HABER: Emine DALFİDAN

(TBMM) – HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kağıt üstündeki haliyle uygulamasının birbirine çok benzemediğini belirterek, “Daha iyi olabilir, daha iyi olmalıydı” dedi. Yapıcıoğlu, “Sistem revize de edilebilir, parlamenter sisteme dönüş de yapılabilir. Biz başından beri söyledik, hiçbirisi mükemmel sistem değil, her sistemin açığı oluyor. Her sistemin bazı kötü tarafları, eksik tarafları ya da suiistimale açık tarafları olabilir. Önemli olan onları minimuma indirmek” ifadelerini kullandı. Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu konusunda Yapıcıoğlu, “Ben hukukçuyum. Prensip olarak diyorum ki tutukluluk başvurulacak son yöntem” dedi.

Zekeriya Yapıcıoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, “Terörsüz Türkiye” hedefiyle yürütülen süreç, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, erken seçim ve gündemdeki diğer bazı konularda ANKA Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu.

“Yürütülen sürecin önceki sürece göre şansı biraz daha yüksek görünüyor”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında DEM Partililerle tokalaşması ve ardından PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a örgütü feshetmesi çağrısıyla yürütülen süreçle ilgili Yapıcıoğlu, “Ben Tülay Hanım’la da görüştüm. AK Parti grup başkanvekillerinin yeterince bilgi sahibi olmadıkları bende oluştu. Çok yüzeysel… Tülay Hanım’la uçak yolculuğunda beraber yan yana oturduk, o zaman sordum, benim izlenimim bu. Bu süreci uzunca bir süre istihbarat götürmüş, öyle görünüyor. Belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra Sayın Bahçeli…. Önceki sürece göre şansı biraz daha yüksek gibi görünüyor ama buna rağmen yüzde 100 olacak garanti diye bir şey yok. İnşallah olur. Terörle, silahla, şiddetle varılacak bir yer yok” değerlendirmesini yaptı.

Yapıcıoğlu, infaz ile ilgili yapılması öngörülen düzenlemeler konusunda şöyle konuştu:

“Suç işlemeyi önleyemiyoruz, çare olarak cezalar artıyor. Cezaları artırmak cezaevindeki doluluk oranını artırıyor. Şu anda cezaevlerinin kapasitesi 300 bin civarında, 400 bine yakın insan var. Ranzaların arasına yatak sermek suretiyle insanlar yatıyor. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bu doluluk oranıyla gitmez. Ya yeni cezaevleri yapılacak ya da arada bir infazla ilgili…  Ama bu infaz işte cezası düşük olanlar… Sonra cezasızlık algısı oluşuyor, benzer suçlar katlanıyor. Bizim ne yapıp edip suç önleyici tedbirleri artırmamız lazım. Yoksa insanları suç işledikten sonra cezaevine tıkarsanız bu çare değil. Eğer sizin memleketinizde insanların ahirete inancı varsa, yani ben adliyeye gittiğimde zaten hakkımı alacağım diyorsa, kendi hakkını kendi kendine almayı bir yol olarak önüne koymaz. Şimdi insanlar herkes kendi adaletini uyguluyor.”

Cumhur İttifakı’na desteklerinin devam edip etmediği sorusuna Yapıcıoğlu, “Şu anda seçim var mı?” sorusuyla karşılık verdi. Yapıcıoğlu, “Seçimden önce destekleyecek misiniz diye sordular. Dedim ki, durun adaylar belli olsun. Mevcut adaylar arasında hangisinin memlekete, millete daha faydalı olacağına dair kanaat bizde oluşursa biz onu destekleriz” dedi.

“Kanun önünde herkes eşittir”

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna Yapıcıoğlu, şu yanıtı verdi:

“Ben dosyayı bilmiyorum. Ben hukukçuyum. Prensip olarak diyorum ki tutukluluk başvurulacak son yöntem. Ama diyelim ki A şahsı, B şahsı, C şahsı bir suç işlediğinde tutuklanıyorsa, bir başkası sadece siyasi kimliği var diye tutuksuz yargılansın, ben buna da karşıyım. Kimseye ne ayrımcılık yapılsın, ne ekstradan bir gaddarlık yapılsın ya da olumsuz manada negatif ayrımcılık yapılsın. Kanun önünde herkes eşittir. Ben Müslümanım, ben şuna inanıyorum; eğer siz varlıklı birisi ya da sosyal statüsü yüksek birisi suç işlediğinde ona farklı bir muamele, bir gariban, sıradan vatandaş suç işlediğinde ona farklı bir muamele uyguluyorsanız, bitti. Başka bir şey söylemeye gerek yok, orada adalet yoktur. Adalet şudur, bir memlekette en zayıf bir insan kendi hakkını en güçlüden korkmadan talep edip hakkına kavuşabiliyorsa adalettir.”

"CHP sadece Ekrem Bey üzerinden siyaset güderek doğru bir şey yapmıyor"

Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi konusunda da Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

“Çok detaylı incelemedim ama eğer dedikleri gibi asla geçiş yapamayacağı bir şeyse ve bir de başvururken Girne Üniversitesi yerine, falanca üniversiteye yani yanlış beyanda bulunmak suretiyle elde etmişse o zaman iptalin doğru olduğunu düşünüyorum. 30 yıl, 130 yıl sonra fark etmez.

Hukukta şu var, bazı şeyler iptaldir, siz iptal ettiğinizde bir şey iptal anından itibaren sonuç doğurur, bazı şeyler mutlak butlan ya da yok hükmündeyse asla olamayacak bir şeyse o hiçbir zaman sonuç doğurmamıştır. Zaten işlem kurulduğunda da aslında hukuk yapma sonucunu doğurmamıştır. Ama doğurduğu varsayılan bazı işlemler onların tamamı geriye alınabilecek olanlar geri alınır.

Hukukta 'keemlemyekün' vardır, yani yokmuş gibi hiç olmamış gibi. Şimdi siz okula hiç gitmemişsiniz ama birisi size diploma vermiş. Bu keemlemyekün’dür. Ya da siz lise diplomanız olmadan üniversiteye kayıt yaptırmışsınız. Üniversite okumak için lise diplomanız şarttır, değil mi? Lise diplomanız olmadan birisi sizi üniversiteye kaydetmiş olsa, mezun olmuş olsanız profesör de olsanız bir basamağı atlamışsınız. Olmaz. Yani ya kural değişecek ya da olmaz.

O yüzden bence şu anda CHP sadece Ekrem Bey üzerinden siyaset güderek doğru bir şey yapmıyor. Eğer hukuken olumsuz bir şey çıkarsa ne olacak yani, kaos mu? Ötesi yok mu? Bundan sonrası kıyamet mi? Bir B Planı, bir C planı olması gerekmez mi? Mesela 2002’de AK Parti seçime girdi, Tayyip Bey’e 'Siz seçime giremezsiniz, aday olamazsınız' dendi, B planı devreye girdi, Abdullah Gül Başbakan oldu, ondan sonra Siirt seçimlerini yenilenmesi, Deniz Baykal’ın da desteğiyle bir yol açıldı.”

“Erken seçim bugünkü şartlarda zor”

Erken seçim ihtimali konusunda Yapıcıoğlu, “Bugünkü şartlarda zor. Erken seçim kararını aldıracak Meclis çoğunluğu var mı muhalefette? Yok. İktidar bloğunda bir çatlak olmadan Meclisten böyle bir karar çıkarmak mümkün değil” diye konuştu.

“Bakarsınız AK Parti cenahından bir teklif gelir, ‘Haydi buyrun parlamenter sisteme geri dönelim’ ”

“Çatlak var mı peki?” sorusu üzerine Yapıcıoğlu, “Bilmiyorum. Varsa bizim bilgimiz yok. Var mı yok mu, dışarıya öyle bir görüntü vermiyorlar” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mümtazer Türköne’nin söylediği şeyler doğru mu, bir pay bırakmak lazım. Her şey mümkün. Siyasette 2002’deki erken seçimde, seçimlerden önce Sayın Bahçeli’nin böyle bir çıkış yapacağını kim beklerdi? Siyasi tarihimizde böyle şeyler var, olabilir, mümkündür. Hatta şu bile olabilir, hani derler ya, Demirel’e atfedilen bir söz vardır, ’Siyasette 24 saat çok uzundur.’ Şimdi daha önümüzde aylar var, yıllar var. Bu çok uzun bir süre. Bakarsınız AK Parti cenahından bir teklif gelir, ‘Siz parlamenter sistem istiyordunuz, haydi buyurun parlamenter sisteme geri dönelim.’ Bu bile bence ihtimal dahilinde. Hatta ben olsam, parlamenter sisteme dönüş için, ‘Buyrun, hadi dönelim’ bir teklif de sunabilirim yani.”

“Bu, mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden memnun olmadığınızı mı gösteriyor” sorusuna Yapıcıoğlu, şu karşılığı verdi:

“Mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, kağıt üstündeki haliyle uygulama birbirine çok benzemiyor. Olumsuz anlamda söylüyorum. Daha iyi olabilir, daha iyi olmalıydı. O dönem çokça söyledim, muhalefetin dile getirdiği hususlardan bir tanesi şuydu, ‘kuvvetler ayrılığı sistemi ortadan kaldırılıyor.’ Ama aslında başkanlık sistemi güçlü bir kuvvetler ayrılığı, sert kuvvetler ayrılığı. Parlamento sadece yasamayla ilgili. Kağıt üstünde böyle. Yürütme parlamentodan bağımsızdır çünkü yürütmeyi parlamento seçmiyor, doğrudan doğruya halk tarafından seçiliyor cumhurbaşkanı. Bakanlar Kurulunu da kendi seçiyor. Dolayısıyla o kuvvetlerin hepsini birbirinden daha net bir şekilde keskin çizgilerle birbirinden ayırmış oluyorsunuz. Teoride böyle.”

“Mevcut sistem revize edilmeli mi” sorusu üzerine Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

“Yani sistem revize de edilebilir, parlamenter sisteme dönüş de yapılabilir. Biz başından beri söyledik. Hiçbirisi mükemmel sistem değil, her sistemin açığı oluyor. Her sistemin bazı kötü tarafları, eksik tarafları ya da suiistimale açık tarafları olabilir. Önemli olan onları minimuma indirmek. Parlamenter sistemde de bu böyle.

Mesela muhalefet şunu söylüyor, ‘Hangi kanunların çıkacağına Cumhurbaşkanı karar veriyor.’ Daha önceki sistemde kim karar veriyordu, pardon? Bana bir tane örnek çıkarabilir misiniz falanca muhalefet partisi bir kanun teklifi verdi de, hatta onlarınki tasarıydı, hükümetin verdiğiyle muhalefetin verdiğinin bile isimleri farklıydı, peki muhalefetin vermiş olduğu bir teklifin kanunlaştığı görülmüş bir şey mi? Yok. Kim karar veriyor? Zaten çoğunluk hükümeti seçiyor ama aynı hükümet yasamaya karşı tam olarak sorumlu değil, halka karşı direkt sorumlu ama yasama sadece denetim görevini yapıyor. Ne kadar yapıyor, yani aynı taraftaysa çoğunluk ya da cumhurbaşkanı ile Meclis çoğunluğu aynı taraftaysa.

Bu iş biraz zor ama bu sistemde. Cumhurbaşkanı sisteminde millet şunu yapabilir; cumhurbaşkanı seçiminde A partisinin adayına oy verir parlamentoda, B partisini çoğunluk yapar. O zaman daha güzel denge denetleme olur. Bu mümkün mü, evet mümkündür. Ama olur mu? Türkiye’de zor.

"CHP bizimle ilgili algı oluşturmaya çalışıyor"

Ben şuna inanmıyorum, Türkiye’de sandığa gidip oy kullanan seçmenlerin diyelim ki yüzde 85, bunun 5’i belki oy verdiği partinin parti programını okumuştur. 80’i okumamıştır. ‘Bu parti iyidir.’ Niye? Atadan dededen öyle görmüştür. Takılır gider. Şimdiki gençler de biraz algıyla yön değiştiriyor. Mesela CHP bizimle ilgili yoğun bir algı oluşturmaya çalışıyor. Diyor ki, ‘bunlar bekar kadınları sahiplendirecekler.’ Bu o kadar kocaman bir yalan ki bunu söyleyenler de bir süre sonra kendileri inanmaya başladı. İnandırıcı olmasını istiyorsanız çok büyük yalanlar söyleyeceksiniz. Goebbels’in teorisidir bu. İnanıyorlar, ne yapalım.”

Bu konuda yanlış anlaşıldıklarını savunan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

“Bizim parti programımızda var, diyoruz ki mirasçı bırakmadan ölenlerin mirası şu andaki kanuna göre devlete kalıyor. Bu, devlete kalmasın, bir fon oluştursun devlet, bu miras o fonda biriktirilsin, evlenemeyen gençlerin evlendirilmesinde ve bakacak kimsesi olmadığı için muhtaç duruma düşen kadınların sahiplendirilmesinde kullanılsın. Bunu söylüyoruz. Bu kadar yalanı emin olun Özgür Bey’e bile yakıştıramadım.”

Yapıcıoğlu, “Mesela CHP’nin belgelerinde şu var, engellileri sahiplenmek lazım. ‘Engellileri sokak hayvanları gibi sahiplenin’ demiyor herhalde. Niye bizimki öyle oluyor? Ben Mecliste Genel Kurulda da söyledim, ‘Eğer siz okuduğunuzu anlayamıyorsanız gelin Türkçe kursu verelim size. Eğer okuduğunuzu anlıyorsanız ve buna rağmen çarpıtıyorsanız gelin size ahlak dersi verelim.’ Bu kadar olmaz ki.”

Kaynak: ANKA