Yapılan açıklamada 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, bilimsellikten uzak, muğlak ve yaşam hakkını korumayan ifadeleri ile hem hukukun evrensel ilke ve esasları hem de evrensel hekimlik değerleri ve veteriner hekimliği etik ilkeleriyle bağdaşmadığını dile getiren Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB), meslek örgütleri, STK’ların görüşleri ve bilimsel veriler dikkate alınmadan kanunun kabul edildiğine vurgu yaptı.

"KANUNUN SON HALİ HER TÜRLÜ İSTİSMARA İZİN VERİYORMUŞ ALGISI YARATTI"

Hekimler birliği kanunun kabul edilmesi ile birlikte sahipsiz hayvanlara karşı şiddet dilinin daha da körüklenerek, sokaklarda hayvanlara karşı uygulanan şiddetin dozunun arttığına dikkat çekerken 20 yıldır uygulanmayan bir kanun toplumun hukuka güvenini sarsarken, “Kanunun son hali, özellikle sahipsiz hayvanları öldürmeye, işkenceye, her türlü istismara izin veriyormuş” algısı yarattığını ifade etti.

Bu durumun artarak devam ettiğine ve toplum vicdanını derinden yaralamakta olduğu vurgulandı.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda sahipsiz hayvanların popülasyon kontrolü için öldürülme ve itlaf edilmesi hükmü ve yetkisinin olmadığına işaret eden Hekimler Birliği, kanun değişikliği ile atıf yapılan, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9/3 maddesi hayvanlara ötanazi yapmayı yasaklamış ve ötanazi yapılabilecek durumları da kısıtlamış olduğunu hatırlattı.

Ötanazi gerektiren durumların da somut olarak ortaya konması gerektiğini ifade eden Hekimler Birliği, kanunda geçen ötanazi, sahipsiz hayvan popülasyon kontrolü, öldürme veya öldürme yetkisini tanımlamak için değil, tıbbi gereklilik getiren sınırlı durumlar için olduğunun altını çizdi.

ANAYASANIN 56. MADDESİNE VURGU

Açıklamada hayvanların korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin Anayasal dayanağına vurgu yapılara şu ifadelere yer verildi:

“Anayasa Mahkemesinin de vurguladığı üzere “Anayasa’nın 56. maddesinde herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmiş; çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu ifade edilmiştir. Hayvanlar varlıkları itibarıyla sağlıklı ve dengeli bir çevrenin unsurlarındandır.

Kanun değişikliğinin kabulü ile giderek artan hayvana şiddet sarmalı, Anayasa’nın 56. Maddesi ile teminat altına alınan “Herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının” korunmasına da zarar verir hale gelmiştir. Hayvanların korunmadığı bir çevrenin sağlıklı ve dengeli olarak nitelendirilmesi mümkün olamayacağı gibi hayvanların katledilmesine izin verilen bir ortamda ne insanların ne de hayvanların yaşam hakkının, sağlık, huzur ve refahının korunamayacağı, sağlıklı bir toplumun var olamayacağı açıktır.  Devlet hem insanları hem de en insancıl ve bilimsel yollar ile hayvanları korumak ve bilhassa sahipsiz hayvanlara karşı işlenen suçlarda gereken önlemleri almak ve hayvanlara karşı suç işleyenleri etkili bir şekilde cezalandırarak kamuoyunun “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkını” korumak, hukuka güvenini temin etmek ve adaleti sağlamak ile görevlidir.”

Sahipsiz hayvanların sahibinin “Devlet” olduğu ve devletin insanı ve çevreyi koruduğu gibi çevrenin unsurlarından olan sahipsiz hayvanlar başta olmak üzere tüm hayvanları korumakla mükellef olduğu vurgulandı.

"2004'TE YÜRÜLÜĞE GİREN KANUNUN UYGULANMASI İÇİN GEREKEN ADIMLAR ATILMALI"

Söz konusu kanunu’nda yapılan değişikliklerin “Hiç kimseye hayvanlara eziyet etme, işkence etme ve öldürme yetkisi vermediğinin”, bunları yapanlar için hapis cezasının olduğunun topluma anlatılması gerektiğini belirten Hekimler Birliği, 2004 yılında yürürlüğe giren ve uygulanmayan Hayvanları Koruma Kanunu’nun uygulanması için gereken adımlar atılması, toplumun güvenliği, hayvanların sağlığı ve refahını gözeterek yakalama, kısırlaştırma, aşılama, yerinde yaşatma ile birlikte üretimin, kaçakçılığın ve satışın engellenmesi için hiç beklenmeden çalışmaların başlanması gerektiğini ifade etti.

Muhabir: Züleyha Kandöker