Liv Hospital Samsun Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Mustafa Sünbül, 18 Kasım Antibiyotik Farkındalık Günü dolayısıyla bilgilendirmede yaptı.. Antibiyotiğin kısaca tanımını yapan Prof. Dr. Sünbül, “Antibiyotikler yaklaşık bir asırdan bu yana enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar sayesinde milyonlarca kişinin hayatına mal olan hastalıklar tedavi edilebilir hale gelmiştir. Bunun sonucunda yaşam süresi uzamış ve hayat kalitesi artmıştır. Antibiyotikler bakteri diye tanımlanan mikrop türlerini insan vücudunda öldüren veya üremelerini engelleyerek hastalıkları tedavi eden maddelerdir” şeklinde konuştu.
OECD ÜLKELERİ ARASINDA BİRİNCİYİZ
Bakterilere karşı etkili olan antibiyotiklerin virüslerin neden olduğu hastalıklarda etkileri olmadığına değinen Prof. Dr. Sünbül, “Başlıca soğuk algınlığı ve grip gibi etkeni virüsler olan hastalıklarda alınan antibiyotiğin hastaya hiçbir faydası yoktur. Hatta bu tür enfeksiyonlarda antibiyotik almak dirençli bakteri gelişme riskini artırır. Son yıllarda dünyada milyonlarca ölüme neden olan Covid-19 hastalığı da bir virüs hastalığıdır ve üzerine ikincil bakteriyel enfeksiyon eklenmemişse, tedavide antibiyotik verilmemelidir. Maalesef ülkemiz antibiyotiklerin uygunsuz kullanımında OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır” şeklinde konuştu.
DOKTOR TAVSİYESİYLE ALINMALI
Antibiyotiklerin ne kadar süre kullanılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sünbül, “Antibiyotik, tedavide başarıya ulaşmak için doğru zamanda, doğru dozda ve yeterli sürede alınmalıdır. Hastalıklara göre tedavi süreleri değişmektedir. Hastalık belirtileri kaybolunca antibiyotiği erken kesmek, tekrarlayan enfeksiyonlara neden olabileceği gibi tedavi süresini uzatmak ise dirence yol açar ve organlara zara verebilir. Doktorun görüşü doğrultusunda tedavi sürdürülmelidir” ifadelerini kullandı.
ATEŞ DÜRÜCÜ OLARAK KULLANILAMAZ
Ateş düşürücü hedeflenerek antibiyotik kullanılmaması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Sünbül, “Sonbahar ve kış aylarında görülen ve mevsimsel viral üst solunum yolu hastalıklarında antibiyotikler gereksiz olarak sık kullanılmakta, bazen ise tek doz olarak alınmaktadır. Ateş düşürücü amaçla antibiyotikler asla kullanılmamalıdır. Bazı özel durumlar dışında ise tek doz antibiyotik kullanmanın hiçbir yararı yoktur. Antibiyotiklerin bu şekilde alınmaları, hastalık yapan bakterilere karşı savaşan vücudun doğal koruyucu florasının ölmesine neden olmakta, ayrıca daha dirençli bakterilerin yerleşmesine yol açmaktadır. Sık yapılan bir diğer yanlış ise ‘bir antibiyotik alalım, şikâyetler geçmezse doktora muayene oluruz’ düşüncesidir. Bu yaklaşım ise hastalığın ilerlemesine neden olabilir. Antibiyotikler doktor muayenesi ve reçetesiyle alınmalıdır” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Sünbül, devamında şöyle konuştu:
“Antibiyotikler hayat kurtaran ilaçlar olmakla beraber pek çok yan etkileri de vardır. Bunların sık görülenleri bulantı, kusma, ishal, ciltte döküntü gibi genellikle hafif yan etkilerdir. Ancak bazen nadir olarak alerjik şok, kemik iliğinin baskılanması gibi ciddi yan etkilerde görülebilir. Bazı antibiyotikler karaciğere veya böbreğe zarar verebilir. Kimi zaman ise antibiyotikler tansiyon ve kalp ilaçları, psikiyatride kullanılan ilaçlarla uyumsuzluk gösterebilir, tedavide dikkat edilmelidir. Antibiyotikler asla arkadaş veya komşu tavsiyesiyle kullanılmamalıdır.”
"YILDA 1 MİLYON KİŞİ ÖLÜYOR"
Antibiyotiklere karşı direnç gelişmesi hakkında bilgiler paylaşan Prof. Dr. Sünbül, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Zamanla bakteriler pek çok antibiyotiğe karşı direnç geliştirmiştir. Bu sorun genellikle antibiyotiklerin gereksiz kullanımı ve aşırı antibiyotik tüketimine bağlıdır. Dirençli bakterilerin neden olduğu hastalıklar daha ölümcül seyretmektedir. Her yıl dünyada dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardan 1 milyona yakın kişi hayatını kaybetmektedir. Eğer direnç oranı bu hızla devam ederse 2050 yılında ölümlerin 10 milyonu bulacağı tahmin edilmektedir. Bir diğer sorun ise son yıllarda piyasaya verilen yeni antibiyotik sayısındaki azalmadır. Çünkü antibiyotiklerin geliştirilmesi, uzun bir süreç gerektirmekte ve yüksek maliyetlere neden olmaktadır. Ek olarak, gelişen direnç nedeniyle bu tür ilaçlar endüstri için tercih edilebilir olmaktan çıkmaktadır. Bu nedenle mevcut antibiyotikleri yerinde ve akılcı kullanmak çok daha önemli hale gelmiştir. Mevcut antibiyotiklerin tedavide etkisiz kalması ve yeni antibiyotiklerin klinik kullanıma girmemesi tıp otoritelerini endişelendirmektir. Böyle bir durumda basit enfeksiyon hastalıkları bile tedavi edilemeyecek ve ölümle sonlanacaktır.”