(TBMM) - CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, ''Üç ay içinde TBMM’de bir erken seçim takvimi duyacaksınız. Artık meyve olgunlaştı ve bu daldan indirilmesi de 2-3 aydır. 2-3 ay içinde Türkiye bir seçim takvimine hazır olsun ve kazanan Türkiye olacak, biz olacağız. Ekrem İmamoğlu da cumhurbaşkanı adayımız olacak'' dedi.
CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. 2025 yılı yaş çay alım fiyatının 35 TL olmasını öneren Ocaklı erken seçim gündemi hakkında da konuştu. Ocaklı, şunları söyledi:"Tam 46 yıl geçmişti, Rize’den milletvekili seçildim. Seçildikten sonra kurduğum cümleleri hatırlatarak şimdi söyleyeceklerimle devam edeceğim. Seçildiğimde ‘Ben Rizedeki akarsuyum, dereyim, dağım, denizim. Oradaki çay üreticisi, çiftçi, orman işçisi, balıkçı, esnaf, memur, çalışan herkes için bir temsil vazifesi görmek üzere bu Meclisteyim demiştim. Seçildiğim günden bu yana verdiğim soru önergeleri ve kanun teklifleriyle Meclis’te bölgeye dair özellikle tarım başlığı ile çay tarımında yaşanan sorunları çokça dile getirmiş, çözüm bulmaya, önermeye ve sonuç almaya çalışmıştım. Ama ne yazık ki AKP iktidarı döneminde yıllarca olduğu gibi bu son iki yılda da ne yazık ki 28. Dönem boyunca da çiftçi ve üretici için hiç yararlı birşey çıkmadı. Yine geldi, çay sezonu başladı, çay üreticisi, çay taşıyıcısı, gübrey vereni, kuru çay satanı, özel sektör, herkes dertli. Bu derdin çözümü de bir kanun teklifi ile ama bütün birleşenlerinin içinde bulunduğu bir masanın etrafında alınan karar ile gerçekleşmesi halinde herkes mutlu olur dedik. Ben çalışanların, üretenlerin, çiftçilerin, Çaykur’un işçilerinin, taşıyıcılarının da içinde bulunduğu önerileri alıp hazırladığım teklifi Meclis’e sunduğumda ne yazık ki AKP ve MHP oylarıyla bu teklifim reddedildi. Şimdi milletvekillerinin dahi haberinin olmadığı, muhtemelen Saray talimatıyla hazırlanmış yeni bir yasa teklifinin olduğunu biliyoruz. Ama bu teklifin içinde gördüğümüz, okuduğumuz cümlelerden birincisi yaş çay taban fiyatının devletin belirlediği ve özel sektörün bunun altında fiyatla çay almadığı bir gerekçe yok, tam tersine Cumhurbaşkanı’nın atadığı kurulun 7 kişisi kamu memurlarından oluşarak diğer ikisi ziraat odalarından; aday 4 kişinin iki kişisini Cumhurbaşkanı’nın seçmesi yoluyla belirleyeceği heyet tarafından çayın nasıl kesileceği, alınacağı, satılacağı, nasıl gübreleneceği, üreticiyle sözleşmeler yapılarak o fiyata sadık kalınmasını yani üreticiyi memnun etmeyecek bir kanun teklifi ile karşı karşıya kaldık.
"ÇAYKUR'a işçi alımında AKP yöneticilerinin mülakat yolunu dayattırdığını duyuyoruz"
Buradan tekrar edelim, bu kanun teklifini hiç getirmeyin. Biz bunun Meclis’te mücadelesini veririz ve geçirtmeyiz. Önümüzdeki günler çayın hasadının yapılacağı günler. Rize’de bir tartışma var. Alışılagelmişin dışında personel alımı meselesi. ÇAYKUR 30-40 bin müracaat arasından bin 500 geçici işçi alacak. Onu şimdiye kadar noter huzurunda kura çekme yoluyla belirleniyorken şimdi AKP yöneticilerinin mülakat yoluyla kuruma aldırmasını dayattırdığını duyduğumuz gerçek. ÇAYKUR Müdürü kura yoluyla personel alımının doğru olacağına kendisinin ifade etmesine rağmen parti yöneticileri ile aralarında sorun olduğunu duyduk. Ben de buradan AKP’nin yöneticilerine, milletvekillerine ve Sayın Cumhurbaşkanı'na söyleyim; bu mülakat meselesinde zaten öğretmenlerin yaşadığı mağduriyeti biliyor ve duyuyor idik, şimdi bu personel alımı konusunda da yeni kayırmacılara, kendi adamlarını yerleştirebileceği düşüncesi egemen olan Rize’de sakın ola ki bunu yapmayın. İşsizlik evet çok büyük ama kura yoluyla tam tersine noterdeki kura çekiminin şefafflığını daha çok gösterir bir biçimde, inandırıcı olacak bir biçimde bunu yapmanızda fayda var.
"Yaş çay taban fiyatı 35 TL olsun"
Pazar günü Rize’de yapılan Tarım-Çay Çalıştayı’ndan çıkan sonucun kanun teklifine ihtiyaç olduğu, yaş çay taban fiyatını devletin belirlediği ve fiyatının da 35 TL olması şeklinde olduğunu ifade eden Ocaklı, “Bana diyorlar ki nereden çıktı bu 35 TL? İzah edelim. Geçen yıl çayın fiyatı 17 TL’ydi kilogram başına yaş çay fiyatı. 17 TL’nin üstüne gıda fiyatlarının yüzde 95 arttığını düşünün. Vergilerin, elektriğin, suyun fiyatlarının yüzde yüzün üstünde arttığını düşünün, sadece enflasyona dayalı olarak çiftçinin geçen yıl düşük olmasına rağmen hak ettiği rakam 34 liraya geldi. Kaldı ki ziraat odaları başkanlarından aldığımız bilgiye göre yaş çayın çıplak, hiçbir şeysiz maliyeti 23 TL. Geçen yıl 6-7 bin liraya toplanan ton başı işçilik bedeli bu yıl 10 hatta 12 bin TL arasında olacağı taleplerde ortaya çıktı.
"Maden şirketlerinin tarım bittikten sonra önü açılsın, orada vahşi madencilik yapılsın diye bu planlar yapılıyor"
Çay toplayan çay ortakları geçen yıl yüzde 50 ile masrafları bölüşüp çay toplarken bu yıl toprak sahiplerinin payı 3’te bire düştü üzerine gübre fiyatını verecek, taşımasını yapıp işçisinin payını verecek ve eline geçen para toplam hasılatın belki de yüzde 20’si olacak. Dolayısıyla çay artık geçim kaynağı olmaktan çıkar duruma geldi. Tabi bu bir hedefti aslında, bu iktidar çayı geçim kaynağı olmaktan bilerek çıkarmak istiyordu. Şimdi insanlar ‘madem ki çaydan geçinemiyoruz, topraklarımızı satalım’ diye konuşmaya başladılar. Tam da amaç bu. Niye? Çünkü Doğu Karadeniz’in büyük bir bölümünü maden şirketlerine açacaklar. Maden şirketlerinin tarım bittikten sonra önü açılsın, orada vahşi madencilik yapılsın diye bu planlar yapılıyor.
"Bin lira verdiğiniz emekli ikramiyesi fazlası için gururlanıyordunuz, 25 katını geri aldınız"
Şimdi gelelim İstanbul meselesine. Sayın Ekrem İmamoğlu’nu haksız ve tutuklu bir şekilde Silivri zindanlarında esir tutuyorlar. Buradaki amaç hukukun içinde hiçbir karşılığı olmayan, uydurulmuş deliller ve isnatlar ile İmamoğlu'nun tutuklu olmasının nedeni Kanal İstanbul rantıdır. Yalana, talana, kanala izin vermeyen Ekrem İmamoğlu'nun tutuklu olduğu dönemde bunu fırsata çevirip Kanal İstanbul’u Türkiye’deki yurttaşların kullanımına değil Arap sermayesinin kullanımına açıp ama sizin bütçelerinizden oluşturulmuş Hazi’nin parasıyla alt yapılarını yapmak üzere bugün hazırlık yapıyorlar. Bunların Allah korkuları yok, bunlarda iman korkusu yok. Çünkü Türkiye’nin topraklarını, içme suyu havzalarını, İstanbullunun rızkını, gıdasını etkileyecek bu projeyi hayasız bir biçimde sürdürüyorlar. Ama seçim yakındır. bütün bunların karşılığı ortaya çıkacak. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu yargılanmasının Türkiye’deki karşılığı net bir cümle ile şudur: Doğmamış ya da kundaktaki bebeğin en yaşlısına kadar olan aradaki herkes de dahil herkesin kişi başı 25 bin TL bu ülkede borçlanması demektir. Yani Merkez Bankası’nın arka kapısından çıkan 50 milyar dolara yakın rezerv vatandaşa, her bir kişiye 25 bin TL yük olarak sırtına yüklenmiş durumdadır. Sadece yargılamayı tutuksuz ve şeffaf biçimde yapsanız kişi başı bu parayı insanlar ödemeyecekti. Bin lira verdiğiniz emekli ikramiyesi fazlası için gururlanıyordunuz, 25 katını geri aldınız. O yüzden bunlarda hiç insaf ve vicdan yok.
"Artık meyve olgunlaştı ve bu daldan indirilmesi de 2-3 aydır"
Haziran ayına kadar buradan bir iddiada bulunayım 2023 öncesinde işlenmiş suçlar kapsamında bir af getirileceği Meclis kulislerinde dolaşıyor iktidar tarafından. Sakın ola ki belli kişileri kapsayıp da hala tutuklu bulunan öğrencilerimizi, belediye başkanlarımızı bu kapsamın dışında tutacak bir düzenleme ile Meclis’e gelmeyin. Ayağa kaldırırız Meclisi. Türkiye’yi ayağa kaldırırız bu haksız uygulamanın karşısında zaten ayakta olan Türkiye koşmaya başlar. O yüzden evet bir ihtiyaç var mı var. İhtiyaç nedir? Haksız ve hukuksuz düzenlemeleri özellikle ortadan kaldıran adaletli bir anayasadır. Buna itirazımız yoktur, destekleriz. Bugün göreceğiz. Meclis Başkanımız tarafından okunan Can Atalay kararına rağmen Can Atalay’ın bugün eğer Meclis’e gireceğini Meclis Başkanı açıklamaz ve buna dair disiplin suçu var gerekçelerle milletvekilimiz hakkında uygulayabileceği hüküm yoktur. İçtüzük açıktır. Geçmiş TBMM Başkanları da hukukçular da artık Can Atalay’ın Meclis’e girmesi konusunda hem fikirlerdir. Bir kişi böyle istiyor diye bütün Anayasa'yı askıya alamazsınız. Bütün bu hukuksuzluklar karşısında elbetteki insanlar bazen sokakta 'turpunan, şalgamınan memleket yönetilmez, memleket adalet ile yönetilir' diyerek vücut buluyorlar. Bazen yaşlı teyzeler çıkıyorlar, geçinemedikleri emeklilikleri yüzünden size isyan ve sitemdeler. Ama halkımız merak etmesin bir iddiamız da şu cümlelerle bitireyim konuşmamı; üç ay içinde TBMM’de bir erken seçim takvimi duyacaksınız. Artık meyve olgunlaştı ve bu daldan indirilmesi de 2-3 aydır. 2-3 ay içinde Türkiye bir seçim takvimine hazır olsun ve kazanan Türkiye olacak, biz olacağız. Ekrem İmamoğlu da cumhurbaşkanı adayımız olacak, herkes bunu bilsin."