Konuya ilişkin olarak çocuk yaşta cinsel istismara maruz kalan çocuklar için doğru yaklaşım ve davranışlar hakkında TV Nota İstihbarat Şefi Gizem Çoban, Psikolog İlayda Üzüm’e sordu.

Çocukluk veya ergenlikte cinsel istismara maruz kalan çocuklarda ciddi ölçüde psikolojiyi olumsuz etkileyen travmatik durumların ortaya çıktığını belirten Psikolog İlayda Üzüm, bu tür travmatik olaylara maruz kalan kişilerin ilk başa çıkma yolunun bu duyguları bastırma güdüsü olduğunu ifade etti. Bu travmaların, her ne kadar bilinçdışına atılmış olsa bile hayatı doğrudan etkilemeye devam ettiğini belirten Üzüm, konuyla başa çıkmanın ilk yolunun etkileri analiz etmek olduğunun altını çizdi.

“SUÇLULUK DUYGUSU EN ÖNEMLİ DUYGULARDAN BİRİ”

Üzüm, bu travmalarla başa çıkmanın ikinci yolunu ise, “Özellikle olayla ilgili aklına gelen düşünceleri değerlendirmek ve anlamlandırmaktır. Burada belli duygular üzerinden gidebiliriz. Örneğin suçluluk duygusu. Cinsel istismarı gerçekleştiren kişide seni manipüle edebilmek için seni suçlu hissettirecek belli sözler söylemiş olabilir. Sen de kendi içinde kendini suçlu hissediyor olabilirsin. Bu suçlama eğilimi kendi içinde bir savunma mekanizmasıdır aslında ama burada tabi ki sorumluluğu yanlış bir şekilde alıyorsun çünkü cinsel istismar uygulayan kişi sonuç olarak yetişkin birisi ya da ergenlik döneminde biri olabilir ama sonuç olarak senden büyük birisi ve bu bir suç ve ortada bir suç varsa suçun sorumlusu suçu uygulayan kişidir.” sözleriyle anlattı.

“UTANÇ DUYGUSUNU YENMEK, ANLATABİLMEKLE BAŞLAR”

Cinsel istismar olaylarına maruz kalan çocukların travmasının yanında hissettiği en önemli duygu, utanç duygusu olduğunu anlatan Üzüm, “Fiziksel olarak belli organlarına dokunulduysa çocuk olsa bile bir uyarılma verir ve bu tür deneyimler kafa karıştırabilir bu düşünceler de utanç duygusu verebilir. Bir sonraki adımda ise duygusal temas konusunda kendini güçlendirme ve duyguları serbest bırakmaya yönelik belli fırsatlar yaratmaktır. Duyguları serbest bırakabilmenin en etkili yolu seni anlayabilecek seni iyi bir şekilde dinleyecek sana ayna tutabilecek güvendiğin birisine bu olayı anlatmaktır.” diye konuştu.

“TRAVMALARI GERİDE BIRAKABİLMEK SINIRLARLA İLGİLİ”

Cinsel istismar travmalarını geride bırakabilme konusunda önemli başka bir husus olarak sınır koyma becerisinin çocuklara aşılanmış olması gerektiğini vurgulayan Üzüm, “Cinsel istismar travmaları özellikle hayır diyememe sınır koyamama eksikliğinden olduğu için dolayısıyla bunu şu anda yetişkinlikte geliştiriyor olman çok önemli. Ve bu gelişmeyi öğrendiğinde özgüveninde yükselecektir. Sınır koyma becerisi özellikle güvenilir olmayan kişileri anlamak ve sınır koymakla da ilgili bir durumdur. Cinsel istismarı yaşayan kişiler sınır koyma becerisi konusunda belli eksikliklere sahip oldukları zaman güncel hayatlarında da sınır koymakta zorlanabiliyor ve bazı kişiler onları belli noktada kullanabiliyorlar.” ifadelerini kullandı.

“FARKINDALIK KRİTİK BİR KONU”

Üzüm, travma sürecinde tetiklenmelerin de sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesinin oldukça önem taşıdığını tetiklenmenin farkında olmanın kritik olduğunu belirtti. Tetiklenme varsa sindirilmemiş bitmemiş bir durum olduğu anlamına geldiğini böyle zamanlarda da bu olayı çözümlemek gerektiğini ekledi.

“KİME NE KADAR GÜVENEBİLİRİM?”

Süreç içerisinde insanlarla kurulan bağlarda cinsel istismar travmalarını geride bırakabilme konusunun önem arz ettiğini bu anlamda, “Her ne kadar kendi kendine yetebilen bir tarafı olsa bile yine de öyle bir durumda insanlarla ilişki kurmaya ihtiyaç vardır. Bu gibi travmalarda güven duygusu sarsıldığı için genelde başa çıkma yolu olarak diğer insanlara güvensiz davranmak daha izole yaşamak bir başa çıkma yolu olabiliyor bu bir savunma mekanizmasıdır. Bu durumlarda kimseye ben güvenemem düşüncesi yerine kime ne kadar güvenebilirim düşüncesini eklemek gerekir. Tüm bu ayrımları iyi bir şekilde öğrenmek de gerekecektir.” diye konuştu.

“AFFETME ZORLAYARAK OLMAMALI”

Son adımda ise, “Bu travmayı yakını olarak gördüğü birisi ile paylaştıysa ve o kişi mantıklı şekilde daha büyük resmi görmeye bakalım diye yaklaştıysa sana düşündürtüp belki bu olayı geride bırakması için bu olayı affetmeyi telkin ediyorsa eğer kendi üzerinde belki bir affetme baskısı hissedebilir. Fakat açıkçası bu tarz duruma girmek kişiyi zorlayabilir çünkü ortada bir suç var ve bu duygularına iyi gelmeyecektir. Öncelikle sahip olduğu tüm duyguları bütünsel olarak hissetmek ve bu konulara odaklanmak gerekir. Affetme baskısını kendine yükledikçe aslında olayla alakalı belli duyguları bastırmak durumunda kalır böylelikle olayı analiz de edemez duygusal olarak da sindiremez. Affetme konusu zorlayarak olmaz sürecin içinde kendiliğinden gelir ve bu gibi durumlarda kişi affetmek zorunda değildir. O kızgınlığı tabi ki içinde hissetmeye devam edebilir. Sonuç olarak, hiçbir zaman affetme konusunu başa alıp mantıklı bir şekilde bakıp benim affetmem en iyi yol şeklinde bir baskıyı asla kendi üzerinde kurmamalı böyle bir baskıyla yaklaşılmasına da izin vermemelidir. Affetme dediğimiz şey de olayı kabullendiğimiz anlamına gelmez. Eğer birisini affediyorsa affettiği şey o seni inciten davranışları haklı kılmak değildir affetme deneyimini yaşadığında bu olayın hayatına artık negatif bir etki de bulunmamasını kabul etmiş olmasıdır. Ama bu hiçbir zaman zorlayarak olmamalıdır.” bilgilerini paylaştı.

Muhabir: Gizem Çoban