Milletvekilliği düşürülen Can Atalay için cuma günü TBMM’de yapılacak olağanüstü toplantı öncesinde anne Şükran ve baba Mustafa Atalay, ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Mustafa Atalay, ''Yine allem kallem edip bir şeyler yapmaya kalkarlarsa vebali çok kötü olur. Cuma günü olumlu haber bekliyoruz ama inşallah hukukun arkasından dolanmazlar” dedi. Şükran Atalay da ''Biz hala hukukun var olduğuna, bağımsız olarak yargının karar verdiğine inanmak istiyoruz. Dayanmak kolay değil, 6 seneye yakındır hayatımıza müdahale ettiler dışarıdan'' ifadelerini kullandı.
Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan Can Atalay, geçen yıl 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerde TİP’ten Hatay Milletvekili seçildi. Tutuklu olduğu İstanbul’un Silivri ilçesindeki Marmara Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilmeyen Atalay hakkında verilen 18 yıllık hapis cezası da Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından 28 Eylül 2023’te onandı. Bunun üzerine aradan bir ay geçmeden 25 Ekim’de Anayasa Mahkemesi (AYM), ''hak ihlali'' karar verdi. Mahkeme, Atalay’ın 'seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği' haklarının ihlal edildiğine hükmetmişti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin uygulamayarak gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi de AYM kararını tanımadı. Atalay’ın Gezi davasında 18 yıl hapse mahkûm edildiğine ilişkin karar, 30 Ocak tarihindeki Genel Kurul’da, eski Adalet Bakanı da olan Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ tarafından okunarak vekilliğinin düşürüldüğü ilan edildi. Bozdağ'ın tavrı tartışmaları, itirazları artırdı.
Anayasa Mahkemesi'nin 1 Ağustos'ta Resmi Gazete'de yayımlanan, Can Atalay'ın TBMM Genel Kurulu'nda Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararı okunarak milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararının gerekçesinde, Atalay ile ilgili kesin bir mahkumiyet kararı içermediği açık olan kararlara yer verilen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yazısının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilerek fiili (de facto) bir durum oluşturulduğuna dikkati çekmişti. Kararda, ''Bu fiili durum hakkında Anayasa Mahkemesi’nce karar verilmesi mümkün değildir” ifadesi yer almıştı. Mahkeme, ''karar verilmesine yer olmadığına'' karar verdi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yeterli sayıda milletvekilinin imzasıyla yapılan çağrı üzerine cuma günü saat 14.00’te Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı. Gözler cuma gününe çevrilmişken Can Atalay’ın annesi Şükran ve babası Mustafa Atalay, İstanbul’daki evlerinde ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
Oğlunu anlatan baba Mustafa Atalay, tam isminin Şerafettin Can Atalay olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Can, bir bankacı anneden ve bir muhasebeci babadan olma bir evlattır. Şerafettin Atalay, Can’ın amcasıdır. Şerafettin Atalay, 1961 Anayasası’ndan sonra Türkiye’de kurulan partilerden Türkiye İşçi Partisi’ni 1965’te Amasya’da örgütleyen kişidir. 27 Ocak 1971 akşamı evimizin önünde katlettiler. Biz de birinci ismini Can’a, amcasının ismini verdik. Can da yaptığı toplumsal mücadelede, bağımsızlık, demokrasi, sosyal mücadelesinde amcasına layık bir yeğen olmayı başardı. Daha okuma yazmayı öğrenmeden benim, annesinin, anneannesinin yakasından düşmeyerek, kucaklarımıza oturarak önce dinleme zevkini aldı. Hikayeler okuttu bize. Aynı hikayeyi hepimize ikişer üçer defa okuttu. Okuma zevkinden sonra da artık kendisi çok geniş araştırmalar yapan kişi oldu. Önce okulundaki bütün arkadaşlarını çevreleyen, saran sarmalayan biri oldu. Siyasi mücadele içinde de bulundu.''
Anne Şükran Atalay da Can Atalay’dan şöyle söz etti: 'Can her zaman hümanist, karıncayı incitmeyen, hiçbir zaman şiddet olayına bulaşmamış; çocuklara, yaşlılara sevgi dolu bir çocuktu. Hâlâ da o devam etti. Can’a ‘terörist, vatan haini’ dediler. Hepsini iade ediyorum bunların. Vatansever bir çocuk yetiştirdik biz. Bunu Somalı ailelere, Aladağ’da yangında yanan kızların ailelerine, Hendek’teki işçi kardeşlerimizin ailelerine, Çorlu’daki tren kazasındaki ailelere sorsunlar; Can, vatan haini mi, bir vatansever mi... Kendilerine iade ediyorum. Can hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan oturdukları yerden bir şeyler söylüyorlar. Kendilerine iade ediyorum bunları. Can’ı bu biçimde kirletemezler. Her şey açık saçık ortada. Bir şeyleri çarpıtmasınlar.”
Mustafa Atalay, seçimdeki teveccühlerinden dolayı Hatay halkına teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye tarihinde yok. Yüzünü görmediği, konuşmasını sadece televizyondan gördükleri bir kişiye 76 bin oy verdiler. Bu, Can’ın yaptığı hak, hukuk mücadelesindeki bir karne notudur. Ceza alma sürecini söyleyeyim. Gezi davasında Gezi eylemleri, Türkiye halkının kendi tepkisini dile getirmektir. Herkes kendisinin tepkisiyle, sorunuyla geldi. Kiminin saçına karıştılar, dedi ki saçıma karışamazsınız. Kiminin pantolonuna karıştı, karışamazsınız. Kiminin dinlediği müziğe karıştı, karışamazsın. Kiminin konuştuğu dile karıştılar, karışamazsın. Kiminin eteğine karıştılar, karışamazsın. Kiminin eğitimine karıştılar gibi tepkilerini İstanbul’da, Taksim’de ve bir il hariç bütün Türkiye’de, meydanlarda dile getirdiler. Bu, iktidarı çok sarstı. Barışçı bir eylemdi. Üç defa Gezi eylemi yargılandı. Birincide yargılananlar beraat etti. İkinci yargılamada Can da vardı içinde. Oradan da oy birliğiyle beraat ettiler. Beğenilmedi iktidar tarafından. Üçüncüde bildiğimiz cezalar verildi. Gerekçeli kararda hiçbir somut bir eylem yok. Hani Osman Kavala’ya ‘ajan’, bilmem ne diyorlar, darbe yapmakla; bizimkileri de yardım etmekle suçluyorlar ya. Hiçbir somut bir şey yok. Kavala için ‘ajan’ diyorlar. Sonra da açıklayın dendiği zaman ‘Siz bilmezsiniz, bu devlet sırrı’. Ya devlet sırrıysa biz de bilelim. Canlara da yardım yataklıktan veriliyor. Bu karar, parmak sallama kararıdır. Üçüncü mahkemenin bir yargıcı, Samsun’un Bafra ilçesinde belediyede hukuk müşaviriymiş. Bu Fethullah döneminden sonra yargıya boca edilen kişilerden birisi. Sosyal medyasında cumhurbaşkanına güzellemeleri var. Eşinin de Fethullah cemaatiyle ilişkili olduğu ve de hemen 15 Temmuz sonrasında kendi isteğiyle itirafçı olduğu ve akrabalarının ismini verdiği söyleniyor. Bu karar, böyle bir karardır.”
''Bu dosya, Fethullahçıların hazırladığı bir dosya” diyen Şükran Atalay, ''Mahkeme de kıymetlendirdi. Yani Türkiye tarihinde Fethullahçıların hazırlayıp devam ettirilen tek dosya olduğunu biliyorum ben. O Fethullahçılar nerede? Onların şeyleri nasıl kıymetlendirildi? Bu bir soru işareti toplumda. Bunun hatırlatılması lazım. Vekilliğine gelince Can, vekil seçildiği zaman hükümlü değildi, tutukluydu. Bunu da yanlış biliyorlar veya özellikle yanlış yazıyorlar. Bunun da altını çizmek isterim” diyerek yargı sürecini anlattı.