26.719 kişinin katıldığı araştırmada, bu sessizlik anlarının farklı toplumlarda nasıl algılandığı, ne kadar sürede rahatsızlık yarattığı ve hangi durumlarda daha belirgin olduğu incelendi.

Araştırma, bu sessizliklerin kökeninin avcı-toplayıcı toplumlara kadar dayandığını ve beynin "kaç ya da savaş" mekanizmasını kontrol eden amigdalayı tetiklediğini ortaya koydu. Türkiye’den 1.001 kişinin katıldığı çalışmada, Türk katılımcıların bir sessizlik anını 6,6 saniyeden sonra garip olarak değerlendirdiği görüldü.

TÜRKLER İŞ YERİNDEKİ SESSİZLİKLERDEN RAHATSIZ

Araştırmada, Brezilyalıların 5,5 saniyelik bir sessizlikten rahatsız olduğu, Taylandlıların ise bu süreyi 8,1 saniyeye kadar tolere edebildiği tespit edildi. Küresel ortalama ise 6,8 saniye olarak kaydedildi. Türkiye’de ise katılımcılar, özellikle iş yerinde yöneticilerle yaşanan sessizliklerin en rahatsız edici anlardan biri olduğunu ifade etti.

Z KUŞAĞI SESSİZLİĞE EN DUYARLI GRUP

Preply’nin araştırması, Z kuşağı bireylerinin garip sessizlik anlarına en duyarlı nesil olduğunu, buna karşın yaş ilerledikçe bu durumun daha az rahatsızlık yarattığını ortaya koydu. Baby Boomer kuşağı, sessizliklerden en az etkilenen yaş grubu olarak öne çıktı. Araştırmada, kabul edilmeme ve dışlanma korkusunun bu rahatsızlık hissini artırdığı vurgulandı.

İLK BULUŞMALAR VE TOPLULUK ÖNÜNDE KONUŞMA EN ZORLAYICI ANLAR

Araştırma sonuçlarına göre, Türklerin %38’i ilk buluşmalarda yaşanan sessizlikleri en rahatsız edici bulurken, %35’i topluluk önünde konuşurken oluşan sessizliklerden, %30,7’si ise partnerle yapılan önemli bir tartışmada yaşanan duraksamalardan huzursuz olduğunu belirtti. Ayrıca, asansör gibi dar alanlardaki sessizlikler ve yabancılarla gündelik sohbetlerde oluşan sessizliklerin de rahatsızlık yarattığı kaydedildi.

SÖZCÜKLERLE SESSİZLİĞİ KIRMANIN YOLLARI

Preply araştırması, garip sessizlik anlarını sona erdirmek için katılımcılara iltifat etme, hikâyelerle bağlantılı sorular sorma ve dolgu kelimelerle konuyu değiştirme gibi öneriler sundu. Araştırma, sessizliklerin insana özgü doğal durumlar olduğuna dikkat çekerken, dil öğrenimi sırasında bu tür anların daha sık yaşandığını ancak bu durumların üstesinden gelinebileceğini hatırlattı.

Preply, dil öğreniminin sadece gramer bilgisinden ibaret olmadığını, bir dili kültürü ve ritmiyle öğrenmenin önemini vurgulayarak, bu tür araştırmalarla dil öğrenimine katkı sunmayı amaçladığını belirtti. Araştırmanın tam metnine Preply Blog üzerinden ulaşılabilir.

Kaynak: Haber Merkezi