Gezi Parkı olaylarına ilişkin yargılanan Beşiktaş taraftar grubu Çarşı üyesi 35 kişi hakkında dokuz yıl sonra verilen ikinci beraat kararının gerekçeli kararı açıklandı.

Mahkeme, sanıkların anayasal haklarını kullanarak eylemlere katıldıklarını ve bu süreçte yasadışı bir faaliyet gerçekleştirdiklerine dair somut bir delilin bulunmadığını değerlendirdi.

BERAAT KARARI VE SUÇLAMALAR

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden ele aldığı davada, 23 Aralık 2024’te tüm sanıkların beraatine karar verdi.

Sanıklar, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “terör örgütü kurma veya yönetme” ve “örgüte üye olma” suçlamalarından aklandı.

"DOSTLUK İLİŞKİSİ DIŞINDA BAĞLARI YOK"

Mahkeme, Çarşı grubu üyelerinin Beşiktaş Spor Kulübü taraftarı olduklarını ve aralarındaki ilişkinin yalnızca takım taraftarlığından ve sosyal paylaşımlardan kaynaklanan dostluk seviyesinde olduğunu belirtti.

Gerekçeli kararda, grubun herhangi bir hiyerarşik yapısı, organizasyon şeması, maddi kaynak, silah mühimmatı veya gizlilik esaslarının bulunmadığı vurgulandı.

PROTESTOLAR ANAYASAL HAK ÇERÇEVESİNDE

Kararda, Çarşı grubunun Gezi Parkı protestolarını düzenleyen bir yapı içinde olmadığı ve sanıkların anayasal bir hak olan demokratik ifade özgürlüğü çerçevesinde protestolara katıldıkları belirtildi.

Farklı kişi veya grupların provokasyonu ya da kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı sonucu oluşan suç teşkil eden eylemlere sanıkların katıldığını somutlaştıran bir delil bulunmadığı kaydedildi.

TELEFON GÖRÜŞMELERİ VE TAPELER YASAK DELİL SAYILDI

İddianamede yer alan baz istasyonu tespitleri ve usulüne uygun alınmayan telefon görüşme tapeleri, mahkeme tarafından “yasak delil” olarak değerlendirildi. İletişim tespit tutanaklarının da hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle geçersiz kabul edildiği belirtildi.

"ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR" İLKESİ UYGULANDI

Mahkeme, sanıkların suçlamalara konu eylemleri gerçekleştirdiklerine dair kesin ve somut delillerin bulunmadığını vurgulayarak “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini göz önünde bulundurdu. Bu nedenle tüm sanıkların beraatine karar verildiği ifade edildi.