MEB’in açıklamasına göre, Aralık 2024’te ortaokul öğrencilerine uygulanan "Şiddet Algısı Araştırması", Şubat 2025’te 10 ve 11. sınıf öğrencileri üzerinde de gerçekleştirildi. Türkiye genelinde 26 farklı ilden 7 bin 511 lise öğrencisinin katıldığı araştırma, lise öğrencilerinin dijital şiddet algısının ortaokul öğrencileriyle büyük ölçüde benzer olduğunu ortaya koydu.

ÖZEL BİLGİ VE FOTOĞRAF PAYLAŞIMIYLA TEHDİT EDİLME

Araştırmada, öğrencilerin en fazla şiddet olarak algıladığı durumların başında, özel bilgi ve fotoğrafların izinsiz paylaşımıyla tehdit edilmek geliyor.

Lise öğrencilerinin yüzde 92,3’ü, bu durumu şiddet olarak değerlendirdi.

Ortaokul öğrencileri arasında bu oran yüzde 88,5 olarak belirlendi.

Bunun yanı sıra sosyal medya etkileşimlerinde kasten beğeni vermemek, beğenileri geri çekmek ve dijital gruplara dahil edilmemek gibi davranışlar, öğrencilerin yüzde 15 ila 20’si tarafından şiddet olarak görüldü.

Yüzde 40’ı, arkadaşlarının paylaşımlarını bilerek beğenmediklerini söyledi.

Yüzde 29,8’i, zaman zaman beğenilerini bilerek geri çektiklerini belirtti.

EN FAZLA ŞİDDET DİJİTAL ORTAMDA ALGILANIYOR

Araştırmaya göre, lise öğrencileri toplumda şiddetin en yaygın olduğu alanlar arasında dijital ortamı ilk sıraya koydu.

Katılımcıların yüzde 37,1’i, dijital ortamlarda şiddetin yaygın olduğunu belirtti.

SİBER ZORBALIK VERİLERİ DİKKAT ÇEKTİ

Araştırmada, öğrencilerin siber şiddetle ilgili değerlendirmelerine de yer verildi:

Yüzde 73,5’i, bir paylaşımın ekran görüntüsü alınarak yayılmasını şiddet olarak tanımladı.

Yüzde 72,8’i, popüler bir görüşe karşı çıkan kişilerin aşağılanmasını şiddet olarak gördü.

Yüzde 61,3’ü, geçmişte yapılan bir paylaşımın bulunup sosyal medyada eleştirilmesini şiddet olarak değerlendirdi.

Öğrencilerin yüzde 53’ü, sosyal medyada en az bir kez hakaret veya kötü sözlere maruz kaldığını ifade etti. Yüzde 40,8’i ise en az bir kez sosyal medyada başkalarına hakaret ettiğini veya kötü söz kullandığını belirtti.

DİJİTAL ORTAM ŞİDDET ORTAMINA DÖNÜŞTÜ

Araştırmada, öğrencilerin sadece mağdur değil, aynı zamanda tanık ve uygulayıcı olarak da sürecin içinde olduğu görüldü:

Yüzde 33,5’i, "Diğerleri gibi davranmadığı için baskı hissettiğini" söyledi.

Yüzde 38’i, "Popüler bir görüşe karşı çıktığı için aşağılandığını" belirtti.

Yüzde 22’si, "Başkalarını popüler bir görüşü savundukları için aşağıladığını" ifade etti.

Özellikle izinsiz bilgi paylaşımı gibi ciddi ihlallerde mağduriyet oranı yüzde 11,1 seviyesinde tespit edilirken, sosyal medya etkileşimlerinde mağdur ve uygulayıcı oranlarının birbirine yakın olduğu görüldü (yüzde 50’ye 40 gibi). Bu durum, dijital ortamın çift yönlü bir şiddet alanına dönüştüğünü gösterdi.

Araştırma, dijital şiddetin sadece bireysel bir sorun olmadığını, sosyal ilişkiler ve öğrenilen davranışlarla da bağlantılı olduğunu ortaya koydu.

Bu nedenle;

Gençlerin sosyal-duygusal becerilerinin geliştirilmesi,

Dijital mecralarda kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi,

Ailelerin dijital farkındalık konusunda eğitilmesi,

Toplum genelinde farkındalık çalışmalarının yaygınlaştırılması,

Koruyucu ve önleyici müdahale sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

Ayrıca, kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ailelerin iş birliğiyle etkin bir tedbir sistemi oluşturulması önerildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ