Haber: Osman BEKAR

(AYDIN) - Aydın'ın Nazilli ve Bozdoğan ilçelerinde yaşanan kuraklık ve Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından alınan tarımsal sulama kısıtlaması kararları, çiftçi ve besicileri olumsuz etkiliyor. Çiftçi Mesut Yörükoğlu, "Sadece pazar değil, üretimle ilgili de ciddi sorunlar yaşıyoruz. En büyük sorun da su. Bu kuraklık 6-7 senedir 'geliyorum' diyordu. Hükümetin kuraklık krizini yönetecek bir programı olması gerekiyor. Bize kuru tarım öneriyorlar" dedi.

Nazilli ve Bozdoğan ilçelerinde yaşanan şiddetli kuraklık ve DSİ tarafından alınan tarımsal sulama kısıtlaması kararları bölge çiftçisini, özellikle de hayvanları için yem bitkisi üretmek zorunda olan besicileri isyan noktasına getirdi. Arazilere sadece iki kez su verileceği ve Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı arazilerin yalnızca yarısının ekilebileceği yönündeki kararlar, üreticileri, "Ya hayvanlarımızı yok pahasına satacağız ya da bu işi bırakacağız" deme noktasına getirdi.

"Bu kuraklık 6-7 senedir 'geliyorum' diyordu"

Geçtiğimiz dönem Nazilli Ziraat Odası Meclis Başkanlığı yapmış olan çiftçi Mesut Yörükoğlu, "Tarımda en büyük sıkıntı ürettiğiniz ürünün pazarı ile ilgili. Bu sene öyle bir yere geldik ki sadece pazar değil, üretimle ilgili de ciddi sorunlar yaşıyoruz. En büyük sorun da su. Bu kuraklık 6-7 senedir 'geliyorum' diyordu. Çiftçiler üretmek zorunda. Hükümetin kuraklık krizini yönetecek bir programı olması gerekiyor. Bize kuru tarım öneriyorlar. Kuru tarım dediğiniz kışın ekilen buğday, arpa gibi ürünlerdir" dedi. 

Yörükoğlu, suyun kısıtlı dağıtımının çiftçiler arasında gerginliklere yol açabileceğine dikkati çekerek, "Dilim varmıyor ama çok kavgalı, dövüşlü bir sezon geçireceğimizi zannediyorum. Çiftçinin bankalara, kooperatiflere borcu var. Üretmek zorunda, bunun için de suya ihtiyacı var" şeklinde konuştu.

"Mısıra iki kez sulama yetmez, hayvan ne yiyecek?"

Bozdoğan'a bağlı Alamut Mahallesi'nden hayvancılık yapan Yıldıray Sefil ise, "Arpamı susuzluktan erken biçtim ki yağan üç beş damla yağmurla toprağın tavını kaçırmadan hemen mısırı ekeyim dedim. Eğer suyumuz olsaydı bunun biçilmesinin daha zamanı vardı. Devlet 'tarlanın yarısını ek' diyor ama bu benim hayvanlarımın yemini karşılamaz. Onun için hepsini ekmek zorundayım" dedi.

Yeni mahsülde ekeceği mısırın en az 6-7 kez sulanması gerektiğini vurgulayan Sefil, "Bize '2-3 defa sulayın' diyorlar. Bu suyla mısır olmaz. Mecburen artezyene yöneleceğiz ama 150 metreden su çıkıyor, bunun maliyeti 3 bin lira. Elektriğe, mazota gelen zamlar da cabası. Nasıl çıkacağız bu işin içinden?" diye konuştu.

Sütün litresini 14,5 liraya zor sattıklarını belirten Sefil, "Süt Konseyi 17,5 lira fiyat açıkladı ama firmalar 'ihtiyacımız yok' diyerek bu fiyata almıyor, hatta sütümüzü almak bile istemiyorlar. Desteklemeler ise mazot, elektrik faturasına bile yetmiyor. Tek kârımız ineğin doğurduğu buzağı" dedi.

"Gözler kanallara gelecek suda"

Alamut Mahalle Muhtarı ve üretici Hasbi Şen de girdi maliyetlerinin altından kalkamadıklarını belirterek, "Geçen sene 900 lira olan gübre şimdi bin 350 lira. Elektriğe yüzde 25 zam geldi. Sütü 14 liraya veriyoruz, alıcılar 'ister ver, ister verme' modunda. Çaresizlikten hayvanlarımı azalttım. Mahallemizde 30 hayvancıydık, şimdi 6 kişi kaldık. Çoğu kişi bıraktı. Alamut'ta hayvan sayısı yüzde 50 düştü" dedi.

Şu anda kanallarda su olmadığını belirten Muhtar Şen, "Normalde bu vakitler su gelirdi. Eğer bu sene su gelmezse yandık. Şimdilik Allah'ın verdiği yağmurla idare ediyoruz. Son yağmurlarla yoncalarımız biraz büyüdü, yüzümüz güldü ama su olmazsa kurur gider" diyerek endişelerini dile getirdi.

 

Kaynak: ANKA