Türkiye’de ekonomik gündem, gelecek hafta açıklanacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına odaklandı. TCMB’nin faiz oranlarında bir değişikliğe gidip gitmeyeceği, piyasalar tarafından yakından takip ediliyor. Ekonomik dalgalanmaların sürdüğü bir dönemde, yatırımcılar gözlerini Para Politikası Kurulu’nun alacağı karara çevirmiş durumda.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından döviz kurlarında görülen sert yükseliş, Merkez Bankası’nın piyasaya müdahalesiyle dengeye oturdu. Bu gelişmelerin ardından yerli ve yabancı finans kuruluşları, Nisan ayında yapılacak faiz toplantısına yönelik öngörülerini güncelledi.
KARAR TOPLANTISI 17 NİSAN’DA
TCMB’nin bir sonraki faiz toplantısı 17 Nisan 2025 Perşembe günü saat 14.00’te gerçekleştirilecek. Alınacak karar ve kısa gerekçesi, aynı gün bankanın resmi internet sitesi üzerinden kamuoyuyla paylaşılacak. Ekonomistler, faiz oranlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan politika faizinin sabit bırakılmasını bekliyor.
AA Finans’ın anketine katılan 21 ekonomistten 19’u, faiz oranının mevcut seviye olan yüzde 42,5’te kalacağını öngörürken, 2 ekonomist ise 350 baz puanlık bir artış olacağını tahmin ediyor. Uzmanlar, şubat ayı enflasyon verilerinin, önceki faiz indiriminin arkasındaki temel neden olduğunu, ancak enflasyona yönelik risklerin devam etmesi nedeniyle politika faizinde ciddi bir indirimin kısa vadede mümkün olmayabileceğini ifade ediyor. Ekonomistlerin yıl sonu için politika faizi beklentisi ise ortalama yüzde 34,50 düzeyinde.
ULUSLARARASI BEKLENTİLER NE YÖNDE?
Goldman Sachs analistleri, TCMB’nin bu ayki toplantıda veya öncesinde politika faizinde 350 baz puanlık artış yapabileceğini öne sürüyor. Bank of America ise yayımladığı raporda, Merkez Bankası’nın 300 ila 500 baz puan arasında bir artış yapma olasılığının bulunduğuna dikkat çekiyor.
MART AYINDA NE KARAR ALINMIŞTI?
TCMB, mart ayında düzenlenen Para Politikası Kurulu toplantısında bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 45’ten yüzde 42,5’e çekmişti. Bu adım, enflasyondaki yavaşlamaya karşılık olarak alınan bir karar olarak değerlendirilmişti.