Aile baskısı yüzünden daha 16 yaşındayken evlenen Hülya Güneş, eski eşi tarafından sürekli şiddet görerek engelli kaldı. Güneş, yaşamındaki zorlukları, acıları ve travmalarıyla 'güçlenme' hikayesini anlattı. Kendi hayat mücadelesini tek başına vererek, ekonomik gücünü sağladı. Adaletten yana umudunu yitiren Güneş, "Ben yarım oldum, hayatım gitti, beş yıl çocuklarımı göremedim, çok mücadele ettim... Hepsi o kadar büyük travmalardı ki... Ve bu adam 1 gün nezarette dahi kalmadı. Bir buçuk yıl sonra da ölüm haberini aldım. Kalp krizi geçirip ölmüş. Ama benim yaşadığımı yaşamadı" diyerek öfkesini dile getirdi.
EŞİ TARAFINDAN ŞİDDETE MARUZ KALDI
Bu yaşına kadar baskı altında kalan Hülya Güneş, ailesi tarafından maruz kaldığı psikolojik şiddet nedeni ile 16 yaşındayken evlendi. Güneş, evliliğinin üçüncü gününde eşi tarafından şiddete maruz kaldı. Durumu annesine anlatan kadın ve boşanmak istediğini söyleyen genç kadın, ailesinden onay alamayınca evliliğini devam ettirdi. Güneş, konuşmalarına şöyle devam etti:
"16 yaşında evlendim, 17 yaşındayken kızımı kucağıma aldım. Çok baskıcı bir toplumda büyüdüm. Daha 10 yaşında biz eve kapatıldık. Ben 10 yaşından sonra tek başıma dışarı çıktığımı veya bakkala gittiğimi hatırlamıyorum. 16 yaşında belki de aile baskısından kurtulmak için, kendi evim, kendi düzenim olur diye çok mantıksız bir kararla benden 15 yaş büyük biriyle evlendim. Ona aşık olduğumu sandım. Ailem ilk başta evlenmemi istemedi. Benim yaşımın küçüklüğü, onu büyük oluşu, aynı toplumdan gelmememiz çok etkiliydi. Ama ben kabullenemedim, evlendim."
"BEN ONLARIN ANNESİ OLDUĞUMU ÇOK GEÇ ANLADIM"
Genç yaşında anne olan kadın şu ifadelerde bulundu:
"Biz tam yüzüğü taktık, sürekli bana baskı yaptı bir an önce evlenmemiz için. Bana ‘şöyle rahat edersin, şöyle yaşarsın, böyle yaşarsın’ dedi. Sonra düğünüm yapıldı. Ama evliliğimin üçüncü günü dayak yedim. Ve yediğim dayaktan sonra yüzümde morluk oldu. Annem bunu görünce ‘bu ne’ dedi, ‘dövdü, ben yapamıyorum, ayrılmak istiyorum’ dedim. Direkt şunu söyledi bana: ‘El alem ne der’. Öyle dediği zaman sustum, hiçbir şey diyemedim. Çok kötüydü, çok farklı bir duyguydu. Yani derdimi anlatamıyorum, bağıramıyorum, konuşamıyorum, kendimi ifade edemiyorum... Ve ben o adama baktığım zaman nefretle baktım. Ama o arada hamile olduğumu öğrendim. 17 yaşımı tam doldurmamıştım bile kızımı kucağıma aldığımda. Ben onunla büyüdüm aslında. Başlarda belki anne olduğum bile farkında değildim. Onunla oyun oynuyordum ama ben kendime bir arkadaş bulmuştum aslında, anne değildim. O benim oyuncak bebeğim gibiydi. Ben onların annesi olduğumu çok geç anladım."
"HAMİLELİĞİMDE DE DAYAK YEDİM"
Genç kadın, eşi eve geldiğinde yemeği, suyu, çayı hazır olmadığında şiddetlerine devam eden eski kocası için şu ifadeleri kullandı:
"Babası kızıyla çok oynamıyordu, çok zaman geçirmiyordu ama seviyordu. Ama benimle hep aynıydı diyaloğu. Geldiğinde yemeği hazır olsun, suyu hazır olsun, çayı hazır olsun isterdi. Eğer olmazsa kıyamet kopuyordu evin içinde. Bu yüzden hep dayak yedim. Hamileliğimde de dayak yedim. Gezmeye giderken, karşı komşuya giderken, komşumu eve çağırırken haber vermemi istiyordu. Mutlu bir kadın yoktu evde. Sonra ikinci kızımı doğurdum. O ara bir toparlanma dönemi yaşadık, eve huzur geldi. Herhalde çocuk olunca düzeldi dedim. Ama çok kısa sürdü. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de aynıymış. Her şiddet gösterdikten sonra özür dilerdi, öfkesine hakim olamadığını söylerdi, öpmeye kalkardı. Benim gönlümü almaya çalışıyordu. Gidecek yerim olmadığı için de affediyordum."
“DAYAK YEDİĞİM O ADAMI ARAYIP BENİ GELİP ALMASINI SÖYLEDİM”
Genç kadın yaşadığı çarasizliği gözyaşları içinde anlattı:
"Daha kızım 6-7 aylıkken eşimle bir sorun yaşadım. Aileme gittiğimde babam aldı çocuğu, ‘seni ben tutarım evde ama çocuğuna bakamam’ dedi ve aldı kızımı babasına götürdü. Ben merdivende bayılmışım. O gece öyle zordu ki... Göğsüm şişti, etrafa bakıyorum çocuğum yok. Uyumaya çalışıyorum, koynum boş. Ben sabaha kadar sadece ağlayarak o geceyi geçirdim ve sabah o dayak yediğim adamı arayıp beni gelip almasını söyledim. Yeter ki çocuğum yanımda olsun, kollarımda olsun diye düşündüm. Çocuğumu bağrıma bastım, karnını doyurdum ve orada yine bir dayak yedim. Bir şey var ya; dayağın yeri geçiyor ama psikolojik şiddetin yeri geçmiyor. Bu defa kızıma daha çok sıkı sıkı sarıldım. Ben celladına aşık olmak zorunda kalan bir kadındım, kurbandım. Ama çocuğum yanımda olsun ben kurban olmaya hazırdım."
"HİÇBİRİ DUYGULARIMLA İLGİLENMEDİ, GÖZYAŞIMA BAKMADI"
Güneş, ailesi ve eşi tarafından anlaşılamamanın acısını her an yaşadığını belirterek şunları söyledi:
"Uzun süre çok dayak yedim. Çok gitmek istedim, o evi çok terk etmek istedim. Eve gelmesini istemediğim zamanlar o kadar çok oldu ki. Hayatında kadın vardı. Onunla olsun ama yeter ki eve gelmesin istiyordum. Hayatında biri değil, birileri vardı. Sürekli çok eşlilikten hoşlanan bir adamdı. Davranışıyla, tavrıyla, her şeyiyle onu hissediyordum. Hatta benimki hiç çekinmezdi, hayatında birinin olduğunu söylerdi. ‘Varsa vardır, ben erkeğim, elimin kiri’ diyordu. Bir gün ‘ben yapsam ne yaparsın’ diye sordum. ‘Sen yapsan seni doğrarım’ dedi. Yine aileme ayrılmak istediğimi söyledim, ‘hangimiz çekmedik’ dedi. Kayınvalideme söyledim, ‘benim üzerime kuma getirdi aynı evde yaşıyoruz iki kardeş gibi’ dedi. Hiçbiri duygularımla ilgilenmedi, gözyaşıma bakmadı."
“‘BEN SENİ BIRAKIRSAM BAŞKASINA MI GİDECEKSİN’ DİYEREK ŞİDDET UYGULAMAYA BAŞLADI”
Erkek çocuğum olur umuduyla tekrar hamile kaldığını belirten Güneş, duygularını şu sözlerle anlattı:
"Sonrasında belki oğlum olur, erkek çocuğu istenen bir çocuktur diye üçüncü çocuğuma hamile kaldım. O da kız oldu. İyi ki de kızım olmuş. Kızım 3 aylıkken bilinçsiz bir şekilde tekrar hamile kaldım. Dördüncü kızım da doğdu. Dördüncü kızım altı yaşındayken onun hayatına biri girdi. Herhalde nikah istemiş hayatındaki kişi. Bana gelip dedi ki ‘nikahını bana vereceksin’. Ben zaten boşanmayı istiyordum da bunu dillendiremiyorum. ‘Tamam boşanalım’ dedim. Ama şu şartı sundu; ‘resmi nikahı bana vereceksin ama imam nikahımız devam edecek, bu evde yaşayacaksın, sen benim başımın tacısın’ dedi. Bana işi düştüğü için o kadar güzel anlatıyor ki tane tane. Kabul etmedim. Nikahı ona vereceğimi ama o evden ayrılıp kendi evimde yaşayacağımı söyledim. Ekonomik gücüm olmadığı için de çocukların ihtiyaçlarını karşılamasını istedim. Başta beni ikna etmek için yaptığı o yumuşak halleri gitti bu defa. ‘Ben seni bırakırsam başkasına mı gideceksin’ diyerek şiddet uygulamaya başladı."
“HIRSINI ALAMADI SOBA DEMİRİYLE OMZUMA KOLUMA VURDU”
İşte o gece hayatının en karanlık gesesini yaşayan Güneş, kocasının şiddeti yüzünden engelli kalmasını şöyle anlattı:
"Alt komşum sürekli kavga ettiğimizi duyup ‘bir daha sana vurursa kapımı çal ben ona gücün ne olduğunu göstereceğim’ dedi. Bir sonraki gün temizlik yapmıştım. Zaten bir yandan dört çocukla ilgileniyorum, diğer yandan evin işleri derken çok yoruldum. O gece kapıyı çalmış, başta duymamışım. Kapıyı açtığım an direkt yumruk yedim suratıma. Tansiyonum düştü. Bir baktım ki ağzım, yüzüm, üstüm kan içinde. Neden vurduğunu sordum, ‘ben kapıyı çaldığım zaman o kapı açılacak’ dedi. Gittim üstümü değiştirdim. Hırsını alamadı soba demiriyle sırtıma, koluma vurmaya başladı. ‘Çocuğun sabah sınavı var yalvarırım ses yapmayalım’ dedim ama onun umurunda değildi. Çocuklar zaten sürekli şahit oluyordu kavgalarımıza. En son dayanamadım. O demirle dövülmekten yoruldum, bitkin hale geldim. Alt komşunun bana söylediği aklıma geldi. Tam kapısını çalmak için evden çıktığımda dış kapının sesini duymuş koşarak yanıma geldi. Ben onu peşimde görünce korkudan dama çıktım. Bir yerde bana dokunduğunu hissettim sonra nasıl olduysa beşinci kattan aşağı düştüm. Bilerek mi itti onu bilmiyorum hafızam maalesef silmiş o kısmı. Hemen eve gidip takım elbiselerini giymiş ‘ben yapmadım’ imajı vermek için. Çocukları da uyandırıp ‘kalkın anneniz intihar etti’ demiş.
Sonrasında ben hastaneye kaldırıldım, polise de ifademi verdim. Dört buçuk ay hastanede kaldım. Göğsümden aşağısı tutmuyordu. Kendime gelir gelmez hemen avukatı çağırdım boşanma davası açmak için. Benim şikayetçi olduğumu duyduğu an hastaneye yüzlerce adam gönderdi boşanayım ya da şikayetimi çekeyim diye. Bir süre sonra doktor gelip bana engelli kalacağımı söyledi. Çok zordu, kabullenemedim başlarda. Sürekli çocuklarıma nasıl bakacağımı düşündüm. Doktorlara yalvarmaya başladım beni taburcu etmeleri için. Ben zamanla göğsümü ve göbeğimi hissetmeye başladım. Durum böyle olunca beni taburcu ettiler."
"ÇOCUKLARIMI ALMAK İSTEDİM AMA BABASI TARAFI BANA ÇOCUKLARIMI VERMEDİ"
Tekerlekli sandalyeye mahkum bırakılan genç kadın, çocukları için verdiği mücadeleyi şu sözleriyle anlattı:
"Çocuklarımı almak istedim ama babası tarafı bana çocuklarımı vermedi. Onları gizli gizli görmeye başladım. Bir gece bakımevine yerleşmeye karar verdim çünkü sığınma evleri engellilere uygun değilmiş. Bu sefer kaldığım rehabilitasyon merkezini sürekli arayıp rahatsız ediyormuş. Bu yüzden beni gizlilik kararıyla Van’a götürdüler. 2 yıl orada kaldım. Oradaki psikologların desteğiyle kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Ama bu arada çocuklarımı bana karşı doldurdular."
"YÜRÜKEN EN UFAK SESTE KORKUP ETRAFIMA BAKIYORDUM"
Yaşadığı acı dolu zamanlar yüzünden psikolojisi alt üst olan Güneş, "Mahkemem altı yıl sürdü, altı yıldan sonra karara bağlandı 18 yıl ceza aldı. Benim dosyam Ankara’ya gönderildi orada da dört yıl bekledi. Tüm bu sürede o adam dışarıdaydı. Çok zor bir dönemdi benim için. Yürürken en ufak seste korkup etrafıma bakıyordum" dedi.
Kendini ve çocuklarını korumak için adalet mücadelesinde yalnız bırakılan Güneş şu ifadeleri kullandı:
"Adalet savaşıma Ankara'da devam ettim. Yargıtay'a gidip durumumu anlattım. Dosyamın dört yıldır onlarda olduğunu fakat herhangi bir gelişme olmadığını söyledim. Savcı bile şaşırdı. Hemen birilerini çağırdı, dosyamı buldular ve ilgileneceklerini söylediler. Bu olaydan bir ay sonra tutukluluk kararı onandı.
Bu adam Şanlıurfa'da bir şekilde saklandı. En acısı da şu; bir gün beni Şanlıurfa'dan biri aradı ve çocuklarımın babasının nerede olduğunu söyledi. Ben hemen polisi arayıp nerede olduğunu söyledim. Aracının plakasına kadar verdim ve gerekenin yapılmasını istedim. Bana 'kapı numarası kaç' diye sordular. Artık o kadar sinirlendim ki... Böyle bir saçmalık olabilir mi? O mahallenin iki tane çıkışı var. Her bir çıkışa bir ekip koyulsa illa ki yakalanır. Ama bulmadılar, bulmak istemediler herhalde. Adam ortaya çıkmadı. Ayrıca 18 yıl tutuklama kararı alınmıştı ancak yatarı iki buçuk yılmış. bir yıl kapalı cezaevinde, bir buçuk yıl açık cezaevinde yatacakmış. Ben yarım oldum -ama kendimi öyle görmüyorum- hayatım gitti, beş yıl çocuklarımı göremedim, çok mücadele ettim... Hepsi o kadar büyük travmalardı ki... Ve bu adama iki buçuk yıl ceza veriyorlar. Bu adalet mi? Bence değil. Benim çığlığım sessizdi, tek başımaydım. O çığlığı ben hiçbir zaman duyuramadım. Adalet ne yaparsam yapayım yok. 1 gün nezarette dahi kalmadı. Bir buçuk yıl sonra da ölüm haberini aldım. Kalp krizi geçirip ölmüş. Ama benim yaşadığımı yaşamadı. En azından ceza olarak bir ay tekerlekli sandalyede otursaydı."
“BİR NEFESE İHTİYACIM VARMIŞ BENİM”
Şimdiki eşiyle çok mutlu giden evliliğinin hikayesini anlatan Güneş şunları söyledi:
"Bir buçuk yıl önce eşimle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tanıştık. Orada bir sohbetimiz oldu. Sonra tekrar görüştük. Üçüncü buluşmamızda bana evlilik teklifi etti. Bana ‘senin kalbin, gülümsemen engelli değil’ dedi. İyi ki eşimle tanışmışım. Bir nefese ihtiyacım varmış benim."
“KORKMASINLAR. BENİM GİBİ GEÇ KALMASINLAR”
Yaşadığı tüm acılara rağmen umudunu ve yaşama sevincini kaybetmeyen Güneş, kendini çaresiz hisseden tüm kadınlar için şöyle söyledi: "Bana gelsinler, anlatayım" dedi. Güneş, sözlerini "Ben baskıcı bir aileden geldim. Tek başıma hiçbir şey yapamazdım. Ama şunu görüyorum; aslında çok güçlüymüşüz biz. Beş erkeğe bedelmiş gücümüz. Tuttuğumuzu koparabiliyormuşuz. Ben çok geç kaldım. Onlar geç kalmadan güçlerini fark etsinler. Bana da gelsinler, anlatayım. Gündüz simit sattım, akşam örgü ördüm. Kazancımı böyle sağladım. Biz kadınların gücüymüş bu. İstersek güçlüymüşüz. Sadece kendimizi korkutuyoruz. Korkmasınlar. Benim gibi geç kalmasınlar" diye tamamladı.