Derimiz, vücudumuzun en büyük organıdır. Kişinin boyu ve kilosuna bağlı olarak, derinin yüzeyi 1,4 ila 1,9 metrekare arasında değişiklik gösterir.
Ayrıca saç folikülleri ve ter kanalları gibi yapılar göz önüne alındığında, bu alanın en az 10 katına kadar çıkabildiği ileri sürülen araştırmalar da bulunmaktadır.
Derimiz, vücudumuzun içindekileri dışarıya, dışarıdakileri ise vücudumuza tutarak, ilk savunma kalkanımızı oluşturur.
Bu nedenle derinin temizliği büyük bir önem taşıyor.
Deri, saç, ağız bakımı, duş ve banyo ürünleri ile kozmetik ve parfüm sektörünü kapsayan kişisel bakım pazarının tüm dünyada hızla büyüdüğü gözlemleniyor.
2024 yılı itibarıyla, sadece ABD'deki pazarın 100 milyar doları aşması ve daha da genişlemesi bekleniyor.
Dr. Sanjay Gupta'nın Chasing Life isimli podcast'ine konuk olan Dr. James Hamblin, şunları söyledi:
"Bir eczaneye gittiğinizde soğuk algınlığı ilaçlarının yanında raflar dolusu şampuanlar ve sabunlar görüyorsunuz. Bu durum beni 'Ne işe yarıyor bütün bunlar' diye düşünmeye sevk etti. 'Bunların ne kadarı sağlıklı olmak için gerekli? Ne kadarı kişisel tercihlerden kaynaklanıyor? Zamanımı ve paramı boşa mı harcıyorum? Daha azını yapsam daha mı iyi olur' dedim kendi kendime."
Uzmanlık alanı önleyici tıp ve kamu sağlığı olan Hamblin, kafasındaki bu sorulara yanıt bulmak adına bir deney yaptı.
Hamblin, 5 yıl boyunca duş almadığı deneyiminin sonuçlarını ve temizlik ile hijyenin tarihçesini, 2020 yılında yayımlanan "Clean, The New Science of Skin" (Temiz, Derinin Yeni Bilimi) adlı kitabında detaylı bir şekilde ele aldı.
Hamblin, "O dönemde çeşit çeşit ürünler denedim. Farklı temizlik rutinleriyle deneyler yaptım. Yani beş yılın tamamını duş almadan geçirmedim, hayır. Ama insanlar bunu duymak istiyordu. Yine de çok uzun bir süre boyunca çok minimalist davrandığımı söyleyebilirim" dedi.
Hamblin, kişisel bakım ürünlerinin etrafında "büyük bir sağlık halesi" olduğunu dile getirerek şunları aktardı:
"Bu ürünlerin birçoğunun hastalıkların yayılmasını önlemek için yaptıkları tek şey üzerinizde hastalığı yayabilecek vücut sıvıları olmamasını sağlamaları. Onun dışındaki etkileri sizin iyi görünmenizi, iyi hissetmenizi ve iyi kokmanızı sağlamak."
Hamblin, sabunun yapışkan ve yağlı maddeleri çözmek adına faydalı bir araç olduğunu belirterek "Ancak çoğu zaman yıkama işini yapan şey kullandığımız mekanik güç oluyor. Ellerinizi suyun altında birbirine sürttüğünüz takdirde kirleticilerin önemli bir kısmını zaten temizlemiş oluyorsunuz" diye kaydetti.
Hamblin, kitabına ilham kaynağı olan dönemde nispeten yeni sayılabilecek bir sağlık trendinin öne çıktığını belirterek, "İnsanlar birden probiyotik almaya ve bağırsak floralarını optimize etmeye çalışmaya başlamıştı. Ben aynı şeyin cilt sağlığı söz konusu olduğunda da yaşanabileceğini düşündüm çünkü derinizin her yerinde trilyonlarca mikrop var. Deri mikrobiyomu bağırsak mikrobiyomundan daha küçüktür ama aynı prensip geçerli," dedi.
Hamblin'in belirttiği gibi, tıpkı bağırsaklarımızda olduğu gibi derimizde de çok sayıda mikrop bulunuyor. Deri mikrobiyomu, vücudumuzun iç ve dış dünyası arasında bir köprü işlevi görerek etkileşimde bulunuyor. Bu etkileşimlerin sağlık üzerindeki etkilerini ise henüz tam olarak anlamaya başlıyoruz. Sürekli olarak derimizi ve mikrobiyomumuzu yıkamanın bazı sorunlara yol açabileceği düşünülüyor.
Hamblin, değerlendirmelerinde, "Derinizin doğal olarak salgıladığı yağlar ve kimyasallarla derinizin üzerinde yaşayan deri mikrobiyomu arasında bir uyum var. Sıcak suyla duş aldığınızda ve sabun kullandığınızda mikrobiyomu geçici olarak bozuyorsunuz. Ama cildinizi kurutup tüm yağlarından arındırarak aynı zamanda bu mikropların yaşadığı toprağı da bozuyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Hamblin, bunun her zaman kötü bir şey olmadığını söyleyerek ""Eğer egzama ya da akne durumlarında gördüğümüz gibi bir inflamatuar soruna eğiliminiz varsa, durumu daha da kötüleştiriyor olabilirsiniz" açıklamasında bulundu.
Hamblin, ayrıca "Bağırsak mikrobiyomuna dair bildiklerimizden daha fazlasını bilmiyoruz. Basit bir biçimde, 'Bu mikrobu aldınız. Şimdi biz bunu geri koyacağız ya da yerine başka bir mikrop koyacağız ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz' diyemiyoruz. Anlaması oldukça zor olan çok daha bütüncül bir ekosistemden bahsediyoruz" diye kaydetti.
Hamblin, insanlara belirli bir kişisel rutin önerisinde bulunmaktan kaçınsa da, daha doğal ve muhtemelen daha sağlıklı bir deri mikrobiyomuna sahip olmak isteyenlerin aklında tutması gereken beş önemli noktayı sıraladı.
1) Yıkanmakla hijyen aynı şey değildir: Hamblin, hijyenin temel amacının bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek olduğunu, vücut temizliğinin ise daha çok kişisel ve törensel bir anlam taşıdığını belirtti.
2) Duşun tanımına dair bir uzlaşı yoktur: Bazı insanlar duş almakla sadece suyun altında olmak anlamını taşırken bazıları ise saç uçlarından ayak tırnaklarına kadar her bölgeyi ayrı ürünlerle uzun süre yıkamayı tercih ediyor. Bu iki uç arasında ise pek çok farklı yaklaşım bulunuyor.
3) Pazarlama taktikleri algımızı değiştirir: Hamblin, "Sürekli pazarlama hamlelerine maruz kalıyorsunuz. Bunların bazılarını içselleştiriyor bazılarını içselleştirmiyor, yaptığınız ya da yapmadığınız şeylerin gerekli, iyi ya da iğrenç olduğunu buna göre belirlemeye başlıyorsunuz" diye kaydetti.
4) Ürünler arasında çok da fark yoktur: Hamblin, şunları söyledi: "Size uygun olanı, tercih ettiğiniz hissi ve kokuyu bulun. Ben olsam ambalajların üzerindeki tıbbi iddialara bakarak hareket etmezdim."
5) Pandemi, mikrobiyoma olan ilgiyi tersine çevirdi: Hamblin, Covid-19'un 2020 yılında pandemi ilan edilmesinin ardından tüm mikropları öldürmek amacıyla gerekli önlemlerin alınmaya başladığını hatırlattı. Hamblin, açıklamalarına "Onun öncesinde sektörde ve bilimde insanların deri mikrobiyomuyla gerçekten ilgilendikleri bir duraklama yaşanıyordu. Ama pandemiyle yeniden 'Derimdeki her şeyi ortadan kaldır. Hiçbir şeye maruz kalmak istemiyorum' evresine döndük" diye ekledi.