Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) düzenlediği “Geleceğimiz için Eğitimi Birlikte Konuşmak” konferansında; "Adımlarımız neticesinde mesleki eğitim alan orta öğrenim öğrenci oranımız geçtiğimiz yıla oranla yaklaşık yüzde 15 arttı. Bu yıl hayata geçireceğimiz bir diğer uygulama Türkiye’nin her bölgesinde mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamını kolaylaştırmak için ‘bölge’, ‘ihtisas’, ‘sektör içi’ ve ‘sektöre entegre’ olmak üzere 4 yeni okul modelini hayata geçirmek olacak" dedi.
TÜSİAD, eğitim alanındaki güncel konuları tartışmak amacıyla “Geleceğimiz için Eğitimi Birlikte Konuşmak” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansa katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Konferansın başlığı içinde geçen ‘geleceğimiz’ vurgusu eğitim politikalarımızın amacını özetlerken, ‘birlikte’ vurgusu da politika belirleme süreçlerindeki ana yönelimlerimizi ortaya koyuyor. Cumhuriyetimizin ikinci asrına tekabül eden 21. yüzyılın ülkemiz için bir maarif çağı olarak tecelli edeceğine içtenlikle inanıyoruz" dedi. Yusuf Tekin, şunları söyledi:
"Nitekim yakın bir zaman önce kamuoyuyla paylaştığımız ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ismini verdiğimiz yeni müfredat çalışmasını da bu inancın bir gereği ve somut bir ürünü olarak görüyoruz. Altını özenle çizmek isterim ki, bu eğitim öğretim yılı itibarıyla 1, 5 ve 9. sınıflarda kademeli olarak uygulamaya konulacak olan yeni müfredatımız öğretmen, öğrenci, akademisyen ve eğitim alanındaki diğer tüm paydaşlarımızın etkin katılımı ve aktörlüğünde şekillenen uzun soluklu bir hazırlık sürecinin sonucunda ortaya çıkmıştır.
BECERİ TEMELLİ SÜRECE GEÇİŞ
Yeni müfredatımız, her şeyden önce kolektif bir emeğin ve kümülatif bir anlayışın ürünü olarak hem bugünümüze yanıt verebilecek hem de yarınların eğitim dünyasına dönük ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek zengin muhtevasıyla öne çıkmakta, esnek ve dinamik bir yapı taşımaktadır. İçerdiği bu esneklik ve dinamik yapısı dolayısıyla da, özellikle pedagojik açıdan tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma olarak değil, tam aksine ihtiyaç duyulan her aşamada yenilenebilecek, güncellenebilecek bir başlangıç çerçevesi olarak görülmelidir. Hiç kuşkusuz ki, bu çerçevenin ana odağında en yalın haliyle insan kavramı yer almaktadır. Maarif modelimiz insanı ve onun özgür doğasını temel bir referans değer olarak benimsemekte ve sistemin tüm bileşenlerini bu perspektif eşliğinde ele almaktadır. İnsanın kendini tanımasına ve keşfetmesine imkân tanıyarak bireylerin ilgi ve kabiliyetleri ölçüsünde esnek ve özgür öğrenme ortamlarının yaygınlaştırıldığı hak ve gelişim temelli bir öğrenme sürecini yapılandırmayı hedeflemektedir. Bunu yaparken de insanı; zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bütüncül olarak ele almaktadır. Her bir bireyin ya da öğrencinin biricik olduğu gerçeğini unutmadan onun toplumsal yönlerini de geliştirmeyi gaye edinmektedir. Peki bu gayeye nasıl ulaşacağız? Bu soruya yeni müfredatımız bağlamında verilecek en kestirme yanıt şu olacaktır: Eğitim alanını öğrencilerin özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için düzenleyerek… Evet, biz de öyle yaptık. Eğitimi, öğretmen-öğrenci arasındaki hiyerarşik bilgi aktarımının ötesine taşımaya, öğretmenlerimize daha geniş bir inisiyatif alanı bırakmaya ve öğrencilerimizi de öğretim sürecinin aktif bir öznesi olarak konumlandırmaya özen gösterdik. Dahası öğrenci tarafından yönlendirilen öğrenmeyi ön plana çıkardık. Onların gerek kendi yaşamlarıyla gerekse içinde yaşadığı toplumla ve küresel dünyayla ilişkisini çok yönlü olarak tahkim eden beceri temelli bir öğretim sürecine geçiş yaptık.
MESLEKİ EĞİTİM ALAN ÖĞRENCİ ORANI YÜZDE 15 ARTTI
Siyasete ve siyasal karar alma mekanizmalarına dışsal ve antidemokratik vesayetçi müdahalelerin sembolü haline gelen 28 Şubat sürecinin en hazin sonuçlarından birisinin mesleki eğitimde olduğunu eminim çok iyi biliyorsunuz. Vesayetçi odakların yarattığı derin tahribatların izini yok etmek kolay olmuyor maalesef. Bilhassa 2014 yılından itibaren bu konuda da çok önemli adımlar atıldı. Sektörle ortak proje meslek liselerinin kurulması, işbaşı eğitimlerine asgari ücretin yüzde 30 ve 50’si oranında kamusal destek sağlanması, stajyer gençlerimizin iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması ve MESEM’lerin zorunlu eğitimin bir parçası olması gibi adımlar bu anlamda çok önemliydi. Bütün bu adımları hayata geçirirken yaptığımız gibi 2023 yazından itibaren de her ilimizde sektör temsilcileri, meslek örgütleri ve diğer paydaşlarla bir araya gelerek bir durum tespiti yaptık. Aksayan, çözülmesi gereken sorun alanlarını tespit ettik. Yeni modeller ürettik ve mevzuat açısından önemli düzenlemeler yaptık. Bu adımlarımız neticesinde mesleki eğitim alan orta öğrenim öğrenci oranımız geçtiğimiz yıla oranla yaklaşık yüzde 15 arttı.
OKULLARDA “AHİLİK KÜLTÜRÜ VE 14 GİRİŞİMCİLİK” DERSİ OKUTULACAK
2024-2025 eğitim-öğretim yılına hazırlık olması açısından da 10 Ağustos tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi’ni yayımladık. Bu da bizim için çok önemli bir metin. Ana felsefesini ‘Herkesin bir mesleği olmalı, bu meslek geleceğin meslekleriyle uyumlu olarak dizayn edilmeli’. Temel hedefimiz mesleki eğitimi güçlendirecek, üretim sektörüne nitelikli eleman teminini mümkün kılacak bir dizi yeni uygulamayı hayata geçirmek. Bu yıl hayata geçireceğimiz bir diğer uygulama Türkiye’nin her bölgesinde mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamını kolaylaştırmak için ‘bölge’, ‘ihtisas’, ‘sektör içi’ ve ‘sektöre entegre’ olmak üzere 4 yeni okul modelini hayata geçirmek olacak. Ve bu uygulamayı sizlerin desteğiyle yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Bu okul modellerinin temel dinamikleri sektörel iş birliklerini gerektirmektedir. Bu kapsamda okullarımızda ayrıca ‘Ahilik Kültürü ve 14 Girişimcilik’ dersini de okutacağız. Bunlar dışında da sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını giderecek her türlü öneriye de açık olduğumuzu açıkça ifade etmek isterim."