin. Faizi indirse de artırsa da sonuçta bir şey değişmeyecek. Çünkü iki seneye yakın bir süredir o biriktirdikleri, biriktirmeye, oluşturmaya çalıştıkları itibar 19 Mart ile beraber alt üst oldu. Bundan sonra o itibarı yeniden oluşturabilmeleri için çok daha radikal bir adım atmaları gerekiyordu. Hani 'Biz siyasetin etkisi altında değiliz' demek gibi ve göstermek için bunu yapamadılar. 46'ya geldiler ve orada durdular, uzun bir sürede burada kalacaklar. Burada asıl bakmamız gereken şey bütçe zaten. İlk üç ayda bütçe açığı 710 milyar lira olmuş. Bizim sene sonu hedefimiz 1.9 trilyon liraydı. Bütçe açığı artıyor, faiz harcamaları artıyor. Tarımı don vurdu, Merkez Bankası'nın itibar kaybı, Trump etkisi... artık enflasyon beklentisi maalesef bozuldu. Bundan sonra toparlamak çok da kolay olmayacak."
"TCMB cesur davrandı"
Prof. Dr. Serap Durusoy da Merkez Bankası'nın faiz artışını şöyle değerlendirdi:
"TCMB'nin faiz kararında bir yandan rezervlerdeki kayıplar ve TL'den kaçışı kontrol etmek, diğer yandan mayıs ayında toplantının olmaması etkili oldu. Metindeki açıklamada da aslında birincil önceliğin enflasyon değil, finansal istikrar oldugu vurgulandı. TCMB cesur davrandı. Ama bu davranışta iç ve dış konjonktürdeki politik endişelerle birlikte maliye politikasının para politikasına eşlik etmemesinin etkisi büyük. Aralık, ocak ve şubat ayında faiz indirimi TCMB'nin enflasyonda arzu edilen patikaya gerilemesinden öte KOBi ve sanayicilerin sesini yükseltmesiyle ilişkiliydi. Bundan sonraki süreçte TL'den kaçışı kontrol taltına alabilmek için zorunlu karşılıklar uzerinden müdahale gelecektir diye düşünüyorum. TCMB bu kararla aynı zamanda döviz atağına izin vermeyeceğim mesajını da vermiş oldu. TCMB'nın bugünkü toplantısında Politika Faizini yüzde 46'ya yükseltmesi ile dünyada faiz oranlarında Venezuella'nın ardından ikinci sıradaki yerimiz korundu."
"Döviz kuru aynı zaman da enflasyonu da belirliyor"
Ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, faiz kararının yükseltilmesine ilişkin, "Faizlerin arttırılması 50 milyar dolara varan Merkez Bankası döviz rezervlerinin kaybında sınıra gelindiğini ancak bu eğilimi fazileri daha da yükselterek engellemeye çalışacaklarını göstermiş oldu" dedi. Kozanoğlu, şunları söyledi:
"Faizlerin arttırılması kararı 50 milyar dolara varan Merkez Bankası döviz rezervlerinin kaybında sınıra gelindiğini ancak bu eğilimi faizleri daha da yükselterek engellemeye çalışacaklarını göstermiş oldu. İlk bakışta politika faizi 350 baz puan yukarı çekilip 42,5'tan 46'ya yükselmiş gibi görünüyor ama fiilen Merkez Bankası gecelik fonlamayı sürdürüyor. 19 Mart öncesinde bu oran yüzde 44'tü ve şu anda yüzde 49'a çekildi. Aslında fiilen faizler 500 puan arttırılmış oldu. Böylelikle döviz kurunu zapt edebileceklerini düşünüyorlar. Çünkü döviz kuru aynı zamanda enflasyonu da belirliyor. Türkiye'de enflasyon, döviz kurundaki değişimler sonucunda yüksek bir geçirgenlik oranı olduğu için kolaylıkla döviz kuru yükseldikçe enflasyon da sıçrıyor. Bu yönde bir adım attılar. Ama zaten ekonomide bir durgunluk eğilimi vardı. Faizler zaten yüksek seyrediyordu. Bunu iyice kalıcılaştırdıklarını, süreci uzattıklarını düşünmek mümkün. Yani önümüzdeki günlerde Türkiye ekonomisinde hem büyüme de ciddi bir yavaşlama hatta yılın ikinci yarısından itibaren eksiye bir dönüş olabilir. Bunun iş gücü piyasasına yansımasıyla işsizlikte bir artış görünme olasılığı çok yüksek. Diğer bir sorun da zaten yüksek faizler nedeniyle gerek bireysel borçlarda gerekse firma borçlarında takipteki alacaklar çok hızlı bir şekilde yükselmekte ve sinyal vermekteydi. 19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının önce gözaltına alınıp sonra tutuklanmasıyla birlikte zaten fiilen faizlerde belirgin bir yükselme oldu. En son rakamlara göre, ihtiyaç kredilerinde bu yüzde 5, ticari kredilerde yüzde 7 civarında bir artışla karşılaştık. O bakımdan önümüzdeki günlerde hem kişisel iflasların hem şirketlere yönelik iflasların artabileceğini, takibe düşen alacakların çok ciddi bir sorun yaratacağını düşünüyorum."