Ürdün'deki Haşimiye Üniversitesi'nden moleküler biyolog Rana Dajani öncülüğünde yürütülen araştırmada, Suriye'deki şiddet olaylarından etkilenmiş üç kuşaktan kadınların genetik örnekleri incelendi. Çalışmaya Yale Üniversitesi’nden antropolog Catherine Panter-Brick ve Florida Üniversitesi’nden epigenetik uzmanı Connie Mulligan da katıldı.

Araştırmada, Hama katliamı sırasında hamile olan büyükanneler, 2011 ayaklanması döneminde hamile olan anneler ve bu olaylardan etkilenen torunlardan alınan doku örnekleri karşılaştırıldı. Savaş yaşamamış Suriyeli aileler kontrol grubu olarak kullanıldı.

Analizler sonucunda, travmaya doğrudan maruz kalan bireylerde 21 benzersiz epigenetik değişim tespit edildi. Ayrıca, travma geçiren büyükannelerin torunlarında da 14 farklı epigenetik değişim görüldü. Bu değişimlerin, DNA’ya metil grubu eklenmesi veya çıkarılması yoluyla gerçekleştiği kaydedildi.

En dikkat çekici bulgu ise, anneleri hamileyken savaşa maruz kalan çocukların hücresel düzeyde yaşlarından daha “yaşlı” göründüğünün ortaya çıkması oldu. Bu durum, epigenetik yaşlanma olarak tanımlanıyor ve ileride bazı sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilebileceği düşünülüyor.

Araştırmacılar, bu bulguların savaşın etkilerinin sadece bireylerde değil, kuşaklar boyunca sürebileceğini ortaya koyduğunu vurguluyor. Ancak, epigenetik değişimlerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerini daha iyi anlayabilmek için ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu da belirtiliyor.

Araştırmanın başındaki isim Rana Dajani, "Bu çalışma yalnızca bilimsel bir buluş değil, aynı zamanda travma yaşayan topluluklara umut ışığı sunuyor," dedi. Catherine Panter-Brick ise, "Bu araştırma, bilimin ve toplumların insanlık adına birlikte çalışmasının örneklerinden biri," ifadelerini kullandı.