CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, "Bilim ve Demokrasi Işığında Yükseköğretimi Yeniden Düşünmek" adlı etkinlik düzenliyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda gerçekleştirilen etkinlikte CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz açılış konuşmalarını yaptı. Ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel de konuştu.
''MEZUN İŞSİZLER, ATAMA BEKLEYEN MİLYONLAR İLE KONU BİR ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR"
Etkinliğin ilk konuşmasını CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz yaptı. Yalaz, "Ekonomik zorluklar yüzünden çocukların eğitim hakları elinden alınmakta. Bu hak yönetimlerin duyarsızlığı yüzünden her geçen gün daha da ihlal edilmektedir. Eğitimi bilimsel ve çağdaş bir zemine oturtmak zorundayız" dedi.
Yalaz’ın ardından konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce şunları kaydetti:
''Ne yazık ki son yıllarda yapboze çevrilen eğitim sistemi çok büyük sorunlar içermektedir. Üniversitelerin üzerinde tahakküm kuran bu anlayış her geçen gün daha da kötü uygulamalara imza atmaktadır. Fikirlerin özgürce dile getirilemediği, nitelikli bilimsel eğitimden uzaklaşan kampüsler nasıl bir gelecek vaad edebilir? Mobbinge uğrayan, savunmasız bırakılan akademisyenler nasıl bir bilim üretip dünyaya seslerini duyurabilir? Geleceği yurt dışında gören ve ülkeden gitmek isteyen gençlerimiz kalbimizde burukluk oluşturuyor. Bir yanda ekonomik krizin eğitim hakkını elinden aldığı gençler diğer yanda mezun işsizler, atama bekleyen milyonlar ile konu bir çığ gibi büyüyor." diyerek eğitimin sorunlarına değinerek yapılacak olan çalıştayın bu sorunları çözme açısından ciddi faydası olacağını ifade etti. Ünlüce belediyenin öğrenciler konusunda yaptığı destekleri anlatarak, “Gençlerin talepleri öncelik sırasına göre bir bir karşılanıyor.''
"YÖK, KAMU KAYNAĞI KULLANAN BİR ANAYASAL KURUM OLDUĞUNU UNUTMUŞ"
Ünlüce’nin ardından konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "Türkiye’nin yükseköğretim sistemi artık gençlerimiz için bir gelecek vaad edemez duruma gelmiştir" diyerek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sorunlarına değindi. Özçağdaş, şunları söyledi:
"Üniversiteler şehri Eskişehir’de YÖK’ün kuruluş yıl dönümünde bilim ve demokrasi ışığında yükseköğretimi yeniden düşünmek istedik. 43 yıl önce darbe döneminin bir kurumu olarak üniversitelerin akademik özerkliklerini sınırlandırmak için kurulan YÖK’ü yıllardır eleştirdik. Birçok iktidar YÖK’ü kaldıracağını söyledi ancak kaldırılmak bir yana üniversiteleri ve öğrencileri ve akademisyenler için baskı ve kontrol aları haline geldi.
YÖK, kamu kaynağı kullanan bir anayasal kurum olduğunu unutmuş başkanını, üyelerini ve rektörleri tek imza ile atayan bir iradeye teslim olmuş bir kurum olmuştur. Küçücük çocukların okullarını temizleyemeyen, onlara bir öğretmen gönderemeyen, program yapamayan, öğretmenlerini atayamayan bir ülkede malesef bazen üniversitelerin sorunları arkada kalabiliyor. Ülkemizde 129’u devlet üniversitesi olmak üzere toplam 208 yüksek öğretim kurumu var. 7 milyona yakın öğrencimiz şu anda yüksek öğretim programlarından birine kayıtlı, bunların yarıya yakını açıköğretimde. Üniversitelerin sorunları sadece akademisyenleri ya da öğrencileri ilgilendirmiyor. Ülkenin geleceğini, toplumsal yapısını, kalkınmasını, adaletini, sağlığını, tarımını, afetlere olan direncini doğrudan etkiliyor.
"YENİ BİR BİLİM POLİTİKASI GELİŞTİRMEK GİBİ YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZ VAR"
Orta gelir tuzağından kurtulmak için liyakatli kadrolara, nitelikli iş gücüne ihtiyacımız var. Ama aynı zamanda bugünlerde yaşadığımız demokrasi dışı uygulamaların olmaması için de işini iyi yapan hakimlere, savcılara, avukatlara, mühendislere, öğretmenlere kısacası demokrasiye inanan topluma ihtiyacımız var. Bizim cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi ikinci yüz yılında da değişen koşullara uygun yeni bir bilim politikası geliştirmek gibi yükümlülüğümüz var. Ekonomik kalkınmadan kültürel gelişmeye, ülkenin tüm meselelerine karşı bütünsel bir bilimsel yaklaşımla, planlamayla bilim ve teknolojiyi ülkenin yararına kullanacak liyakatli kadrolar, demokratik süreçler içeren politikalara ihtiyacımız var.
"ÜNİVERSİTELER BİR PARTİNİN İSTİHDAMI HALİNE GETİRİLMİŞ KURUMLAR HALİNE GELMİŞ DURUMDA"
Üzülerek belirtmek isterim ki Türkiye’nin yükseköğretim sistemi artık gençlerimiz için bir gelecek vadedemez duruma gelmiştir. Üniversitelerimiz artık nitelikli bilgi üreten ve gençlerimizi donanımlı bir şekilde hayata hazırlayan kurumlar olmaktan çıkmıştır. Bugün gençlerimiz mutsuz ve gelecekten umutsuz, akademisyenlerimiz geçinememekte, bilim üretememekte, mobbinge ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Üniversiteler bir partinin istihdamı haline getirilmiş, temel görevleri olan eğitim, araştırma, topluma hizmet faaliyetlerini evrensel ilkelere göre yürütmeyen kurumlar haline dönüşmüşlerdir. Bu tıkanmış sistem 22 yıllık AKP liyakatsizliğinin, plansızlığının ve ideolojik saplantılarının bir sonucudur.
YÖK ve üniversite yönetimleri, nitelikli akademik yetiştirilmesini sağlamak ve onlara yi koşullar oluşturmak yerine onları denetlemeyi, sansür uygulamayı, kontrol etmeyi görev edinmişlerdir. Tüm bunlar akademik özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olmaktadır.
Ülkemizde barışçıl eylemler yağmak yasal bir haktır ama Boğaziçi başta olmak üzere üniversitelerin kurumsal kimliğini korumak, özerkliğe vurgu yapmak için yaptıkları barışçıl eylemler sonucu gözaltına alınan, tutuklanan, soruşturma açılan, görevin son verilen çok sayıda akademisyenimiz bulunuyor. Kendine yaşam alanı bulamayan akademisyenler, akademik kariyerlerini yurtdışında sürdürüyorlar. 2024 yılı itibariyle 12 binden fazla akademisyen yurt dışına göç etmiş durumda.
"ÜÇ ÜNİVERSİTE MEZUNUNDAN ÜNİVERSİTE MEZUNUNDAN BİRİ NE YAZIK Kİ İSTİHDAMDA DEĞİL"
Üniversite öğrencileri barınma beslenme, burs gibi sorunlarla karşı karşıya. Sadece sorunu çözüyormuş gibi yapan bir iktidarla karşı karşıyayız. Türkiye’de 7 milyona yakın üniversite öğrencisi var. Bunların içerisinde yurt ihtiyacı olan 4 milyona yakın öğrencinin sadece 900 bin küsürüne yurt imkanı sağlanmış. Yurt sorununu çözmenin yolu ise küçücük odalara ranzalar konarak çözüldüğü sanılıyor. Dolayısıyla üniversite öğrencisinin barınma, beslenme, eğlence, kültürel yaşama katılım, spor hakkından yararlanması gibi imkanlar maalesef öğrencilerimizden yoksun bırakılıyor. Bunun sonucunda da nitelikli eğitimle ilgili sorunlar yaşıyoruz. TÜİK verilerine göre üç üniversite mezunundan biri ne yazık ki istihdamda değil. 18-24 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 31’i ne eğitimde ne de istihdamda. Üniversitelerin bir sistem olarak sorunu var, akademisyenlerimizin özgürlükler, özlük hakları, bilim üretimine engellemeler gibi çok çeşitli sorunları var. Öğrencilerimizin de çok sayıda sorunları var."