(MANİSA) - Manisa Büyükşehir Belediyesi, düzenlenen programla kuruluşlarının 85. yılında Köy Enstitülerini andı. Programda konuşan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, enstitülerin kapatılması ile mevcut iktidar arasında bağ kurarak, “Köy Enstitülerini kapatan zihniyet, bugün bizi karanlığa hapsetmeyi kendine görev bilen zihniyetle aynılar. Hala maalesef bizim eğitimimizi ve adaletimizi bu zihniyet yönetiyor” dedi.
Manisa Büyükşehir Belediyesi, kuruluşlarının 85. yılında Köy Enstitüleri Aydınlanma Onur Ödülü Töreni gerçekleştirdi.
Programa, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in yanı sıra; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Başkanı Gökhan Bal, CHP eski Milletvekili Mustafa Balbay ve Savaştepe Köy Enstitüsü mezunu Naci Duygulu katıldı.
Moğollar Grubu solisti Cahit Berkay’ın Aydınlanma Onur Ödülü aldığı törende ayrıca YKKED Mandolin Orkestrası müzik dinletisi sundu.
Zeyrek: Maalesef bizim eğitimimizi ve adaletimizi bu zihniyet yönetiyor
Yerelde iktidar olmakla birlikte enstitülerin geleneğini gelecek kuşaklara aktarmak için çalışacaklarını belirten Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeyrek,“Ülkemi karanlıktan aydınlığa taşıyacak iradede olan herkes var olduğu sürece biz nice yıl dönümlerini hep birlikte gururla taşıyacağız. Köy Enstitülerini kapatan zihniyet, bugün bizi karanlığa hapsetmeyi kendine görev bilen zihniyetle aynılar. Hala maalesef bizim eğitimimizi ve adaletimizi bu zihniyet yönetiyor. Ama artık çok daha güçlüyüz. Artık yerelde iktidarız. Artık korkmayanların alanlarda bağırdığı, Köy Enstitülerinin kazanımlarını meydanlarda yarınlara aktaran onurlu ve dik duranları sayısı her geçen gün artıyor. Bu artmada tabii ki biz yöneticilerin ve inananların yarın aktardığı Köy Enstitülerinin anlayışı vardır” dedi.
“Bu duruşumuzdan asla vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz”
Enstitülerin, sorgulayan nesil yetiştirme misyonuna da değinen Zeyrek, şunları söyledi:
“İsim Köy Enstitüsü olmalı. Naci Hocam, ‘Bizde mandolin çalmayan, müzik eğitimi almayan, ülkenin geleceğine dair fikir birliği belirtmeyen, cumhuriyetin en temel ilkelerini benimsemeyen bizden asla mezun olamazdı’ dedi. Ama aydınlık yarınlardan korkanlar, ülkenin geleceğini biat kültürünü hapsetmek isteyenler enstitüleri kapattılar. Bunları yeniden açacak ve yarınlara taşıyacak olan bizleriz. Bu duruşumuzdan asla vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz. Bunun bedelini bugün Ekrem Başkan yaşıyor. Daha önce yaşayanlar oldu ama o yaşayanlar asla eğilmedi ve pişman olmadı. O insanlar, bu bedelin ödenmesini Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten öğrenmişlerdi. O insanlar, bu bedeli ödemekten hiç rahatsız değiller ve olmayacaklar. Çünkü ülkenin gelecek yarınlarına bu zihniyet ve duruş kazandıracaktır. İyi ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ruhu ve inancı bizlere küçük yaşlarda aşılanmışlar. Ben söz veriyorum. Her zaman Yeni Kuşak Köy Enstitülerinin, aydınlık yarınlara giden tüm projelerin içinde yer alacağımı ve bu konularda aktif görev almak istediğimi bildirmek istiyorum. Çünkü, bize emanet bırakılan, çocuk yaşlardan bize yüklenen sorumluluk... Biz de bu sorumluluğu yarınlara taşımak ve onlara aydınlık Türkiye’nin önünü açmak zorundayız. İyi ki bu mücadeleyi veriyoruz. Bunun sonunu zafer olacağını ve aydınlık yarınların yakın olacağını görüyoruz.”
Bakan: Ayağında kara lastikli bir köylü çocuğunu CHP Genel Başkan Yardımcısı yapan hikayedir
Programda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bakan, Köy Enstitülerinin birçok insanın hayatına dokunduğunu anılarıyla anlatarak “Birkaç hikaye anlatmak istiyorum Köy Enstitülerine dair. Bundan 10 sene önce bir arkadaş topluluğundayız. Yine politika konusu açıldı. Konu, cumhuriyete ve şu anki burjuvazi geldi. ‘İki kuşak geri gidin, cumhuriyet hikayesi olmayan ne sanatçı ne akademisyen vardır’ dedim. O gün tanıştığım Birant Canselen ‘Benim böyle bir hikayem var. Benim babam Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptı’ dedi. Ben İzmir’de büyüdüm, yetiştim ama ailen aslen Tokat Zile’li. Köyümüzün ilk öğretmeni Köy Enstitülü. Annemin dayısı. O köyden ilk okuyan kişi. Köy Enstitüsüne gidiyor, okuyor ve öğretmen oluyor Köye dönüp okul yapıyor. Kerpiç bir okul. Kendi yaptığı okulda bir sınıfta, beş sınıf yetiştiriyor. Annem de babam da orada yetişiyor. Sadece Köy Enstitüleri değil. Halk Evleri, Teknik Ziraat Okulları. Babam da Ziraat Teknik OKulu mezunu.. Öksüz. Köye gelen ziraat okulu müdürünün peşine takılıp enstitüye gidiyor. Uygulamalı tarım öğretiyorlar. Benim Anadolu’nun yoksul köyünden çıkan ayağında kara lastikli bir köylü çocuğunu CHP Genel Başkan Yardımcısı yapan hikayedir” diye konuştu.
“Biz, enerjimizi Köy Enstitülerinden ve cumhuriyetin enerjisinden alıyoruz”
Enstitülere ilişkin bir hikaye ile günümüz arasında bağlantı kuran Bakan, şöyle konuştu:
“Hepimizin Köy Enstitüleriyle ilgili ya da cumhuriyet hikayesi var. Beni en çok etkileyen, İsmet İnönü’nün Savaştepe Köy Enstitüsü’nü ziyarete gitmesi. İnönü enstitüye gider. Orada bir kız öğrenciye ‘Beslenme çantanda ne var’ de. Kız çantasını açar. Peynir, ekmek ve bir de Sophokles’in Antigone’si var. Yanındaki paya dönüp ‘Ekmeğimizi kitaba katık ettiğimizde bu ülke gerçekten bağımsızlığa kavuşacaktır. Biz düşmanla savaşı bitirdik. Şimdi Enstitülerde cehaletle savaşıyoruz’ der. Köy Enstitülerinin ışığı sönmedi bugün kampüslerde direnen gençler, Savaştepe’deki kızın beslenme çantasından çıkan kitaptan geliyor. Biz, enerjimizi Köy Enstitülerinden ve cumhuriyetin enerjisinden alıyoruz.”
Bal: Bugün de bu insanı yaratmaya ihtiyacımız var
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Başkanı Bal, enstitülerin varlığına gelen eleştirilere yanıt vererek şunları söyledi:
“Cahit Berkay, ülkemizin onur duyduğu aydınlardan biri. Ödülümüzün gerekçesi şu: Çalışma yaptığı alanlarda ülkemizin aydınlanmasına katkı koyan aydınlarımıza veriyoruz. Bu yılki Onur Aydınlanma Ödülü’nü de ülkemizin aydınlanmasına, çağdaşlaşmasına katkıda bulunan Cahit Berkay’a vermekten onur duyuyorum.
“Köy Enstitülerinde uygulamalı üretici eğitim söz konusuydu”
Köy Enstitülerine artık gerek kalmadı. Artık köy olmadığı için ihtiyaç yok gibi eleştiriler var. Bu eleştiri doğru bri eleştiri değil. Çünkü Köy Enstitüleri 1945’te kurulduğunda nüfusumuzun yüzde 80’i köydeydi doğru. Onlara yönelik bir çalışma yapılması gerekiyordu. Ama Köy Enstitülerinde uygulanan şey, bir eğitim-bilim modeliydi bu modelin adı üretici İş Eğitim modeliydi. Bir model tartışılacaksa geçmişte kalıp kalmadığına bakmamız lazım. Köy Enstitülerinde uygulamalı üretici eğitim söz konusuydu. O yüzden geçmişte kaldığını iddia etmek, köy kalmadığı için ihtiyaç olmadığını söylemek bana çok saçma geliyor. Köy Enstitüleri, ülkemizin insanının uygulamayla ortaya çıkarmaya çalışan bir eğitim uygulamasıdır. Yeni insandan yani cumhuriyetin insanından bahsetmişlerdir. İtaat eden, sorgulamayan insanlar yerine, sorgulayan, sorunu kabul edip çözümlerini ortaya koyan, sonuçlarını da süzgeçten geçiren insandır. Bugün de bu insanı yaratmaya ihtiyacımız var. Bugün toplumsal muhalefet korkuyu yenmiştir, sokağa çıkmıştır. Bunun devam etmesi gerekiyor.”
Balbay: Dostlarına ‘Ben sizi yola baktırdım ama yere baktırmadım’ diyebilmelisin
Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmesine değinerek başlayan CHP eski Milletvekili Balbay, enstitülerin ‘aydınlık nesil’ yetiştirme misyonuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“2014’te Silivri’den yeni çıkmıştım. Hapiste şu duyguyla ayakta kaldım, dokuz kitap yazdım. Asıl olan nasıl çıkacağım, buradan. Dostlarına ‘Ben sizi yola baktırdım ama yere baktırmadım’ diyebilmelisin. Şimdi orada mücadelesi benimkinden çok daha büyük ve yüce bir aslan yatıyor. Ekrem İmamoğlu. Ben kendisiyle konuştum. Bana ‘Ben duvara bakınca duvarı değil, ufku görüyorum’ dedi.
“Köy Enstitüleri, okuma-yazma bilmeyen birini öğretmen yapıyor”
Köy Enstitüleri 1940’larda kuruldu ve devam etti. Atatürk’ü pek çok özelliğiyle anabiliriz. Bir toplumu aydınlatmak çok büyük bir sorumluluktur. Mustafa Kemal bu toplumu aydınlattı. Bugün bunu görmek istemeyenler, unutturmak isteyenler olabilir ama Endonezyalı biri gelir bunu sana hatırlatır. Mustafa Kemal ‘in aydınlatma gücü... Dünyanın 80 ülkesini dolaştım. İstisnasız hepsinde Atatürk ile karşılaştım. Atatürk’ü hangi yönüyle anlatırsak anlatalım kendi geleceğimizi ve aydınlanmamızı anlatmış oluyoruz. Atatürk’ün kayıtlı okuduğu kitap sayısı 3 bin 993. Bu sayı, Atatürk’ün yaşadığı sarayı oda sayısı değil, okuduğu kitap sayısı biz böyle bir anlayışın neferleriyiz. O yüzden Köy Enstitülerini anlatmak ve anlamak çok güzel bir olay. Köy Enstitülerini her boyutuyla anlatabiliriz ama beni etkileyen bir yönü var. Köy Enstitüleri, okuma-yazma bilmeyen birini öğretmen yapıyor. Aşık Veysel’i. Aşık Veysel’i 5 yerde öğretmen yapıyor. Aşık Veysel, o şiirlerini oradan aldığı derslerle üretiyor. Aşık Veysel, Köy Enstitülerinin getirdiği o derin kültürle beraber öteki aydınları da etkiliyor.
“Bu süreci iyi yönetirsek, bütün kadrolarımızla birlikte iyi bir gelecek göreceğiz”
İçinde bulunduğumuz coğrafya, etrafımız, dünyanın durumu elbette bizi bir dizi sorunlarla karşı karşıya bırakacak. Ama ne olursa olsun bizim bu sorunlar karşısında önerdikleriyle bize ve tüm dünyaya rehber olmuş olan bir Mustafa Kemal Atatürk’ümüz var. Bugün bütün kuşaklar, nasıl bir gelecek bizi bekliyor diye bir mücadele içindeler. Daha bilinçli bir sürecin içindeyiz. Bu süreci iyi yönetirsek, bütün kadrolarımızla birlikte iyi bir gelecek göreceğiz.”
Berkay: Her şey inadına daha güzel olacak
Programın sonunda ödülünü Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeyrek’ten alan Cahit Berkay, ödülünü öğretmenlere ve direnen öğrencilere adadı. Berkay, ödül konuşmasında şunları söyledi:
“Ödülü, liselerde okullarından sürgün edilen öğretmenler ve de onların o güzel talebeleri adına alıyorum. Köy Enstitülerinin kapatılması, cümlenin başında keşkelerin olduğu hatırlamalardır. Eğer ki enstitüler kapanmasaydı bugün bir İngiltere, Güney Kore ya da Almanya’dan hiçbir farkımız olmazdı. Bu keşke devam ediyor ama üstesinden geleceğiz. Çünkü, ‘Dünya lideriyim’ diyen kişiye nazire... Bu ülke dünya lideri ülkesi olacaktır. Eğer olamadıysa onların negatif anlamda katkıları vardır. Her şey inadına daha güzel olacak.”