(İSTANBUL)- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) ve İstanbul Tabip Odası (İTO), Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliği İle Mücadeleye” eylemi gerçekleştirdi. Eylemde yapılan açıklamada Türkiye’de çocuk işçi sayısının 3-4 milyona ulaştığının belirtilerek, “AKP’li yıllarda en az 1000 çocuk işçi hayatını kaybetti. Çocuk işçilik gerçeğini örtemezsiniz. Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu, çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. ‘Aile Yılı’ ilan edilmesinin önemli bir yönünü de bu politika oluşturmaktadır. En az üç çocuk çağrısı da güvencesiz emek havuzunun en önemli bileşeni olan çocuk işçiliğinin önemine vurgu yapmaktadır” denildi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) ve İstanbul Tabip Odası (İTO), Kadıköy’de Süreyya Operası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme 2022 yılı itibariyle Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adını alan meslek lisesi öğrencileri ile desteğe gelen üniversite öğrencileri de katıldı. “Çocuk İşçiliği İle Mücadeleye” yazılı pankartın açıldığı eylemde, “Çocuklar ölüyor, sermaye büyüyor”, “Çalışırken ölmek istemiyoruz” sloganları atıldı.

Opera önünde toplanan kalabalık, 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu. Saygı duruşunun ardından üniversite ve lise öğrencileri ve İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Küçükosmanoğlu konuşmalar gerçekleştirdi. Galatasaray Üniversitesi’nden bir öğrenci konuşmasında işçi cinayetlerinde katledilen çocukların hikayesini okurken, MESEM’li öğrenciler adına konuşan bir MESEM öğrencisi ise “16 yaşında tutsak olan MESEM’li Yusuf Boran Aslan’ın sesi olacağız” dedi.

Konuşmaların ardından İSİG ve İTO’nun ortak basın açıklaması okundu. İSİG Meclisi’nden Balım Deniz tarafından okunan açıklama şu şekilde:

"Çocuk işçilik gerçeğini örtemezsiniz"

"AKP’nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer alışının 23. yılındayız. Bu dönemde hayata geçirilen tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı. Ancak çocuk işçilik gerçeğini örtemezsiniz.

“Türkiye’de çocuk işçi sayısının 3-4 milyona ulaştığının altını çizmeliyiz”

TÜİK verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma sıklığı 2022’de yüzde 18,7 iken 2023’te yüzde 22,1’e ve 2024’te yüzde 24,9’a yükseldi. Yani 970 bin çocuk işçi olduğu açıklandı. Ancak bu sayıya 500 bin MESEM’li çocuk, bu yaş grubunda çalışan kayıt dışı çalışan çocuklar ve 15 yaş altı çalışan çocuklar dahil değil. Bu çocukları da eklediğimizde Türkiye’de çocuk işçi sayısının 3-4 milyona ulaştığının altını çizmeliyiz.

“AKP’li yıllarda en az 1000 çocuk işçi hayatını kaybetti”

Çocuk işçilik gerçeğini en çıplak bir biçimde ortaya seren ise iş cinayetleridir. Son on iki yılda en az 764 çocuk, daha evvel devletin eksik tuttuğu verileri de eklediğimizde de AKP’li yıllarda en az 1000 çocuk işçi hayatını kaybetti.

“Çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir”

Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir, çocuk işçiler sokakta mendil satan veya kağıt toplayanlardır, çocuk işçiler okulu bırakıp sanayide çalışanlardır, çocuk işçiler paket servisi yapan moto kuryelerdir. Ama çocuk işçiler, sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu, oyun alanlarından koparılan, çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir.

“Geçici bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür”

Kesinlikle geçici bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür. İşte 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesinin önemli bir yönünü de bu politika oluşturmaktadır ve sermayenin uluslararası politikasıyla paralel bir eğilimin ifadesidir. En az üç çocuk çağrısı da güvencesiz emek havuzunun en önemli bileşeni olan çocuk işçiliğinin önemine vurgu yapmaktadır. Sermaye için ucuz (MESEM ile bedava) ve örgütsüz bir işçi kitlesi vazgeçilmezdir. Tarımdan sanayi ve inşaata kayan, MESEM aracılığıyla kitleselleştirilen çocuk işçilik, çocuk işçi ölümlerinde her ne kadar hala tarım sektörü ilk sırada yer alsa da sanayi ve inşaatlarda ölen çocuk işçi sayısı giderek artıyor.

“Tarım işçisi çocukların ölümleri devlet ve sermaye tarafından ‘görünmez’ kılınıyordu”

Ne var ki, kentsel yoksulluğun derinleşmesi, özellikle MESEM’de gördüğümüz üzere ortaokullara kadar indirilen ve bizzat devlet politikalarıyla kitleselleştirilen çocuk işçilik ve tüm Anadolu kentlerinde yoğunlaşan Organize Sanayi Bölgesi gerçekliği artık çocuk işçi ölümlerini kent merkezlerine ve çeperlerine taşımış durumda. Tarım işçisi çocuklar tamamen sosyal hayattan dışlandığı ve yerleşim merkezleri dışında hem yaşadıkları hem çalıştıkları alanda çevrelendiklerinden ötürü ölümleri devlet ve sermaye tarafından 'görünmez' kılınıyordu. Oysa çocuk işçiler artık her yerde, kentlerin merkezinde, AVM’lerde, sokakta, şantiyelerde, sanayide ve OSB’lerde. Her ailede veya sülalede bir çocuk çalışıyor, her sokakta tanıdık bir çalışan çocuk var. Çocuk işçilik; eğitim, öğrenim, yetişecek eleman argümanlarıyla 'meşrulaştırılmaya çalışılsa da' çocuk işçi ölümleri gizlenemiyor.

“3 talebimiz var”

Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegane yolu ucuz işgücü ihracıdır. Sermaye için çocuk işçilik elzem olarak görülmektedir. Tam da bu noktada üç temel talebimiz var. Çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır. Eğitim her kademede parasız olmalı, müfredat bilimin ışığında ve yaşam ile bağı kuran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Yaşam alanlarımız uyuşturucu ve çeteleşmeden temizlenmeli, çocukların gelişimine uygun bir hale getirilmelidir."

 

Kaynak: ANKA