Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Tokdemir’in ne çantası vardı ne de önlüğü. Okul ise bir hayaldi. Ancak kader, onun karşısına yüreği büyük bir öğretmeni çıkardı. Henüz altı yaşındayken dağda davar güderken öğretmeni tarafından fark edildi. O gün, hayatının yönü değişti.
"Öğretmen beni okulun önünde yakaladı, sınıfa götürdü ve kaydımı kendi elleriyle yaptı," diyor Tokdemir. O yıllarda çantasız, önlüksüz, ayakkabısız bir çocuk olarak sınıfa giren Tokdemir’e, öğretmeni ve arkadaşları defter kalem vererek sahip çıktı. Sonrasında öğretmeni ona önlük ve defter aldı. İlkokul bittikten sonra okul hayatına son veren Tokdemir, 1974 yılında evlenerek Malatya’ya göç etti. Bu evlilikten yedi çocuğu dünyaya geldi.
1995-2000 yılları arasında iki çocuğu üniversiteye başladı; biri Ege Üniversitesi’nde, diğeri Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde okudu. Her ay onlara 25 bin TL gönderiyordu. Bir gün para yatırırken banka müdürüyle yaşadığı diyalog hâlâ aklında:
“Müdür bana, ‘Sen bu paraları nasıl gönderiyorsun?’ diye sordu. Çiftçilik yapıyorum dedim. O da ‘Ben bu maaşla geçinemem, demek ki bu işte para var’ dedi. Ben de ona, ‘Siz yapamazsınız, ben örnek bir çiftçiyim’ cevabını verdim.”
Yıllarca çevredeki çiftçilere dahi çiftçilik öğreten Tokdemir, tütün ve pancarın piyasadan kalkmasıyla birlikte sektördeki çöküşü de yakından yaşadı. Çiftçiliği bırakalı dört yıl olmuş. “Keşke bir arazim olsaydı, yine zevkle ekip biçseydim,” diyor. O yıllarda kazandığı parayla sadece çocuklarını okutmakla kalmamış, aynı zamanda iki ev sahibi olmuş ve eşiyle birlikte emekli olmuş.
Şimdi Malatya’da sakin bir hayat sürüyor ama yüreğinde hâlâ toprağın kokusu var.
“Hayatım romanlara konu olur. O kadar dolu, o kadar derin ki sığmaz sayfalara” diyen Tokdemir, bugün Türkiye’de çiftçiliğin geldiği noktaya da dikkat çekiyor:
“Çiftçiliğe değer verilmezse, bu ülke büyük sorunlarla karşı karşıya kalır. Çünkü çiftçi üretmezse, devlet de ayakta duramaz.”