CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Emir, "Bugün İsmail Haniye'nin İran'da İsrail tarafından öldürüldüğü haberiyle dünya sarsıldı. Bu cinayeti ve bu saldırıyı kınıyoruz. Bunun özellikle bölge barışına katkı vermeyecek, oradaki gerginliği, oradaki çatışmayı tırmandıracak bir gelişme olmasından kaygılıyız" dedi.

"BU CİNAYETİ KINIYORUZ"

Murat Emir, Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran'da uğradığı suikast sonucu öldürülmesiyle ilgili "Bu cinayeti ve bu saldırıyı kınıyoruz. Bunun özellikle bölge barışına katkı vermeyecek, oradaki gerginliği, oradaki çatışmayı tırmandıracak bir gelişme olmasından kaygılıyız. Bizim arzumuz, özellikle Gazze'deki katliama tüm dünyanın dikkat etmesi ve tüm dünya devletlerinin ülkelerindeki insanlar gibi bu katliamın durdurulması için elinden ne geliyorsa yapmasıdır. Bugüne kadar ülkeler, Birleşmiş Milletler, diğer örgütler üstüne düşeni yapamadılar, gereğini yapamadılar, oradaki katliamı seyrediyorlar. Ama bu kabul edilemez ve mutlaka dünya Gazze'deki bu katliama artık bir şeyler yapmalıdır ve barış olması için de adımlar atılmalıdır. Ama maalesef gelişmelerin barışa değil, savaşa ve kana hizmet ettiğini görüyoruz. Özellikle Türkiye'ye de daha sağduyulu, daha sakin, soğukkanlı bir tutum alma gereği düştüğünü de görüyoruz" diye konuştu.

Emir, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen sokak hayvanları yasasıyla ilgili şunları söyledi:

MSB: 24 terör hedefi hava saldırısı ile imha edildi MSB: 24 terör hedefi hava saldırısı ile imha edildi

"Biz bu katliam yasasına, sokak hayvanlarını katletmek için önünü açan ve onları öldürme olanağı tanıyan yasayı engellemek için Meclis'te var gücümüzle çalıştık. Hem komisyon aşamasında hem Genel Kurul aşamasında CHP'li milletvekilleri olağanüstü çaba sarf ettiler, çok uzun saatler boyunca çalışıldı. Her yapılabilecek içtüzükten kaynaklanan her türlü direnç gösterildi ama maalesef sesimizi duymak istemediler. Talimatı Cumhurbaşkanı’ndan almışlardı, ne pahasına olursa olsun bu yasayı geçirmek üzere emir almışlardı ve aldıkları emir gereğince de bu yasayı böylesine geçirdiler. Bu yasa, asla vicdanların kabul edemeyeceği ve sokak hayvanlarının öldürülmesine yol açacak bir yasadır. Ama bu yasayı hazırlayanlar bilsinler ki, bir kez daha buradan da söylüyoruz ki, bizim belediye başkanlarımız hayvanların öldürülmesine asla izin vermeyecek, buna katkı vermeyecek, buna karşı duracak ve bu yasanın hayvanları öldürmekle ilgili bölümlerine asla uymayacak. Bizler yaşamdan yana tutum alıyoruz, öldürmeye karşıyız, sokak hayvanlarını her ne isim adı altında olursa olsun katletmeye karşıyız. Elbette ki sokakların özellikle saldırgan, özellikle çeteleşmiş, çete başı olmuş hastalık taşıyan sokak hayvanlarından arındırılması belediyelerin görevidir. Bu görevi yapmak için azami dikkat gösterilecektir. Ama bunu yapmak için hayvanları toplayıp bir barınağa tıkıp, gerektiğinde de onların öldürülmesini emreden bu yasaya asla uymayacaktır.

"YASANIN İPTALİ İÇİN AYM'YE BAŞVURACAĞIZ"

Bu yasa bizim kabul edemeyeceğimiz bir yasa ve birçok yönüyle de Anayasa'ya aykırı bir yasa. Defalarca söyledik, düzeltmek istemediler. Anayasa'ya uymayı bir alışkanlık haline getirmiş durumdalar. Dolayısıyla da biz 60 günlük süre içerisinde hem de yürütmeyi durdurma talebi olarak bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Anayasa Mahkemesi çok özel durumlarda, telafisi imkansız sonuçlar doğabileceği durumlarda yürütmeyi durdurma kararı da verebilmektedir. Ama son 4-5 yıldır Anayasa Mahkemesi bu konuda çekinik davranıyor, özellikle bu yetkisini kullanmıyor. Oysa söz konusu olan hayvanların canı olunca, söz konusu olan böylesine bir katliam olunca Anayasa Mahkemesi'nin özellikle yürütmeyi durdurmasını da talep edeceğiz ve Anayasa Mahkemesi'nden de bu görevi bekliyoruz. Hiç kimse merak etmesin, CHP bu yasaya karşı komisyonda, genel kurulda, alanlarda elinden geleni nasıl yaptıysa, aynı şekilde Anayasa Mahkemesi'ne de gitmek konusunda üstüne düşeni ivedilikle ve vakit geçirmeden yapacaktır.”

"MECLİS'İN TATİL YAPMASINI DOĞRU BULMUYORUZ"

“Meclisimiz genel kurul çalışmaları bakımından ara tatile girdi ama aslında yapılması gereken, çözülmesi gereken, konuşulması gereken birçok sorun konuşulmadan ve herhangi bir çözüm bulunamadan bu tatil başladı. Biz Meclis'in çalışmasından yanayız ve böylesine yakıcı sorunlar varken, halkımız ağır sorunlar altında inim inim inlerken Meclis'in tatil yapmasını doğru da bulmuyoruz ve buradan sesleniyoruz. Genel kurulda seslendik bu tatil kararı alınırken, buradan da sesleniyoruz" diyen Emir, şu ifadeleri kullandı:

"Bakın, Türkiye'de çok ağır bir yoksullaşma var ve bu yoksullaşmanın sonucunda milyonlar açlık sınırının altında yaşıyorlar. Daha bugün açıklandı; asgari ücret 17 bin lira, zam yapmıyorlar ama açlık sınırı 19 bin 250 lira olarak açıklandı. Yani açlık sınırından 2 bin 250 lira daha az bir asgari ücret... Hem de nasıl bir asgari ücret? 1 Ocak 2024'te zam yaptılar, ‘bir daha da zam yapmayacağız’ dedikleri asgari ücret. Enflasyon kendilerine göre yüzde 70, gerçek rakamlarla yüzde 100'ün üzerinde. Ama 8 ay önce zam yaptılar, 12 ay boyunca zam yapmayacaklar. Verdiklerinde 17 bin liraydı, şimdi 11 bin liraya düştü, eğer hesaplar böyle giderse yıl sonunda 9 bin liraya düşecek bir asgari ücret var ve bugün açıklanan açlık sınırı 19 bin 250 lira. Dolayısıyla açlık sınırının çok çok altında bir asgari ücret...

Meclis bunu konuşsun dedik. Her fırsatta bunu söylüyoruz. Her fırsatta asgari ücrete zam yapılmaması asla kabul edilemez, çalışanları, asgari ücretlileri açlığa mahkum ediyorsunuz dedik, duymazdan geldiler. Şimdi Meclis'i kapattılar, 2 ay tatil yapacaklar. Bunu kabul etmiyoruz. Aynı şekilde emekli maaşları 10 bin liraydı. Israrla söyledik, kök maaş sorununda küçük bir düzeltme yaptılar ama gele gele 2 bin 500 liralık bir zam geldi, maaşları oldu 12 bin 500 lira. Sadaka gibi ve verdikleri bu zamla, 12 bin 500 lirayla nasıl yaşayacak bu emekliler? Baktığınız zaman bu maaşa mahkum olan -bu en düşük maaş ama- 7-8 milyon emekli var. Dolayısıyla açlıkla, yoksullukla eczaneden ilacını alamayacak duruma gelen emekliler feryat ediyorlar, Meclis'e bakıyorlar, sorunlarımızı çözün diyorlar ama bu beyler bunu duymuyorlar ve tatile gittiler. Bu sorunu da konuşamadık.

Aynı şekilde polisin intiharlarını görüşelim dedik. Bakın bu siyasi bir mesele değil, polisler intihar ediyorlar. Toplumun diğer kesimlerine göre polis memurları çok zor koşullarda çalışıyorlar. Niye intihar eğilimleri var polis memuru arkadaşlarımızda? Bunu araştıralım, buna bakalım. Bakın bunun AKP'si, CHP'si de yok ama yapmadılar. Aynı şekilde İzmir'deki vatandaşımız herkesin gözü önünde elektrik kaçağı dolayısıyla yaşamını yitirdi. Asla kabul edilemeyecek bir durum. Kim suçlu, kim sorumlu? Bakalım araştıralım; şirketse şirket, ilgili çalışanlarsa çalışanlar, belediye görevlileri ise belediye ama nereye kadar uzanıyorsa çözelim; bir daha da insanlarımızı böylesine vicdanları yaralayan ve böylesine kabul edilemeyecek bir şekilde kaybetmeyelim dedik. Bunun için de araştırmaya gerek görmediler.

Aynı şekilde atanmayan öğretmenler; 1 milyon atanamayan öğretmen var. Bin bir emekle okumuşlar, binbir özveriyle; zar zor bir gün öğretmen olma hayaliyle okudular ve sınıflarda öğrenciler öğretmen bekliyorlar. Türkiye'de sınıflarda öğretmen bekleyen öğrenciler var. Umudunu çocuğunun öğretmen olmasına bağlamış 5-10 milyon aile var. 1milyon genç öğretmen adayı inşaatlarda çalışıyor, çok daha ağır işlerde çalışıyor, evinde oturuyor, atanmayı bekliyor. Ama bunlar sadece emekli olanlar yerine, yani söz verdikleri 60 bini bile atamıyorlar, 20 bini bulmayan sayıda öğretmen atayacaklar. Bundan daha büyük bir sorun olabilir mi? Bunu bile konuşmadan, bunu bile tartışmadan, buna bile bir çözüm bulma gayretinde bulunmadan maalesef Meclis'i kapatıp gittiler.

Aynı şekilde depremzedelerin sorunları çok ağır bir sorun. Seçimlerden önce depremzedelerin konutlarının verileceğini söylediler, depremzedelere 1 yıl içerisinde konutların verileceği söylendi ama gel gör ki hala yüzde 10'u ancak karşılanabildi. Her 10 depremzededen 9'u şu anda barakalarda veya konteynerlerde yaşamak zorunda. Bu sorunu çözmeden nereye gidiyorsunuz? Nasıl tatil yapacaksınız? Dolayısıyla biz bilsinler ki CHP olarak Genel Kurul kapanmasın diye görüşümüzü ifade ettik. Ama Genel Kurul kapansa da biz sahada olacağız, alanlarda olacağız, halkımızla iç içe olacağız, meydanlarda olacağız ve bu sorunları hem dinleyeceğiz hem konuşacağız hem de çözüm yollarını hep birlikte bulacağız."

FINDIK MİTİNGİ

Emir, cuma günü saat 14.00'te Giresun'da Fındık Mitingi yapacaklarını hatırlattı. Emir, "Bunun için özellikle fındıktaki taban fiyatın gerçekten çiftçimizin hak ettiği şekilde olması için de cuma günü saat 14.00'te Giresun'da bir Fındık Mitingi yapacağız ve oradan Sayın Genel Başkanımız oraya gelen çiftçilerle, yüz binlerle tüm Türkiye'ye ve tabii saraya fındık üreticisinin sorununu anlatacak, duyurmaya duyuracağız. Biz tüm vatandaşlarımızı en azından bölgedekileri Giresun'da mitingimize bekliyoruz" dedi. 

"HACİZ KONULMASI KABUL EDİLEMMEZ"

Murat Emir, belediyelerin SKG borçlarıyla ilgili tartışmalara ilişkin şunları kaydetti:

"Dertleri başları CHP'li belediyeler, belediyelerimizi sıkıştırmak, iş yapamaz hale getirmek ve onun üzerinden siyaset kurmaya çalışmak her zamanki alışkanlıkları. 31 Mart seçimlerindeki halkın mesajını anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar ve vatandaşımızı cezalandırarak, hizmet alması gereken vatandaşımızı cezalandırarak siyaset yapmaya, oylarını arttırmaya çalışıyorlar. Oysa her şey halkımızın gözü önünde oluyor. Oyları sürekli eriyor. Çünkü halkımız kimin gerçekten hizmet etmeye çalıştığını, kimin gerçekten halkın sorunlarına çözüm bulmaya çalıştığını, kimin gerçekten çözüm odaklı işler yaptığını ve kimin de belediyelerin elini tutmaya ve hizmeti önlemeye çalıştığını açıkça görüyor.

Mersin Büyükşehir Belediyemizin kaynağında paralarına haciz konması asla kabul edilemez. Bu belediyeyi cezalandırmak ama aslında vatandaşı cezalandırmaktır. Bu borçların yeniden yapılandırılması gerekir. Bakınız sadece bir rakam vereceğim: Beş büyükşehir belediyesinde 2019-2024 yılları arasında borçlar, SGK borçları yüzde 50 dolayında azalmıştır. Yani CHP'li belediyeler bu borçları ödüyorlar, bu borçları azaltıyor. Ama durup dururken 10 yılda, 20 yılda yapılmış ağır borçları bir anda gelmiş bir belediye başkanına 'hadi öde, ödemiyorsan senin parana haciz koyuyorum' demek de büyük haksızlıktır. Bu gerçekten de hem belediyeyi cezalandırmaktır ama dönüp birde hizmet bekleyen, çöpüm alınsın diyen, sokaklarım temiz olsun diyen, kent lokantalarından yemek yemek zorunda olan veya belediyenin vereceği hizmetlerden yararlanma ihtiyacı olan, sosyal desteklere ihtiyacı olan yoksulları cezalandırmaktır. Bunu kabul etmiyoruz.

Emeklilerle, özellikle SGK emeklileri ile belediyeleri karşı karşıya getirmekte boş bir çabadır. Çünkü kimse buna inanmaz. Bakınız söz konusu borç, yani 96 milyar liralık belediyelerin SGK'ya borcu, SGK bütçesinin sadece yüzde 3'ü ve 'siz onu öderseniz ben emeklinin maaşını daha çok arttırırım' demek gerçekleri saptırmaktır, gerçekleri söylememektir. Yüzde 3'lük bir borç vardır ve bu borç da yapılandırıldıkça ödenmektedir, ödenecektir. Ama bunların derdi SGK'nın parasını tahsil etmek, SGK'yı güçlendirmek değil, bunu bir fırsata çevirip CHP'li belediyeleri sıkıştırmaktır.

Nitekim özellikle de bizim Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın açıklamalarında da gördük; olağanüstü bir borçla devralındı, olağanüstü bir dönem yaşandı. Pandemi döneminde büyük transferler yapılması gerekti ama buna rağmen Melih Gökçek'in borçlarının büyük oranda Mansur Yavaş tarafından ödendiğini de görmüş olduk. Dolayısıyla bu işlere girişmesinler. Eğer SGK'nın borçlarını tahsil edecek, alacaklarını tahsil edeceklerse ilk bakmaları gereken yer o 540 milyar liralık alacağın kimde olduğudur, o borcun kimin tarafından ödenmesi gerektiğidir. Kim 540 milyar liralık SGK borcunu ödemediyse bunları açıklayın, bunların üstüne tek tek gidin. Biz de SGK'nın alacaklarının peşinde olmasını doğru buluyoruz. Ama CHP'li belediyeler elbette ki üstlerine düşeni belirli bir yapılandırma anlayışı içerisinde yerine getirecektir."

Kaynak: anka