CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Havada tüzük taslakları uçuşuyor. Yalan, yanlış bilgilerle birileri partiyi sosyal medyadan karıştıramayan ya da çıktıkları televizyon programları ile karıştıramayan, iktidara müzahir gazetecilere sözde sızdırdıkları bilgilerle karıştıramayanlar şimdi sahte tüzük taslakları ile çıkıyorlar. Tüzük taslağının Ankara İl Danışma Kurulu’nun görüşü alınmadan şekli verilmiş olabilir mi? Yarın 16.00’da Türkiye'nin dört bir yanından 128 milletvekili gelip tüzüğü konuşmadan tüzüğün bir taslağı oluşmuş olabilir mi? Bazısı ham taslak, bazısı tamamen uydurma" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen Ankara İl Danışma Kurulu toplantısına katıldı. Özel, toplantıda yaptığı konuşmada, tüzük ile ilgili çalışmalarına değinerek, şöyle konuştu:
"Ömrü savaş meydanlarında geçen kurucumuz, kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm bu süreçlerin sonunda 20 Nisan 1931’de ülkemize ve partimize, hatta dünya siyasetinde kendisini takip eden ve edecek herkese çizdiği istikamet şudur; Cumhuriyet Halk Fırkası’nın umumi siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kafidir zannederim, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi için çalışıyoruz. Parti olarak aynı istikamette yolumuza devam ediyoruz. CHP’nin Genel Başkanı seçildiğim günden sonra ilk iş Sosyalist Enternasyonal’in yapılacak seçimlerinde başkan yardımcılığına aday olmak oldu. Dünyadaki sol ve sosyal demokrat, sosyalist partilerin tümünün üye olduğu Sosyalist Enternasyonalde, Avrupa’daki sol ve sosyal demokrat partilerin çatı örgütü Avrupa Sosyalist Partisi’nin toplantılarında, Alman Sosyal Demokratlar'ın kongresinde, nasip olursa eylül ayının sonunda BM marjında, New York’ta yapılacak olan Sosyalist Enternasyonal toplantısında da tekrar edeceğim üzere, dünyadaki 24’ü ülkelerinde iktidarda olan 130 siyasi akrabamıza yazdığım mektupta olduğu üzere, başta Filistin’deki İsrail zulmünün sona erdirilmesi, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi, dünyanın neresinde kan akıyorsa, gözyaşı varsa buna en kuvvetli yerden itiraz edilmesiyle ilgili en güçlü inisiyatifi aldık, almaya da devam edeceğiz.
Bugün İl Danışma Kurulumuz, tabii partinin tüzüğü gündemiyle toplanıyor, çok kıymetli. Bunu Sayın İl Başkanımızla değerlendirdiğimizde belki bir hafta önce olabilirdi ama özellikle bugüne denk getirmek istedik. Sayın Mansur Başkanımızın daha önceden söz verdiği ama Belediye Meclis çoğunluğumuz olmadığı için ve Valiliğin buna da dayanarak çıkardığı birtakım zorlamalarla, engellemelerle bir türlü bir sözü yerine getiremiyorduk. 31 Mart akşamı hep birlikte Belediye Meclis çoğunluğunu büyük bir farkla kazandıktan sonra 10 Ekim’de, Gar katliamında hayatını kaybedenlerin hayatlarını kaybettiği noktaya bir barış anıtı dikmeye karar verilmişti. O kanlı terör saldırısında hayatını kaybeden 103 vatandaşımızın anısına Sayın Mansur Başkan muhteşem bir anıt hazırlattı. Bu anıtın Dünya Barış Günü’nde açılışını yapalım ve sonra hep birlikte il danışma toplantımıza geçelim diye düşünmüştük. Ancak sadece operasyonel sebeplerle, anıt hazır, kaide hazır ama 'Üzerine bugün oturtulursa sorun olabilir, birkaç haftaya daha ihtiyaç var' dedi heykeltıraş. Biz bunu 10 Ekim’den bir gün önce 9 Ekim günü tüm aileler de Ankara’ya gelmişken, onlarla birlikte yapmaya karar verdik. Ancak Dünya Barış Günü’nde bunun müjdesini verebiliyor olmaktan, Sayın Mansur Başkan'ın, bütün belediye başkanlarımızın, belediye meclis üyelerimizin hem Türkiye’deki teröre karşı ortaya koydukları bu güçlü irade hem de barışa duydukları özlem ve çağrı için kendilerine ve bütün örgütümüze yürekten teşekkür ediyorum.
''TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ VAAT EDİYORSANIZ, PARTİ İÇİ DEMOKRASİYİ ÖNE ALACAKSINIZ''
Geçen sene bugünlerde durumumuz pek iyi değildi. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde çok istediğimiz, gayret sarf ettiğimiz, çok hak ettiğimiz her iki seçimi de kaybetmiş, parlamento çoğunluğunu kazanamamış, ikinci tura kalan seçimlerde de Cumhurbaşkanı adayımızı seçtirememiştik. Gençlerin yüzündeki gülücük ortadan kalkmış, adeta gözlerindeki fer sönmüştü. İleri yaştakilerimizin omuzları düşmüştü. Öğretmenevine çıkan emekli öğretmen sayıları beşte birine düşmüştü. Babama sordum, 'baba ne var ne yok' dedim. 'Tatsız bir hal oğlum, kimse gelmiyor öğretmenevine. Herkes hayata küstü' demişti. Kızımın arkadaşlarının sorduğu sorulara cevap veremez haldeydim. 'Hep mi bunlar yönetecek? Bu yasaklar hep mi sürecek? Hani bu sefer oluyordu, biz de mi yurtdışına gidelim?' Bu duygular içinde biz bir yola çıktık. Değişim dedik ama bu değişimi ilk günden itibaren ısrarla vurguladık ki kişi ve kişilere indirgemek büyük bir vefasızlık, haksızlık, büyük bir hakkaniyetsizlik olurdu. Bu durumdan bir kişiyi ya da o kişi ile birlikte bazılarını, o kişinin bazılarını tek başına sorumlu tutması hakkaniyetli değildi. O yüzden biz dedik ki değişim olacak ama mutlaka bunun altı dolacak, doldurulacak. 5 Kasım’da kurultay iradesi tecelli etti ve bize vefalı bir vedanın, kararlı bir başlangıcın görevini verdiler. O konuda her iki noktada da üzerimize düşeni elimizden geldiği kadar yapıyoruz. Partimizin tüm organlarında ve tüm kademelerinde de bu özen ve kararlılığın gösterildiğini memnuniyetle takip ediyorum.
O gün 'CHP değişirse, Türkiye değişir' demiştik. CHP’de Genel Başkan'ın, MYK üyelerinin değişmiş olması değişimin tamamlandığını değil sadece başladığını gösteriyordu. Bu önemli sorumluluk artık bize partinin Türkiye’yi değiştirecek şekilde kendini değiştirmesini öğütlüyordu. Bunun yazılı belge açısından iki tane somutlaşmış hali var. Bir tanesi parti tüzüğü. Siz Türkiye’ye demokrasiyi vadediyorsanız kendi içinizde demokratik olacaksınız. Türkiye’ye demokrasi vadediyorsanız parti içi demokrasiyi öne alacaksınız. Bunun için de olmazsa olmaz örgütün sesini her aşama, kademe ve her kararda dinleyip, örgütün iradesine saygılı olacaksınız.
''BU DEĞİŞİM KURULTAYI ÖNCE TARİHE GÜÇLÜ BİR ATIFLA GEÇECEK''
Bir diğeri ise partinin hiç şüphesiz nasıl yönetileceğini tarif eden tüzük kadar önemlisi partinin programı. Bir parti programımız var. Kötü bir program değil. Okuyanı utandırmaz, uygulansa bugünden iyi olur ama yazıldığı günden bugüne zamanın getirdiklerini kapsamayan, geleceğe dönük söyleyeceğimiz sözlerde eksik kalan noktası var. Biraz kısalması gerekiyor. Netleşmesi gerekiyor. Türkiye’ye CHP iktidar olduğunda nasıl yönetir sorusuna cevap vermesi gerekiyor. Bu yüzden hep özlenir, söylenir. 4-9 Eylül arası, öyle tüzük kurultayını iki günlük, tüzük kurultayını bir günlük yapmayalım, bu partinin tarihinde uzun kurultaylar, 10-12 günlük kurultaylar var, bolca tartışalım, bolca çalışalım ve sonunda bu salondan güçlenerek çıkalım denen ve benim de çok katıldığım bu söyleme uygun olarak 4-9 Eylül arası altı günlük bir değişim kurultayını öngördük. Bu değişim kurultayı önce tarihe güçlü bir atıfla geçecek. 4-9 Eylül arasındaki kurultay, ilk gününde 4 Eylül günü tarihe kuvvetli bir atıf yapacak. Parlamento grubumuz, il başkanlarımız, Parti Meclisi üyelerimizin temsiliyetiyle, güçlü bir katılımla birlikte Sivas’a gideceğiz. Değişim kurultayını Sivas’ta başlatacağız. Niye Sivas’ta başlatıyoruz? Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 9 Eylül 1923’te dilekçeyi verdiler, parti resmen kurulmuş kabul etti. 27’de ilk o günkü deyimiyle kongresini, bugünkü deyimiyle kurultayını yapıyordu. Açılışta 'CHP ilk kongresine hoş geldiniz, Halk Fırkası’nın ilk kongresine hoşgeldiniz' denince herkes alkışladı. Gazi Mustafa Kemal alkışlamadı. Kürsüye çıktığında da dedi ki 'Bir yanlışlıkla meşgul olmayalım. Bu bizim ilk kongremiz değildir. Birincisini 4 Eylül 1919’da Sivas’ta yaptık.' Aslında hani var ya, açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük. 'Oyu bana vermelisin. Yoksa onlar gelecekler.' Bizi söylüyor. 'Bayrağı indirecekler. Ezanı dindirecekler. Vatanı böldürecekler diyorlar sonra da Gazi’nin adını ağızlarından eksik etmiyorlar.' Bir baksana o 'bayrağı indirecekler' dediğin, yurdun belli yerlerine Yunan bayrağı çekilmişti. 'Ezanı dindirecekler' dediğin, müezzinleri ve imamları süngülerle öldürmüşlerdi. 'Vatanı böldürecekler' dediğin yedi işgal ordusu Anadolu’yu taksim etmişti. İşte o günün kurtarıcısı ve kurucusu diyor ki 'Ben bu işi yaparken, CHP’nin ilk kurultayı olarak Sİvas Kongresi'ni kabul ediyorum. Bu parti böyle bir partidir' diyor. O yüzden kuvvetli bir tarihe atıf yapacağız. Sonra Ankara’ya döneceğiz. 5’inde tüzük komisyonu, Ankara İl Başkanımızın da mensuplarından biri olduğu, 81 ilden tercihen il başkanlarını, katılamıyorlarsa konuya hakim görevlendirdikleri bir il başkan yardımcısını ya da herhangi bir üyeyi davet ettiğimiz, parlamento grubumuzdan iki arkadaşımızı, bir kadın ve bir erkek görevlendirdiğimiz, parti meclisimizinden üç arkadaşımızı iki kadın ve bir erkek görevlendirdiğimiz, Dil Derneği’nden anında yazım ve dil bilgisi desteği alan ilgili Genel Başkan Yardımcısı'nın başkanlık ettiği komisyon son toplantısını yapacak. O toplantı tüzüğümüze, kurultaya önerilmek üzere son şeklini verecek.
''HAVADA TÜZÜK TASLAKLARI UÇUŞUYOR''
Havada tüzük taslakları uçuşuyor. Yalan, yanlış bilgilerle birileri partiyi sosyal medyadan karıştıramayan ya da çıktıkları televizyon programları ile karıştıramayan, iktidara müzahir gazetecilere sözde sızdırdıkları bilgilerle karıştıramayanlar şimdi sahte tüzük taslakları ile çıkıyorlar. Tüzük taslağının Ankara İl Danışma Kurulu’nun görüşü alınmadan şekli verilmiş olabilir mi? Tüzük taslağı yarın 11.00’de Parti Meclisi ile tartışılmadan verilmiş olabilir mi? Yarın 16.00’da Türkiye'nin dört bir yanından 128 milletvekili gelip tüzüğü konuşmadan tüzüğün bir taslağı oluşmuş olabilir mi? Bazısı ham taslak, bazısı tamamen uydurma. Şunu görmek lazım ki; 5’inde son tüzük taslağına hepimiz adına oluşturulmuş komisyon şeklini verecek. 6’sı sabahında da kurultay salonunda yeni bir komisyon birtakım önergeleri tartışmak üzere bir araya gelecek. Sonrasında 6’sında tüzüğümüzü, iddia ediyorum, Türkiye’nin en demokratik, kadın haklarına en saygılı, gençleşmeyi en öne alan, geleceğe en doğru perspektiften bakan bir şekilde kimsenin 'bu öncekinden kötü oldu' demeyeceği, 'bir kazanımda geri gittik' demeyeceği ama çok önemli kazanımları hep birlikte elde edeceğimiz bir tüzüğü ortaya çıkaracağız."