(ANKARA) - Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, "İnsanlar demokratik haklarını, anayasadan doğan hukuklarını korumak ve kullanmak isterken, kimse engel olmamalıdır. Eğer birileri, sokakta hükümet kurup, hükümet yıkacaksa bizi karşısında bulur, Sayın Cumhurbaşkanı. Korkma yanında yer alırız." dedi.
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Çayır, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Son günlerde tarım ürünlerini etkileyen don faciasına dikkati çeken Çayır, "Gerçekten zor günlerden geçiyoruz. Tabiat baharın ortasında don olarak karşımıza çıktı. Çiftçiyi, gelecekle ilgili mahsul hesabı yapan insanlarımızı bir şekilde etkiledi. Tarlalarımıza, ağaçlarımıza don vurdu ve gerçekten de çok büyük zarar, zayiat var. Bu konuda hükümetin hiç tereddüt etmeden, sigortalı mıydı, sigortasız mı diye bakmaksızın çiftçilerimize, bu konuda zarar gören bütün vatandaşlarımıza sahip çıkması, onları bir şekilde desteklemesi ve onlardaki huzursuzluğu gidermesi beklenmektedir" görüşüne yer verdi.
"Türkiye fısıltıyla, birtakım dedikodularla, korkuyu; sokaklara hakim kılmak istiyorlar"
''CHP'ye ve CHP’nin Ankara’daki bazı belediyelerine kayyum atanacağına'' yönelik iddilara ilişkin de görüşlerini açıklayan Çayır, şöyle devam etti:
''Dün geceden bu yana Türkiye fısıltıyla, birtakım dedikodularla, korkuyu; sokaklara hakim kılmak istiyorlar. Neymiş? Falanca partiye kayyum atanacakmış. Neymiş? 500 kişilik, 5 bin kişilik bir operasyon varmış. Neymiş? Yeni bir dalga varmış. Yeni bir gözaltılar olacakmış. Şu görevden alınacak, şu göreve verilecekmiş. Bunu söyleyenler gerek kendi medyalarında, televizyonlarında, sosyal medyada, gazete köşelerinde çok rahatlıkla dile getirmekteler ve herhangi bir sınırları, ölçüleri de yok. Dün FETÖ’nün sözcülüğünü yapanlar, FETÖ adına konuşanlar, şöyle olacak böyle olacak diye birtakım kahinlerde bulunanlar bugün hükümet adına konuşmakta hükümet ile içli dışlı bir şekilde toplumu korkuya salmakta geri durmuyorlar.
Dün gece yaşananlar, aslında ne kadar savunmasız olduğumuzu, hukukun olmadığını, demokrasinin olmadığını ve herhangi bir ölçümüzün de bizi birbirimize bağlayan, bizi birbirimizle bir tutan ölçünün de olmadığını gösteriyor. Adam çıkmış, aleni bir şekilde ‘CHP’ye kayyum atanacak, polis izinleri kaldırıldı herkes teyakkuzda, yarını bekleyin’ diyor. Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapıyor, soruşturma başlatıyor. Bir başkası yapsaydı, muhalif bir gazeteci veya sıradan bir vatandaş bunu söylemiş olsaydı, Cumhuriyet Başsavcılığı sabahı bekler miydi? Gece hemen evine baskın yapıp, gözaltına alır mıydı, almaz mıydı? Halka yanlış bilgi vermekten, galeyana getirmekten, şu veya bu şekilde manipüle etmekten. İşte Türkiye bu kafadan kurtulmadığı müddetçe, kendi hırsızını koruyan, kendi sahtekarını koruyan, kendi gazeteci kılıklı yalancısını koruyan bir anlayış, Türkiye’ye hiçbir şey veremez. Şu ana yaşadığımız sancıların, yaşadığımız temel problemlerinin tam dibinde de bu yatmaktadır. Herkes kendi çıkarı için, kendi geleceği için, kendi gücünü elinde tutmak için kim olursa olsun onu kullanmakta veya o şekilde korumakta bir beis görmüyor. Hükümet adaleti ayakta tutmak yerine, doğruyu ayakta tutmak yerine, doğruyu yaymak anlamında bir çaba sarf etmek yerine, sırf gücü elinde tutmak telaşıyla her türlü hileyi normalleştirebilmektedir. Bir ülkenin, bir yürütmenin Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanı olması lazımken, herkesi kucaklaması lazımken bir partinin, bir zümrenin, bir kesimin temsilcisi olmaktan öteye gidememiştir.
"Heybe nerede, turp nerede Sayın Cumhurbaşkanı?"
Çıkıp, hukuku işleyerek ‘turpun büyüğü heybede’ demekte herhangi bir sakınca görmüyor. Nerede turp? Heybe nerede, turp nerede Sayın Cumhurbaşkanı? En son beklediğiniz turp, hangi heybede? Allah aşkına milletin boğazına düğümlendi senin turpun, şu an milletin boğazında duruyor, heybede meybede değil. Senin turpun, milletin boğazına düğümlenmiş vaziyette, onu çöz. Hukuk’u, adaleti serbest bırak, müdahale etme. Kendine göre bir Türkiye oluşturma. Sırf gücü elinde tutmak için telaşa kapılma, korkuya kapılma. Demokratik hakları, demokratik hak kullanımını, protesto hakkını, nümayiş hakkını, söz söyleme, itiraz etme hakkını anayasa insanlarımıza vermişken sen tutacaksın bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu, bu eylemlerin, bu tür davranışların, hükümeti yıkmaya dönük bir çaba içerisinde olduklarını ifade edeceksin. Sonra da geçmişi göstereceksin, ‘bak gezi olaylarında bunlar ne yaptı? Aynısını yapacaklar. Sandıkla geleni sokakta değiştirecekler. Bunların amacı şu, bunların kötü niyeti bu, bunlar ülkeyi yok edecekler, bunlar hükümeti yok edecekler, bunlar sandığı yok edecekler’ diye yaygara koparma. İnsanlar demokratik haklarını, anayasadan doğan hukuklarını korumak ve kullanmak isterken, kimse engel olmamalıdır. Eğer birileri, sokakta hükümet kurup, hükümet yıkacaksa bizi karşısında bulur, Sayın Cumhurbaşkanı. Korkma yanında yer alırız.
''Sayın Bahçeli sözlerin doğru, icraat bekliyor bu ülke''
Sayın Bahçeli sözlerin doğru, icraat bekliyor bu ülke. İcraat bekliyoruz, madem uzatılmış tutuklu süreleri cezaya dönüşüyorsa, bir an önce davaların sonuçlanması, memleketin ve insanlığın hayrınadır. Bir an önce bu konuda ortak olduğunuz hükümete ve Adalet Bakanı’na ve mekanizmasına gerekli talimatı mı verirsiniz, fısıldar mısınız, temennilerde mi bulunursunuz o da sizin bileceğiniz iş. Bir an önce davalar, sonuçlanmalı. Uzatılarak cezaya dönüştürülmemelidir. İstanbul’dan başladınız yolsuzluğa Van’a kadar gidebiliyor musun? Bütün belediyeleri, kurum kuruluşları temiz olabilmeleri adına bir mücadele başlatabiliyor musunuz? Bir tane AK Partili belediyeye dokundun mu? Sağında ve solunda, yanında ve yönünde, gözümüzün içine baka baka bu milletin alın terini, bu milletin parasını çalanlara bir söz söyleyebildin mi? Bir yaptırım yapabildin mi? İnandırıcılığın yok, inandırıcılığınız yok. Niye? Kendi yanınızdakini unutup, başkasına gözdağı vermek, başkasını hizaya getirmek vicdani değil, doğru da değil.''