Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunca (TÜBİTAK) desteklenen "Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi” projesi çerçevesinde bazı fay zonlarında inceleme gerçekleştiriliyor. Araştırma ekibi, Van Gölü’nün kuzey ve güneyinde bulunan diri faylarda çalışma yürütüyor. Proje doğrultusunda araştırması yapılan fayların gelecekteki deprem üretme potansiyelleri inceleniyor.

Afet Yönetimi ve Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Sacit Mutlu, çalışma hakkında açıklamalarda bulunarak "Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi" projesi çerçevesinde Van Gölü’nün kuzey ve güneyindeki çalışmalarını yürüttüklerini aktardı. “Özellikle Van Gölü’nün hemen güneyinde yer alan ve sismik boşluk olarak değerlendirilen Şemdinli-Yüksekova Fay Zonu, yine o bölgede bulunan ve MTA tarafından 2012 yılında haritalanan Başkale Fay Zonu, Van Gölü’nün kuzeyinde yer alan Erciş Fay Zonu ve Tutak Fay Zonu’nu proje kapsamında gerçekleştireceğiz” diyen Mutlu, “TÜBİTAK 1007 Kamu Projesi kapsamında desteklenen bir proje ve yaklaşık 8,5 milyon liralık bir destekle yapılıyor. Genel olarak bölgemize baktığımız zaman 2011 yılında yıkıcı bir deprem meydana geldi. Onun dışında 2020 yılında Başkale’de yıkıcı bir deprem meydana geldi. Bizler de bu faylarla ilgili bölgede genel olarak çalışma gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu.

Dr. Öğretim Üyesi Sacit Mutlu, Harita Genel Müdürlüğünden sağlanan yüksek çözünürlüklü verilerle araştırmaya devam ettiklerini belirterek ifadelerini şu şekilde sürdürdü: “Sahada drone ile görüntüler alıyoruz ve bölgede paleosismolojik kazı yapacağımız hendek lokasyonlarını belirliyoruz. Bu projenin amacı, Türkiye’de yıkıcı depremlere neden olabilecek fayların gelecekteki tehlikesini belirlemektir. Bu anlamda hem şehir bölge planlama hem de alt ve üst yapıya ciddi derecede destek sağlayabilecek veriler elde edebiliyoruz. Böylece hem Şemdinli-Yüksekova Fay Zonu hem Başkale Fay Zonu hem Erciş hem de Tutak fayının geçmişte ürettiği yıkıcı depremleri tarihlendirebiliyoruz. Aynı zamanda bu fayları yaşlandırabiliyoruz ve bu fayların gelecekte deprem üretme potansiyellerini ortaya koymaya çalışıyoruz.”